26. Bölüm/2

3.5K 228 36
                                    

Multi: 30. bölümden alıntı...

Yazmaktan en keyif aldığım bölümlerdendir kendileri :) Keyifli okumalar ^^

Birileri için uğraşmak, onlar için emek vermek belki de bu dünyadaki çok az şey ile kıyaslanabilirdi. Vaktinden, gücünden ya da sevginden katarak bir şeyler oluşturmak paha biçilemez olsa gerekti. Ben de bu fikirlerle büyütülmüş biri olarak annemden aldığım tarifle yiyecek bir şeyler hazırlıyor ve çok emin olamasam da en iyisi ortaya çıksın diye uğraşıyordum. Gece ve Damla misafir sayılmazlardı. Hatta bu yüzden Gece'yi tüm itirazlarına rağmen alışverişe yollamıştım ve Damla da evi süpürüyordu. İnsanın hayatında böyle insanlara sahip olması mükemmel bir duyguydu ve ben de bunu sonuna kadar kullanıyordum. Özgür ve Deniz'in evime ilk defa gelecek olması bile belli bir yere kadar çok önemli değildi ama Evran... Onun geleceği aklıma düştükçe elim ayağıma dolanıyordu ve heyecandan ölecek gibi hissediyordum.

"Bu Gece'yi anlamak imkansız! Yahu misafir geliyor işte. Süpürdüğüm yere niye tekrar cips döküyorsun?"

"Bilmiyor musun ondaki huysuzluğu?" dedim gülerek. "Sürekli geldiği, kaldığı ev değilmiş gibi misafir tripleri atacaktı ama bana söker mi? Alışveriş listesini tutuşturdum eline."

Damla kahkaha atıp şekil vermeye çalıştığım poğaçalara yardım etmeye başladı.

"Biraz abartmadın mı Asel? Alt tarafı kaç kişi olacağız zaten?" dediğinde omuz silkip, "Olsun," dedim. "Kim neyi seviyorsa onu yer işte."

"Sen şuna Evran hangisini seviyorsa onu yesin desene!" Kaşlarımı çatmaya çalışsam da gülümsememe engel olamadım. Zaten Damla her şeyi bilen insandı. Bunu da saklayacak değildim ya.

"Bak Gece'nin yanında da böyle şeyler deme sakın! Zaten uyuz oluyor, bu akşam normal geçsin istiyorum."

"Merak etme sen," dedikten sonra sonuncu poğaçayı da yapıp ellerini yıkadı. "Senin dışında her şey hazır. Kıymetli misafirlerini rengi kaçmış tişörtünle karşılamayacaksın herhalde," dediğinde kaşlarımı çattım.

"Bunun aynısından bulamadın diye en sevdiğim tişörtüme laf etme," dedikten sonra ben de ellerimi yıkayıp mutfaktan çıktım. Odama doğru çıkarken Damla da peşimden geliyordu. Gardırobumu açıp uzun uzun bakışmaya başladığımda Damla bir el atması gerektiğine karar vermiş olacak ki beni yan tarafa doğru itip yıllardır içinde sakladığı stilist ruhunu konuşturmaya başladı. Birlikte aldığımız kıyafetleri bile ilk kez görüyormuş gibi tepki verip dolabın içine fırlattı.

"Ya onları sana toplatırım bak, fırlatıp durma!" Duymamış gibi davranarak sonunda karar verip kıyafetleri elime tutuşturdu. Her gün giydiğim sıradan şeyleri bulmuş olması biraz hayal kırıklığına uğratmış olsa da içinde rahat edeceğim kıyafetlerimin hatırına sesimi çıkarmayıp giyinmeye başladım. Damla da bu sırada makyaj malzemelerimi karıştırıyordu.

Derin bir nefes alıp, "Gelir değil mi Damla?" diye soruverdim. Saatlerdir bu soru beynimi kemirip duruyordu. Boş vermeye çalışıp olumlu düşünmeye zorlamıştım kendimi ama Polyanna gibi davranmak da bir yere kadardı. Eğer gelmezse ne yapardım, nasıl davranırdım bilmiyordum.

"Özgür aradı ya geleceğiz diye Asel, niye durduk yere kendini üzüyorsun?"

"Aradı ama eminim ki Özgür onu zorlamıştır. Evran böyle ev ziyaretleri yapacak bir tip değil. Neden onları davet ettim bilmiyorum. Özgür ve Deniz'i yollayıp kendi gelmezse şaşırmam."

"Bence boşuna üzüyorsun kendini," diyerek omuzlarımdan tutup yatağa oturttu beni. Seçtiği makyaj malzemelerini kucağıma attıktan sonra gülümseyerek makyajıma başladı. "Seni biraz süsleyelim de şu somurtkan halinden kurtul."

Son SüratWhere stories live. Discover now