22. Bölüm/1

3.3K 261 28
                                    

Keyifli okumalar :)

Kocaman, boyumdan büyük sıkıntılarla dolu bir havuzun içindeydim sanki. Kulaç atıp ilerlemeye çalıştıkça canım yanıyordu ama beklersem de boğulacaktım. Biri kalbimi ellerine almış gibiydi. Sıkmıyordu ama rahat da bırakmıyordu. Arada gözlerimi kapatıp derin bir nefes alıyordum geçer umuduyla ancak daha fazla sıkıntı vermekten başka bir işe de yaramadı. Soluduğum hava bile iyi gelmiyordu içimdeki anlamsız sıkıntıya. İnsanların bununla nasıl baş ettiğini hiç bilmediğim bir şeydi. Tuhaf bir sızı vardı yerini daha önce hiç bilmediğim bir yerde. Öğrenmemiştim ve öğreneceğimi de hiç düşünmemiştim ancak sızı aşikârdı işte, görmezden de gelemezdim. Yaşlar defalarca kez yanaklarımdan aşağı süzülmüş, kurumuş ve sonra tekrar süzülmüştü. En az üç defa soğuk suyla yüzümü yıkarken zihnimde dolaşıp duran kelimeler bana hiç yardımcı olmuyordu. Soğuk suyla biraz titriyordum ama hemen ardından geçiyordu. Bir paradoksun içinde hapsolmuş gibiydim, çıkış yolunu bulamıyordum.

Yine düşüncelerim arasında kaybolmuşken kapım yavaşça tıklatılıp açıldığında bacaklarımı kendime doğru çekerek gelen kişiye baktım. Beklediğim son insandı belki de Gece. Hala sinirli olduğunu biliyordum ve eve girdiğimde bile yüzüme bakmamışken şimdi yanıma kadar gelmesi garipti. Belki telefondaki kavgaya devam etmek istiyordu ama böyle bir şeye halim yoktu. Ben zaten kaybetmiştim o kavgayı. Yarın, güneş tekrar doğup bana yeni umutlar verdiğinde hepsini hiçe sayacaktım belki de ama şu an fazlasıyla kırgın ve bitkindim.

Gece, her zaman ki gibi izin istemeyip odanın içine girdikten sonra yatağımın köşesine oturduğunda başımı eğdim. Ağlamak istemiyordum. Bu kadar sık ağlamayı bile sevmezken bir başkasının yanında ağlamak hepten kötüydü. Bu kişi Gece olsa bile fark etmezdi. Her insanın zayıf noktaları olabilirdi ve bu da benimkisiydi.

"Niye oturmadın yanımızda?" diye sorduğunda yavaşça nefes aldım. Ona cevap vereceğim sırada titreyen dudaklarımı, ağlamaya meyilli yüz ifademi görmüş olacak ki hiçbir şey söylemeden kollarının arasına çekti beni. İtiraz etmeden, kendimi kasmadan sıkıca sarılıp ağlamaya başladığımda yaptığı tek şey sakinleştirmek için sırtımda ve saçlarımda ellerini gezdirmekti. Gece'den beklenmedik bir şeydi bu. Birkaç saniye içerisinde şoku atlatıp kimin ne yaptığını sormaya başlardı normalde. O anlarda kafasında onlarca ihtimaller ya da kavgalar geçtiğine de emindim ancak şimdi çok farklıydı. Ben ağladıkça daha sıkı sarılıyordu yalnızca. Ağabey gibiydi, küçük kardeş gibiydi. Baba gibiydi Gece, anne gibi de şefkatliydi bana karşı.

"Geçti," diye mırıldandı. "Bak, her zaman ki gibi biz bizeyiz."

Ona anlatmak istiyordum. Neler hissettiğimi, neler istediğimi ve daha bir sürü şeyi! Ancak dudaklarıma bir ket vurulmuştu sanki ve hıçkırıklarımdan başka bir şey dökülmüyordu.

Sonunda biraz olsun sakinleştiğimde saçlarımı okşamaya devam ederek, "Kızım ben senin on beş yaşlarına bile katlandım. O kadar sinir ederdin beni, yine de ağlatmazdım böyle," dediğinde başımı göğsünden kaldırmadan gözyaşlarıma rağmen kıkırdadım. "Şimdi yirmi bir olmuşken, tüm cefanı ben çekmişken böyle başka insanlar için ağlayamazsın."

"Gece ya!"

"Ne Gece ya? Yalansa yalan de," dedikten sonra beni kendinden ayırıp yüzüme baktı. Sesini neşeli tutmaya çalışıyordu ve yüzünde de sahte bir tebessüm vardı ancak ben gerçeği görüyordum. Deniz'in düşündüğü gibi biri değildi Gece, yanılıyordu. Gece nasıl isterse diğer insanlar onu öyle tanırdı ancak ben nasıl biri olduğunu biliyordum. Şimdi ben ağlıyorum diye benimle birlikte acı çeken biriydi o. Üzülüyorum diye kahrolandı. Tam anlamıyla hislerimi bilemezdi, hissedemezdi belki ama tahmin ettikleriyle bile benimle birlikte perişan olandı.

Son SüratHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin