17.Bölüm

3.6K 321 64
                                    

Keyifli okumalar :) 

Bu hayattaki en büyük tutkum şarkı söylemekti. Notalar kulaklarıma dolarken ya da sözler dudaklarımdan dökülürken hissettiğim hazzı başka hiçbir şeyde hissetmiyordum. Konservatuar okumayı kısa bir an düşünsem bile sonra vazgeçmiştim.  Cesaret edememiş, bunu zorlu bir meslek haline getirmek istememiştim. Hem ulaşılmaz hem de bir o kadar yakın ve ellerimdeyken çok güzeldi şarkı söylemek. Bunun dışında ise istediğim, keyif aldığım çok bir şey yoktu. Ailem vardı, Damla vardı. Onlar bana yetiyorlardı, hep yetmişlerdi. Şimdi ise daha birkaç kez görmeme rağmen gözlerimi kapattığımda aklıma gelen, gözlerimi açtığımda görmek istediğim biri vardı. Merak ettiğim, gözlerindeki dalgınlığın, yüzündeki donukluğun sebebini öğrenmek istediğim biri... Tıpkı Gece gibi yarışların tam göbeğinde yer alıyordu Evran. Onu ilk gördüğümde kanlar içindeydi. Korktuğum her şeydi ancak şimdi, bankta oturmuş onu bekliyordum. Son dersimin başlamasına daha bir saat vardı ve daha fazla sabredemeyeceğimi anladığımda boş verip her yerde Evran'ı aramaya başlamıştım. Yoktu. Tüm gün buralarda olurum demesine o kadar inanmıştım ki belki ders çalışıyordur diye düşünerek kütüphaneye bile bakmıştım ancak yoktu. Ders çalıştırmamı Özgür'ün ısrarıyla rica etmişti zaten, vazgeçmiş ya da önemsememiş olmalıydı. Ben, tüm gün heyecanla zamanın bir an önce geçmesini ve tekrar onunla konuşmayı hayal ederken o yoktu.

Salaklığım yüzünden kendime söylenerek ayağa kalktım. Gelmeyecekti, kabul etmiştim. Çantamı alıp çıkışa doğru ilerleyecekken Özgür'ü görmemle heyecanlandım. O da burada olabilir miydi? Belki de bir işleri çıkmıştı ve daha yeni gelmişlerdi. Hızlı adımlarla Özgür'e doğru yürüdüm. Beni görünce ilk önce şaşırsa da sonra gülümsedi.

"Merhaba Özgür," dedim gülümseyerek. "Evran'ı arıyorum ama bulamadım. Buralarda olurum demişti aslında ama..."

"Ah, şey evet..." Başını sallayarak bir şeyler mırıldanırken şaşkınlıkla onu izledim. "Evran vazgeçti sanırım şu ders işinden," dedi sıkıntıyla. "Yani bilemiyorum. Evran işte... Yaptıklarına pek şaşırmıyorum ben, alıştım."

"Ama neden?" Hayal kırıklığım sesime bile yansırken sanki geçermiş, düzelebilirmiş gibi boğazımı temizledim. Evran'ın bendeki anlamı bu mu olacaktı? Hayal kırıklığı...

"Ben bu olaya pek karışmak istemiyorum," dedi açıkça. Bu konuşmayı yaparken rahatsız olduğu belliydi. "Seni üzmek istemem çünkü. Bence Evran yanlış düşünüyor ama her neyse... Eğer gerçekten merak ediyorsan ona sor derim ama tavsiye istersen de boş ver derim Asel. Kendi iyiliğin için ve üzülmemek için boş vermen en doğrusu."

"Alt tarafı ders çalışacaktık," dedim gülmeye çalışarak. "Üstelik bana gelen bunu isteyen de sizdiniz. Şimdi hiçbir açıklama yapmadan böyle bırakması ne kadar saçma."

Sessizce, "Biliyorum," diyerek başını salladı. "Haklısın."

Çantamın kulpunu daha sıkı tutarak bir adım uzaklaştım Özgür'den. Garip bir ağlama isteğiyle doluydum. Her şeye ağlamazdım ki ben! Güçlü ve hayatın getirdiği her şeyi kabullenen, kabullenmek istemediğimde ise savaşan biriydim. Şimdi neden annemin kollarına koşup deli gibi ağlamak istiyordum? Teselliye ihtiyaç da duymazdım ama şu an Özgür bir şeyler söylesin diye ölüyordum.

"Ayrıca merak ediyorum, ona soracağım," dedim arkamı dönmeden hemen önce. Sesim o kadar kısıktı ki belki Özgür duymamıştı bile.

Yanından uzaklaşıp kaçırmama on dakika kalan dersime doğru yürüdüm. Onun için kendi hayatımdan bir şey eksiltmem anlamsızdı. Bunu yolun en başında ve bir nevi en sonunda öğrenmiştim.

***

Gece beni eve bırakırken bizimkilerin yanına uğradı ve annemin ısrarlarıyla yemeğe kaldı. Annemin ve İpek teyzemin sürekli birlikte olmalarına rağmen birbirlerini özlediklerini iddia etmeleriyle onlar da yemeğe geldiler. Klasik bir akşam geçirirken babam, amcam ve Gece çaylarını içerek futbol izliyorlardı. Tabii onların Galatasaraylı olmalarına inat, Gece Beşiktaş'ı tutuyordu. Küçüklüğünden beri farklı ve sinir bozucu bir çocuktu o.

Son SüratWhere stories live. Discover now