32.BÖLÜM

9.9K 417 69
                                    

Selamunaleyküm Canlar 😘

Kaçak yazar bu hafta erken geldi. Daha da erken gelirdi ama keşke tek işim bu olsaydı...

Yeni bölüm geldi ama önce şu kafalarda ki bazı karışıklıkları çözmek istiyorum.

Öncelikle bu kitap genel kurgu kategorisinde, romantizm değil. Seren ve Emir niye sürekli tartışıyor, bunlar hep mi böyle olacak? Niye hiç anlaşamıyorlar?... gibi soru soran arkadaşlar var. Seren ve Emirin nasıl evlendiği ortada ve anlaşamadıkları da belli. İki aşık değiller ki sürekli mıç mıç birlikte olsunlar. Evli olmaları, birlikte olmaları hatta şu an bebek beklemeleri aralarındaki sorunları çözmek için yeterli değil. Tabiki de bu hep böyle olmayacak ama bazı şeylerin olması için bunları yaşamaları lazım (bazı şeyler ileriki bölümlerde ortaya çıkacak spoi olmasın diye öyle şey ettim🙈)
Bunlar hiç mi mutlu olmayacak?
Tabiki de olacak ama birkaç şey daha olacak ondan sonra birkaç şey daha ve sonra final zaten...
Şaka şaka 😂 Mutlu olacaklar hatta bu çok çok yakın bir bölüm de olacak ama tabi yine ufak tefek atışmaları da olacak. Ama final de çok uzak değil onu da söyleyeyim.😉

Bir de arkadaşlar gerçekten bu aralar hiçbir şeye vaktim yok. Yeni aldığım kitapları bile okuyamıyorum. Her şey üst üste geldi ve ben şu an Serenin yaşadığı psikolojiden daha kötü bir psikolojiye sahibim. Geçen bölümdeki notta yazdığım gibi yüreğim buruk bunun için aklımı da toparlayamıyorum.( Manita işi falan değil çok yakınlarımdan azıcık kazık yedim onları hazmetmem de biraz zaman alacağa benziyor.)

Öyle işte... Benim de içimde birikmiş, dilim şişmiş herhalde. Konuşasım gelmiş...

Neyse siz bölümü okuyun ben de şu çamaşırla, bulaşıkla uğraşayım.

Bölüm şarkısı 🎶 Elçin Sangu & Barış Arduç ✓Bu Su Hiç Durmaz

Oy ve özellikle satır arası yorumlarınızı bekliyorum 💞

Keyifli okumalar 💕



Acı... Niye acı çekerdi insan? Ya da acı çekmek neden insanın ruhunu bu kadar yakardı? Niye ruhumuzdaki kırılmışlığı ortaya çıkarmak isterdi? Sonucunda insanı olgunlaştıran, fazlasının ruhtaki birçok duyguyu yok ettiği en zor deneyimlerdendi acı... Yaşarken zor olsa da sonunda birçok yeni karar aldığın ve belki de hayatının en önemli dönemini atlattırken sahibine fazla sadık bir duyguydu...

Peki acının da boyutu var mıydı? Yaşanılan zaman, mekan ya da içinde bulunduğun anın psikolojisi de önemli miydi acının büyüklüğü için? Mesela küçükken mi daha çok acı çekerdi insan büyüyünce mi? Acının yaşı yoktu ama yaşanana ve yaşatana göre değişebiliyordu ağırlığı... Küçük bir çocuğun en büyük derdi kırılan oyuncağı, istediği oyuncağın alınmaması, annesinin binbir emekle uğraşarak yaptığı saçının en yakınları tarafından beğeni almaması ya da en basiti düşüp bir yerini incitmesiydi... Ama hayatındaki sorumlulukların farkına varmış bir insanın derdi o kadar basit şeyler değildi. Kırılan kalbi, istese bile geri gelmeyecek güveni, annesinin binbir emekle biriktirdiği ümitlerin en yakınları tarafından anlaşılamaması ya da en basiti hayallerinin hayat denilen uçurumun kenarından bir bir düşüp ruhunun incinmesiydi... Hayat büyüdükçe ya da olgunlaştıkça zorlaştığı için mi acılarımız da büyüdükçe ağırlaşıyordu acaba? Küçükken en büyük derdimiz oyun ve oyuncakken şimdi niye hayatımızla oynayanlar ve oyunbozanlardı?

Boğuluyormuşum ya da nefes alamıyormuşum gibi hissediyordum... Ruhumu sıkan görünmez eller vardı sanki... Hangi duyduğum beni bu kadar sarsmıştı acaba? Hiç beklemediğim an da hiç düşünmediğim ve istemeden evlendiğim adamın önce güven verip kendini bana inandırdırdıktan sonra söylediği yalanlarla aldatması mı? O adamın ruhumda açtığı yaranın ortasına bıraktığı parçasının varlığı mı? Hangisi daha çok şaşırmıştı beni? Kendimi bile yeni yeni kabullendirdiğim bir düzenin içinde dünyaya getirmekte tereddüt ettiğim canın varlığı mı? O canın oluşumunun diğer sebebi olan kişinin ard arda sıraladığı yalanları öğrenmem mi? Belki ikisi belki de hiçbiriydi...

HAYATIMIN  KÖRDÜĞÜMÜ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin