"Siz Demir Araf, yanınızda oturan sayın Milena Keskin'i hiç kimsenin etkisi ve baskısı olmaksızın özgür iradenizle eş olarak kabul ediyor musunuz?"

Demir benim gibi bekleme yapmadan vermişti cevabını.

"Evet."

Gür çıkan sesinden sonra alkışlar eşliğinde bana baktı. Bu gece gözlerimiz hic ayrılmasa olmaz mıydı?

"Sizler de misafirlerin huzurunda şahitlik ediyor musunuz?"

Bu defa Zeynep ve Emir'e sormuştu. İkisinin gözü üzerimdeydi. Ne kadar mutlu olduğumu görüyorlar mıydı?

"Aslında bizim daha önce evlenmemiz gerekiyordu. Hem biz nişan bile yaptık. Niye böyle oldu ki fıstığım?"

Emir soruya cevap vermek yerine Zeynep'le konuşmaya başladı. Demir'in sert bakışlarını fark edince de susma kararı aldı. Daha sonra ikisi de şahitlik yaptı. Bahçede tekrar alkış sesi yükseldi. 

"O hâlde bende medenî yasanın ve belediye başkanının bana vermiş olduğu yetkiye dayanarak sizleri eş olarak ilan ediyorum."

İmzaları atma zamanı gelince Demir'le bakışlarımızı ayırdık. Defteri imzaladıktan sonra uzatılan aile cüzdanını aldım. Herkes bir ağızdan bağırıyordu.

"Öp öp öp..."

Zaten insanlar ısrar etmese bile Demir'in öpeceğini biliyordum. Omuzlarımdan tutup alnıma içten bir öpücük kondurdu. Yakınlığından çok fazla etkileniyordum. Aynı evde yaşamamıza rağmen en ufak temasından etkileniyordum. Artık bir şeylere alışmam gerektiğini biliyordum ama birbirine temas eden tenlerimiz olduğu sürece bitmeyecek bir heyecan bütün vücuduma yayılacaktı.

"Milena, gelin çiçeğini atmayacak mısın?"

Şermin'in sorusu üzerine başımı salladım. Aile cüzdanını masaya bıraktığımda, Demir aldı. Onu cebine koymasını önemsemedim. Zaten böyle bir şey yapacağını tahmin ediyordum.

Asıl planımı uygulamak için bahçenin boş alanına geçtim. Kızlar hemen yerini alırken aralarında tanımadığım birçok kişi vardı. Fakat gözlerim Şimal'i göremedi. Daha sonra Nurcan teyzenin yanında olduğunu gördüm. Bakışlarımla onun da bu küçük oyuna katılmasını belirttim. Fakat omuz silkti. Sonra bakışlarımdan kurtulamayacağını anlayınca geçti. Ben arkamı dönerken güzel bir şarkı çalmaya başladı. İlk iki defa çiçeği atıyormuş gibi yapıp kızların çığlıklarıyla kulağımın sağır olmasına mahkûm kaldım. Üçüncü defa çiçeği atmadan önüme döndüğümde hepsinin şaşkınlığı yüzünden okunuyordu. Kızların arasından geçerek çiçeği Şimal'e verdim. O da en az kızlar kadar şaşırmıştı. Tam bu sırada Hakan'ın önünde diz çöktüğünü fark etti. Zavallım şok üstüne şok yaşıyordu. Bu planı da bugün Hakan'la düşünmüştük.

"Şimal, benimle evlenir misin?"

Şimal, bir eliyle ağzını kapattı. Gözlerinden yaşlar akıyordu. Bunu uzun zamandır beklediği belliydi. Hakan için çok emek vermişti ve duaları kabul olmuştu. Onun ki tevekkülün en güzeliydi. Dudaklarını araladığında bile cevap veremedi. Yaptığı tek şey ağlamaktı.

"Bu kadar gözyaşı akıtacağını bilseydim, önceden haber verirdim."

Şimal gülümseyecek gibi oldu ama ağlamaktan bir türlü sıra gelmiyordu. Emeklerinin karşılığını görmesiydi, gözyaşlarının akmasına sebebiyet veren.

"Daha fazla benim için ağlama."

Hakan'ın kurduğu cümle üzerine gözyaşlarını sildi. Herkes mutlulukla onlara bakıyordu. Fakat birkaç kızın Şimal'i kıskançlıkla süzdüğünü görebiliyordum. Onun yerinde olmak istedikleri belliydi.

Buzdan Mafya Where stories live. Discover now