Bölüm 34: Geçmişteki Kötü Adam

Start from the beginning
                                    

Hemşirenin gittikçe aklı karışıyordu. Asel konuşmaya başlamadan önce derin bir nefes aldı. Hemşireye, Seren'den öğrendiği kadarıyla tüm olanları anlattı. Genç kadın ona şaşkın gözlerle bakarken odaya giriş iznini de kapmıştı.

"Ne olur kimseye görünme." Diye uyardı onu hemşire. "Şuan kuralların birkaçını hiçe sayıyorum."

Koridorda yürürken kendi kendine gülümsedi. "Ah kendimi seviyorum." diyerek kollarını Seren'in bedenine doladı. "Yalan yerine doğru söyleyerek de istediğimi yapabiliyorum." Bu durum onun hoşuna gitmişti. Sorunları çözmek her zaman yaptığı bir şey değildi. Asel Demir sadece sorun yaratırdı. Oysa şimdi oldukça farklı bir çizgide ilerliyordu ve bu durum şaşırtıcı derecede onu mutlu ediyordu. Belki de içinde bulunduğu bedenin yan etkisiydi. Kendi bedenine geçince yine problemli Seren olacaktı kim bilir.

Şimdi bunları düşünmek istemiyordu.

Çocuk gibi zıplayarak odaya doğru yürüdü. Arada kaçıp kadını mutlaka ziyaret etmeliydi. Kapıyı araladığı sırada içeride başka bir adamın olduğunu gördü ve hemen geri çekildi. Adam, genç görünmesine rağmen Asel'den de oldukça büyüktü. Genç kız kendini saklayarak adamın tek taraflı konuşmasına kulak misafiri oldu.

"..... Bunca yıl böyle yaşamak için mi terk ettin beni? Yıllar geçmesine rağmen ne halde olduğunun farkında bile değilsin. Oysa ben onca zamana rağmen seni unutamadım. Sen ise hiçbir şey hatırlamıyorsun." Adam nefesini dışarıya üflerken Asel kapıyı biraz daha araladı. Göremediği için bakışlarını zemine sabitlemişti. Demek konuşan kişi kadının zamanında beraber kaçmak istediği adamdı. Genç kız yine bir şeyler duymaya çalışırken kapı elinden kurtulup hızla açıldı. Bu ani hareketlilikle öne doğru sendelese de hemen kendini toparladı.

İçeride konuşan adam tam karşısında dikiliyordu. 1.80 boylamda, yapılı bir adamdı. Su yeşiline benzer renkteki gözleri hüzünlüydü. Kahverengi saçları özenli bir şekilde geriye doğru taranmıştı. Asel onu genç olarak nitelendirse de saçlarının arasında ki gümüşi renkte ki saçlar kendini belli ediyordu.

Adam onu hayret dolu bir ifadeyle inceledikten sonra şaşkınlıkla dudaklarını araladı.

"Seren..."

Genç kız birkaç adım geriledi. Anlaşılan aile üyelerini tanıyordu. Adam kızın saçlarını okşamak için elini uzattı.  "Aynı annenin gençliğine benziyorsun. Ona deli gibi aşık olduğum zamanlara." Gözlerinde özlem ve aşka kıza bakıyordu. Asel onun bu bakışı altında titredi. Bedeni buz kesmişti. Adam elini saçına götürürken Asel bürünmesi gereken rolü hatırladı ve adamın hareketini elinin tersiyle uzaklaştırdı.

"Senin burada ne işin var?" Kin dolu sesle. Seren de olsa böyle bir tepki verirdi. Buna adı kadar emindi. Hatta belki de adama zarar verirdi.

Adam, kızın ittiği eline gülümseyerek birkaç saniye bakıp ardından arkasında ki kapıyı kapattı. O sırada kız adamı incelediğinde ilk dikkatini çeken şey gözlerinin altıydı. Uzun süredir uyumamış gibi gözlerinin altı mosmordu. Yakışıklı olmasına yakışıklıydı ama hasta gibi bir hali vardı.

'Belki de uyuşturucu kullanıyordur' Asel düşüncesini kanıtlamak için adamın dirsek içlerine bakmaya çalıştı ama giydiği uzun gömlek sebebiyle bir şey görememişti.

Adam ise kızın bakışlarını yanlış yorumlamıştı. "Bir çay içmeye ne dersin? O zaman sana gerçekleri de anlatabilirim."

                     

Asel adama bakabilmek için başını birkaç santim kaldırdı. Kendi bedeninde olsaydı başını geriye doğru atmak zorunda kalırdı. Yine de Seren'in bedeninde de olsa şuan yüzünde oluşturduğu küstah gülümseme her türlü kendini gösterirdi. "Sadece anlatacaklarını dinleyeceğim"

Adam anladım dercesine ağır ağır başını salladı. Adam önde Asel arkada hastanenin kantinine yürüdüler. Yüzü oldukça hüzünlüydü ve genç kızla konuşmuyordu. Bu muhtemelen kızı rahatsız etmemek için takındığı bir tavırdı.

Asel'in hala kolları göğsünde bağlı, katı bir halde sandalyede oturuyordu. Adam içmeyeceğini söylemesine rağmen karton bardakların bir tanesini kızın önüne bıraktı. Genç kız tek kelime etmedi ve elini bardağa dahi sürmedi. Bu adamın ikram ettiği bir şeyi kızın vücuduna almayacaktı. Gerçi Seren yerinde olsaydı daha farklı davranırdı. Sıcak çayı adamın üzerine dökmek gibi. Hatta adamın anlattığı hiçbir şeyi dinlemezdi buna emindi ama neler olduğunu şansı varken duymalıydı. Duymalı ve uygun bir dille kıza anlatmalıydı.

"Dinliyorum" dedi buz gibi tutmaya çalıştığı ses tonuyla.

Adam kıza bakıp gülümsemeye çalıştı. "Yaptıklarımızı oturup sana savunmayacağım ama şunu söylemeliyim ki biz birbirimizi gerçekten sevdik. Ya da ben sevdim." Adam çayından bir yudum alarak etrafını inceledi. "Annenle iş arkadaşlarıydık. Onca yaşına rağmen o kadar parlıyordu ki neredeyse hepimiz ona hayrandık." Yüzünde birden sevgi ve umut dolu bir ifade belirmişti. Eski günlerin izi olmalıydı bu. "Ona kaçmamız gerektiğini ben söyledim. Yoksa her şey karmakarışık olacaktı." Dedi birden ciddileşerek.

Asel alayla güldü. "Peki bu yaptığınızla ortalık karışmadı mı?"

Adam çökmüş bir ifade ile başını sağa sola salladı. "Yaptıklarımızı sana veya kimseye doğru gibi göstermeye çalışmıyorum. Sadece olayları anlatıyorum."

Asel sinirle elini buyurun dercesine adama uzattı ve konuşmasını bekledi.

"Annen önce bu fikri kabul etti ama ardından kaçacağımız gün oğlunun maçı olduğunu söyleyerek başka bir gün planımızı uygulamamızı istedi. Niyetim onu zorlamak değildi ama maçı bahane edip etmediğini sordum." Adam konuşma sonrası nefes alırken elindeki bardağı masanın ortasına doğru itti. Çayı soğumuştu.

"Ben ağzını arayınca kaçma fikrinin ona çokta mantıklı gelmediğini, çocuklarını öylece arkasında bırakıp gidemeyeceğini öğrendim. Bunu söylediğinde resmen gözüm dönmüştü." Adam inanılmaz bir baş ağrısı çekiyormuş gibi avuç içlerini alnına bastırdı. "Arabandan inmesine izin vermeden aracı sürmeye başladım. Eğer o an kaçamazsak bir daha onu göremeyeceğimden korkuyordum." Adamın sol bacağı durmadan titriyordu. Asel konuşmanın gerginliği sonucu önemli bir şeyin söylenmek üzere olduğunu hissetti.

"Bana yalvarmasına rağmen arabayı durdurmadım. Onsuz yaşayamazdım anlıyor musun?" Adamın gözleri delirmiş gibi bakıyordu. Asel ise adamın kendini acındırmasından iğrenerek masanın üstünden öne doğru eğildi.

"Ama kocası ve çocukları onsuz yaşayabilir öyle mi?"

Adam donuk bir yüz ifadesiyle arkasına yaslandı. Genç kız, adamın gözlerinden ruhunun paramparça olduğunu görebiliyordu. Hayatı artık bitik haldeydi.

"Peki, annem ne yaptı?" diye sordu Asel merakla. "Seninle gelmeyi öylece kabul mü etti? "

Adam, kızın sorusu karşısında alay edercesine güldü. Hızlı ruh değişimi Asel'in tüylerini diken diken etmişti. Konuşmaya başlamadan önce masanın ortasına doğru eğildi. Bakışları aklını kaçırmış birinin bakışları ile aynıydı. Asel her an kaçacakmış gibi tetikteydi.

"Kabul mü etti?" Adam kan donduran bir kahkaha attı. Asel artık emindi. Adamın kesinlikle akıl sağlığı yerinde değildi. "Hayır." dedi adam kin dolu bir sesle. "Benimle gelmektense hızla giden arabadan kendini yola attı."

Misafir Ruh -2- MuammaWhere stories live. Discover now