'Sen uyumuyorken ben nasıl uyuyacaktım?' diye sorduğunda sakallarına bir öpücük bırakıp sıkıca sarıldım. Çenemi omzuna yaslayıp kokusuyla sarhoş olurken bu anı zihnime kazımak için kapanan gözlerimi araladığım sıra Gökhan'ı gördüm.

Sokağın en uzak köşesinde arabasına yaslanmış bir halde bizi izliyordu. Benimle göz göze geldiği an başını, benden beklediği şeyi yapmadığım için onaylamaz bir şekilde iki yana salladı. Kendini bana gösterme görevini tamamladığı için gülümseyerek şoför kısmına ilerlerken İlker gerildiğimi fark etmiş olmalı ki 'Ne oldu?' diye sordu. Kendimi ondan uzaklaştırırken 'Bir şey olmadı,' diye mırıldandım ve gözlerimi arabasına binen Gökhan'dan uzaklaştırdım.

İlker dikkatli bakışlarını yüzümde dolaştırırken alnıma düşen saçlarımı geriye doğru itti. Endişeli bir sesle 'Bebeğim ne oldu, söyle.' diye fısıldadı.

İlker'in omzunun üzerinden baktığımda Gökhan'ın gittiğini görüp rahatladım. İlker başını hafifçe çevirip baktığım yere baktıktan sonra garipliğimi anlamak için tekrar bana döndü. Onu endişelendirdiğim için suçlu bir şekilde başımı önüme eğip 'Ben oradayken...' deyip yutkundum. 'Yanıma kim geldi, biliyor musun?'

İlker 'Kim?' diye sorarken çenemi nazikçe tutup kaldırarak gözlerimizi birleştirdi.

Gözlerime yerleşen bulutları ondan saklama ihtiyacı hissetmeyerek 'Annem,' diye yanıtladım. 'Çıkana kadar hep benimleydi. Başım dizlerinde, elleri saçlarımda... Kokusu o kadar gerçekti ki...' İlker'in gözlerine yerleşen korkuyu gördüğüm an panikleyerek 'Hayır, delirmedim.' dedim. 'Hayal olduğunu biliyorum. Ama o kadar güzel bir hayaldi ki uyursam onun yanımdan gideceğini hissedip bir an bile uyuyamadım.' Sesim sonlara doğru iyice boğulduğunda İlker yanaklarımdan süzülen gözyaşlarını silip beni kendine çekti. Başımı göğsüne yasladığımda ise hiçbir şey demeden sadece saçlarımı okşayarak ağlamama izin verdi.

Birkaç günde bile orada gerçekten neler yaşadığımı asla anlatmayacaktım çünkü onu daha fazla üzmek istemiyordum. Hem tıpkı gardiyanlar gibi delirdiğimi düşünebilirdi ve bunu İlker'in düşünmesini bile kabul edemiyordum. Çünkü delirmemiştim. Sadece fazla acı sonucu yüzümü güldüren hayaller görmeye başlamıştım, hepsi bu... Bu delilik değildi. Bu acıyı katlanabilir kılan nadide bir güzellikti.

Bir süre sonra gözyaşlarım durulmaya başladığında İlker başımın üstüne bir öpücük bırakıp 'Annene gidelim ister misin?' diye sordu.

Gözlerimi silerek ondan uzaklaştığımda başımı iki yana sallayarak 'Önce eve gitmek istiyorum,' dedim. Birkaç saat önce anneme sarılırken şimdi onun toprağın altında olduğunu düşünmek bile korkutucuydu zaten. İlker anlayışlı bir şekilde başını salladı. Ellerimizi sıkıca kenetleyip taksiye doğru yürümeye başladığımızda düşüncelerim birer bilye gibi bir anda etrafa saçıldı. Yüreğim endişeyle sıkışırken 'Arabana n'oldu? Neden taksiyle geldin? Hem babam nerede?' diye sordum. 'Neden gelmedi? Arda neden yok? Melahat teyzeye bir şey oldu, değil mi?! Ondan gelmediler! Herkes nerede?!'

İlker anlık çıkışıma rağmen soğukkanlı bir şekilde iki elimi tutup 'Bebeğim,' dedi. Sesinin sakinleştirici etkisini göz ardı edip görmek istediğim insanların olmadığı boşluklara bakmaya devam ettim. İlker sürekli bir o yana bir bu yana dönen başımı sabitlemek için çenemden tutup gözlerine bakmaya zorladı. Ona inanmam için sözleri yeterli olmayacakmış gibi güven veren bir şekilde bakıp 'Herkes iyi,' dedi. 'Melahat hanım kendini toparladı bile. Gelmek istediler. Sadece baban ve Arda değil, herkes gelmek istedi ama ben senin istemeyeceğini düşündüm. Ama görünen o ki yanlış düşünmüşüm. Özür dilerim.'

Beni benden iyi tanıyan sevgilimin kendini suçlu hissetmesini istemeyerek 'Hayır, hayır özür dileme...' deyip gülümsemeye çalıştım. 'Ben bir an panikledim sadece... Özür dilerim.' İlker gülümseyerek 'Dileme,' diyerek sarıldığında varlığına şükrederek sıkıca karşılık verdim.

Bir Susam Deniz (Düzenleniyor)Where stories live. Discover now