"Oldu olacak içgüveysi geleyim."

"Bence süper olur."

Bu defa hiçbir tepki vermedi. Sadece gülümsedi. Aslında sinirlense bu kadar şaşırmazdım. Çünkü o, gülümsemekten çok sinirlenirdi.

"Beni bugün hiçbir şekilde sinirlendiremeyeceksin güzelim."

Somurtarak karşılık verdim. Ne yapmaya çalıştığımı anlamıştı. Bugün bütün gün kızlarla ağda yaptığımız için bacaklarımda hafif bir yanma hissi vardı. Sabah benimle alay etmeleri aklıma geldikçe yüzüm yanıyordu. Bence bu gecenin sonunda kurbağa-prense değil, prenses-kurbağaya dönüşecekti.

"Bütün davetliler bizi bekliyor."

Başımı salladığımda uzattığı koluna girdim. Gözü tırnaklarıma kayınca bakışları değişti.

"Kızım siyah oje ne alaka?"

Sorusuna karşı omuz silktim. Asla beyaz veya başka bir renk sürmeyeceğimi biliyordum. Bence siyahın gelinlikle uyumu muhteşem olmuştu.

Merdivenlere geldiğimizde derin bir nefes verdim. Buradan inmem zor olacaktı. Gelinliğim kabarık olmasada, yine zorluk çıkaracağı kesindi. Demir durumu fark edince sırıttı.

"İstersen seni kucağımda indirebilirim. Gerçi bunu gece sonunda yapmam daha doğru olur."

Gözlerim şaşkınlıkla açılırken omzuna bir tane geçirdim. Yüzüm alev alev yanıyordu. Demir, beni daha fazla utandırmamaya karar vermiş olacak ki, elimi tutup inmeme yardım etti.

Evden çıktığımızda bahçeyi müthiş buldum. Aslında ikimiz de kır düğünü yapmak istiyorduk ama sonra bahçede daha güzel olacağına karar vermiştik. Tuhaf olan bahçenin hayallerimden bile güzel olduğuydu. Oysa hiçbir şeyin hayaldeki kadar güzel olmayacağına inanıyordum. Bahçe beyaz ve mor tonlarında süslenmişti. Masa örtüleri sadece beyazken, üzerindeki ufak tefek süslemeler mordan oluşuyordu. Hele de bizim masayı betimleyecek söz bulamıyordum.

Davetliler bizi fark ettiklerinde alkışlamaya başladılar. Tanımadığım onlarca insan vardı. Hepsi Demir'in çevresiydi. Zaten benim tanıdığım birkaç kişi vardı ve onlar da bana yetiyordu. Önce nikâh kıyılacak ve gecenin devamında eğlenilecekti. Bizim için kurulmuş olan masaya geçtiğimizde içim içimi yiyordu. Nikâh memuru bir süre sonra gelmişti. Önündeki dosyayı açıp birkaç şeyle uğraştı. Sonra bize döndü. Kalbim atmayı unutmuş gibiydi. Demir'in elini sımsıkı tutuyordum.

"Birbirinizle evlenmek istediğinizi bize yazılı olarak bildirdiniz. Yaptığım araştırma sonunda evlenmenize engel bir durumun bulunmadığı tarafımdan ispat edilmiş olup, şimdi bir kez daha misafirler ve şahitler huzurunda sözlü olarak evlenmek istediğinizi beyan ederseniz evlenme akdinizi gerçekleştireceğim."

Nikâh memurunun yaptığı uzun konuşmayı Demir'in dinlediği pek söylenemezdi. Gereksiz birkaç cümleden sonra esas konuya gelmiştik.

"Siz Milena Keskin, yanınızda oturan sayın Demir Araf'ı hiç kimsenin etkisi ve baskısı olmaksızın özgür iradenizle eş olarak kabul ediyor musunuz?"

Herkesin gözü üzerimdeydi. Heyecandan kalbim bir duruyor, sonra tekrar son hız atmaya başlıyordu. Hayatım boyunca vereceğim hiçbir cevap bu kadar heyecanlı ve anlamlı gelmemişti. Bundan sonraki hayatımda daima Demir olacaktı. Yaşayacağımız birçok zorluğa rağmen hayatımda olmasını istediğim tek kişiydi. Artık mantığımda, kalbimde bas bas Demir diye bağırıyordu.

"Evet!"

Memurun uzattığı mikrofona var gücümle bağırdım. Bahçede kopan alkış tufanının yanı sıra, gözlerim sadece Demir'in gülüşüne takılmıştı.

Buzdan Mafya Where stories live. Discover now