Camilla Rain'in yanındaki sandalyeye oturup Kurt'ün önüne kalın bir kitap koydu. O da inleyip kitabın üstüne eğildi ve yıpranmış deri kapağını açtı.

Camilla'nın onlara bu kadar kolay adapte olması normal miydi?

Doğal olan bu muydu?

Yaptıkları gerçekten çok önemli şeyler miydi?

Masanın yanındaki koltuğun koluna oturduğumda hepsinin yüzünü görebilecek durumdaydım. Karşımda Kurt ve Ace vardı. Rain ve Neil karşılıklı oturmuş dün akşam 'hallettikleri' iş hakkında konuşurken hissettiğim tuhaf şeyi çözmeye çalışıyordum.

Bakışlarımı cam duvardan dışarı diktim.

''Anlaşılan haftasonlarını burada geçirmek alışkanlık oldu.''dedi Kurt.

Üstüme alınarak ona döndüm. Muzip bir şekilde sırıtırken konuşmaya devam etti.

''Belki birkaç parça eşya bırakman daha iyi olur.''

Odadakiler kıkırdayınca yanaklarımın içini ısırdım. Bana oldukça uzun gelen altıma baktım. Evet, oldukça gülünçtü.

Rain'in nemli elini alnımda hissedince ürperdim.

Elini tişörtüne sürtüp bir özür mırıldandı. Olduğu yerden uzanıp bana bakmadan başını salladı.

''Ateşin çıkar diye düşünmüştüm.''dedi. ''Ama iyisin.''

''Çok naziksin.''dedim hafif iğneleyici tonumla. Bana bu şekilde rahat dokunabilmesi bir şekilde tuhaf hissettiriyordu.

''Elbette öyle olur.''

Kurt'ün bu yorumu masada bir sessizlik yaratınca yerimde huzursuzca kıpırdandım. Masadaki herkes bunun ne demek olduğunu biliyordu. Omuzlarım gergince havaya kalktı.

''Rain bize anlattı.''dedi Neil yine aklımı okumuş gibi konuyu değiştirerek.

''Bunun için daha çok yardımına ihtiyacımız var.''

Onaylarcasına başımı salladım.

Sonuçta söz konusu kuzenimdi. Üvey de olsa...

İç sesimi yoksayarak Neil'a dikkat kesildim. Belki bir şelilde içimdeki suçluluk duygusundan kurtulurdum.

"Yardım edeceğinden eminim."dedi, Kurt havaya attığı üzümü yakalarken.

*****

''Unutma, inandırıcı olmalısın.''demişti Neil nazik bi tonla. "Önce ne kadarını bildiğini öğrenelim."

Beni evime bırakalı yedi saat olmuştu.

Rain ve diğerleri alıştırma tarzı bir şeyler geveleyip birlikte gitmişlerdi. Onlarla birlikte giden Camilla'nın neden beni rahatsız ettiğini düşündüm.

Hayır, onlarla birlikte olması beni hiç ilgilendirmemeliydi. Ancak içimi yiyip bitiren bir his vardı.

İç sesim kendime yakıştıramadığım şeylerden bahsettiğinde onu yoksaymayı tercih ettim.

Hava kararmaya yüz tutmuşken gözüm saatime kayıyordu.

Annemin yanında Almanca kitabı okuyormuş ve telefondan kelimelerin anlamına bakıyormuş gibi yapmaktan fena halde sıkılmıştım. Ve heyecandan yerimde duramıyordum.

Bacağımı sallamayı durdurmaya çalıştım. Alt dudağımı dişleyip geniş koltukta kalın kitabını okuyan anneme döndüm.

Hala sinirli olduğuna adım gibi emindim. Tahmin ettiğim gibi arabam bir ay daha benimle değildi. Saat kısıtlamaları gelmişti.

Sıcak KanatlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin