0.2

13.1K 649 111
                                    


Verdiğim kararla birlikte heyecanla yataktan fırladım ve üzerime dolabımdan çekip çıkardığım siyah kotumu ve kapüşonlu gri hırkamı geçirerek evden çıktım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.




Verdiğim kararla birlikte heyecanla yataktan fırladım ve üzerime dolabımdan çekip çıkardığım siyah kotumu ve kapüşonlu gri hırkamı geçirerek evden çıktım. Yağmur geceden beri hız kesmeden yağmaya devam ediyordu. Bunu hesaba katamamıştım. Başımı koruyarak koşmaya başladım. Geri dönmek için vaktim yoktu.

Tüm ıslak caddeyi ayaklarımdaki keten ayakkabılarım ile geçmiştim. Fettle kafeye geldiğimde ise neredeyse beş dakika bile olmamıştı. Nefes nefese kalmıştım. Kafenin karşısındaki mağazanın önündeydim. Verdiği kafenin önünde duramazdım. Onları daha rahat göreceğim bir yere geçmeliydim. Karşı caddedeki durağın yanında olduğum için yağmurdan korunmak için oraya geçtim. Benden başka durakta kimse yoktu.

Üşümüştüm, ama aldırmadan onu bekledim. Kafe yeni açılmıştı. Müşterisi daha yoktu, ama birazdan gelecekti. Birkaç dakika olmadan elindeki ahşap gövdeli siyah şemsiyesi ile siyah ceketli uzun boylu bir genç gelmişti. Bu o olmalıydı.

Elinde ise o olduğunu kanıtlar şekilde kahverengi büyük bir kutu vardı. Kutuyu ağacın kenarına koydu ve cebinden bir sigara yakarak bu tarafa doğru döndü. Evet, bu kesinlikle oydu. Fotoğrafta gördüğümden çok daha yakışıklıydı. Yüzümü saklamak istercesine başka yöne çevirdim. Sonra da yaptığım saçmalığa karşı güldüm. Beni tanıması imkansızdı. O benim yönüme döndüğünde ise ona bakmamaya çalıştım, ancak elimde değildi.

Göz göze bakışıyor gibiydik. Bana bakması utandırsa da pes etmedim ve ben de normal davranarak o tarafa bakmayı sürdürdüm. Bulunduğum yerden oldukça memnunken önüme geçen biri tüm seyrimi bozmuştu. İster istemez başımı yukarı kaldırarak kim olduğuna bakmak zorundaydım. Benim yaşlarımda esmer, hoş bir erkekti.

"Günaydın, acaba kilisenin ne yönde olduğunu biliyor musunuz?"

Sorduğu soruya karşılık başımı iki yana salladım. Şu an biriyle konuşmak istemiyordum. Çok daha önemli işlerim vardı. Örneğin karşıdaki adamı izlemek gibi diyebilirim. Ben önümdeki gövdesinden kurtulup karşımdaki adamı görmek için iki yana hareket ettiğimde gülmeye başladı. Ne oldu dercesine baktığımda beni utandıran o sözleri söyledi.

"Uzaktan bakacağına konuşmayı denemelisin."

Göz kırpıp gittiğinde ona karşılık bir şey diyememiştim. Zaten ağzım açık kalmıştı. Söyleyecek bir şeyim de yoktu. Utandırmıştı ve elleri cebinde ayrılmıştı. Arkasından bakakaldım. Bu kadar dikkat çekiyor muyum diye düşünürken yine ona döndüm. Karşıda kafenin önündeydi, kapının kenarında telefonu ile uğraşıyordu. Üşüyen ellerimi dizlerimin arasına koydum ve sıradan bir şekilde otobüs bekler gibi arada sağa sola bakınmaya başladım. Bir yandan da ayaklarımı ileri geri sallıyordum.

Gözlerini bu tarafa yöneltip geri çektiğini fark ettiğimde onu göz ucuyla tekrar inceledim. Yağmurdan ıslanan saç uçlarını kenara attı. Oldukça etkileyiciydi. Gözlerim istemsizce onu süzüyordu. Sigara dumanını her çekişinde içe çöken yüz hatlarını incelemek hoşuma gitmişti. Bir an gülümser gibi oldu. Dudakları kıvrılmıştı. Ya da ben öyle hayal etmiş olabilirim. Biraz daha bakışmaya devam edersek hayallerim beni iyice kontrol etmeye başlayacaktı. Tam ben de ona doğru gülümsemeye başlamıştım ki biri kadraja girdi. Beklediği nihayet gelmişti.

Aradığı kız o olmalıydı. Ayakkabısının topuk sesi benim tarafa kadar ulaşıyordu. Oldukça şıktı. Hızla ona doğru yürüdü. Üzerindeki uzun kahverengi ceketi, altındaki siyah topuklu botu, başındaki şapkasından sarkan uzun dalgalı sarı saçları ile o çok güzeldi. İtiraf etmeliyim ki özlenecek kadar güzel bir kızdı. Kız ona seslendiğinde bakışmamız kesildi ve ben kendi gerçekliğime çaresizce geri döndüm.

Kız bir anda çocuğun dudaklarına yapıştığında yağmur çok daha hızlanmıştı. Onları karşıdan bir film izler gibi izliyordum. Çocuk ona sıkıca sarıldı. Bir aşk hikayesi daha bu şekilde mutlu sona eriyordu, hem de gözlerimin önünde.

Cebimden çıkardığım telefonumu elimde tuttum ve kulaklığımı kulağıma geçirip spotify çalma listelerimin birinden rastgele bir müzik açtım. Bu sırada onları izlemeye devam ettim. Bu kadar yolu kat etmiştim, merakımı gidermeden ayrılmayacaktım.

Çocukla sarılmayı bırakıp ayrıldıklarında eline az önce onun için beklettiği kutuyu verdi ve gülümseyerek kafeyi gösterdi. Hala orada neden bekliyordum bilmiyordum, ama adeta hipnotize olmuştum.

Bir aşk filmi izliyor gibiydim. Tek başıma büyük bir açık hava sinema salonundaydım. Tahmin ettiğim gibi cam kenarına geçtiler. Genç kız şapkasını çıkardı ve yanına koydu. Ceketini çıkarmasına genç adam yardım etmişti.

Kız, çocuğun dudağının kenarına bir öpücük kondurdu ve yerine oturdu. Sonra telefonunu eline aldı ve çocuğa gülerek bir şeyler gösterdi. O sırada garson geldiğinde siparişlerini söylediler. Büyük ihtimalle sıcak bir içecek içeceklerdi. Kahvaltı da yapabilirlerdi. Sabahın erken saati buluştuklarına göre en iyisi kahvaltı yapmaktı. Bu beni gerçekten ilgilendirmeyen diğer ayrıntılardan biriydi.

Onları izlerken önümde duran otobüs tüm seyrimi kapatmıştı. Otobüs şoförüne sinirle baktım. Şuradan defolup gider misin? Otobüs uzaklaştığında tekrar onları izledim. Kahveleri gelmişti. Kutu ise masanın diğer ucunda kalmıştı. Kız onu hala açmamıştı. Kahvesini yudumluyordu. Ben olsam ilk iş olarak o kutuyu açardım.

Başımı olumsuzca iki yana salladım. İşte bu yüzden oradaki kız ben değildim. Asla onun gibi olamazdım. Kız çocuğa sevgi ile bakıp konuşurken ben kutuda ne olduğunu merak ediyordum.

Yeterince umutsuz olduğumu düşünüyordum ta ki yaşlı bir kadın yanıma oturana kadar. Bir o yana bir de benim tarafıma baktı ve gözlerimin şaşkınlıkla açılmasına neden olacak o sözleri söyledi.

"Başkalarının mutluluğu ile mutsuz olmak hiç hoş değil genç bayan."

Bir günde ikinci kere birileri tarafından hayatıma yorum yapılıyordu. Ve daha saat sabahın çok erken saatiydi. Belki de haklıydı. Ancak bunu ona söyleyecek değildim. Bu benim hikayemdi ve üzülmem gereken anlarda yapılması gerekeni yapmalıydım. Hayatta öğrendiğim en iyi şey belki de buydu. Duygularını asla ertelemeyeceksin.

Üzülmek istiyorsan üzül, ya da ağlamak istiyorsan ağla, kızmak istiyorsan kız, öfkelenmek istiyorsan öfkelen. Asla duygularını saklama. Çünkü gün gelir o duyguların esiri olursun.

İçimdeki duyguları anlamlandıramasam da kıskanmıştım. Belki de özenmiştim. Ancak her filmin bir sonu vardı ve ben de artık hayatıma geri dönmeliydim.

Son kez onlara baktım. Mutlu görünüyorlardı. Beni görmeseler de yağmurun altından onlara gülümsedim ve gözlerim yerde, arkamı dönerek evin yolunu tuttum.    


    

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Rosemary | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin