29

1.2K 114 42
                                    

Calum: Eskiden bir müzik öğretmenin vardı

Calum: Aşıktın sen ona

Calum: Ne oldu şimdi ona, öldü mü?

Riley: Birincisi, aşık falan değildim, öğretmenine aşık olacak kızlardan değilim.

Riley: Ve hayır ölmedi, kendini geliştirmek için gitti o kadar.

Riley: Hem neden beni suçluyormuş gibi konuşuyorsun, adam harikaydı.

Calum: Bana harika bulmadığın bir insan söyler misin?

Riley: Söylerim

Riley: Sen

Calum: Tamam, kendim kaşınmıştım.

Calum: Tanrı aşkına adamın nesi harikaydı ki?

Riley: Sen onu hiç piyano başında gördün mü?

Calum: Evet, bir kere görmüştüm.

Riley: O zaman neden harika olduğunu sorgulamaya gerek yok bence?

Calum: Alt tarafı piyano çalıyordu eğitim alan herkes yapabilir bunu Ri.

Riley: Of, sen derinliği olmayan bir yaratıksın.

Calum: Yaratık kelimesinin önüne koyduğun kaçıncı sıfattı bu?

Riley: Bilmem, yıllardır sana yaratık diye sesleniyorum, saysaydın.

Calum: Ayrıca ben derinliğe sahibim, tamam mı?

Riley: Tamam.

Calum: Ne demek tamam ya?

Calum: Derinliğimizin olduğunu ispat etmek için illa şiir yazmamız, piyanoya bebek seviyor gibi davranmamız mı gerekiyor?

Riley: Bu dediklerin insanın içindeki duyguyu dışarı vuruş şeklidir, sanat buna yarar.

Riley: Adamın nasıl aşık olduğu belli olmuyor muydu piyano çalarken?

Calum: Rica ediyorum aşkı buna bağlama.

Calum: Herkesin aşkını kendine ait bir ifade ediş şekli vardır.

Calum: Sanatçı olmadığımız duygusuz bir pezevenk olduğumuz anlamına gelmiyor.

Calum: Cesaret konuşabilmektedir.

Calum: Aşk bir şeylerin aklına saklanmayı asla kaldırmaz, saklandığın şey sanat bile olsa, konuşacak cesaretin olmadığı sürece hiçbir işe yaramaz.

Calum: Bunu yaşayarak öğrendim.

Riley: Tezinin doğru olduğunu sana ispat eden ne peki?

Calum: Sadece uygulaması kaldı.

Calum: Ama ben yıllarımı bu teze öyle verdim ki, doğru olduğundan eminim.

In the Blink of An Eye || HoodWhere stories live. Discover now