33

9K 391 203
                                    


Bölüm Şarkısı: Şebnem Ferah-Deli Kızım Uyan


Beni özgürlüğe götürdükleri yolda küçük adımlarımla ilerliyordum. Kollarım yine kendimi korumak ister gibi göğsümde birleşmiş haldelerdi. Bu durum dudaklarımın alayla kıvrılmasına neden oldu ve kollarımı çözüp iki yanıma bıraktım. Benim tek düşmanım artık sadece kendimdim. Beynimin her bir kıvrımına cam kırıkları gibi batan düşüncelerimdi.

Adımlarını bana uydurup yanımda sessizce ilerleyen gardiyan 'Özgürlüğe son birkaç dakika, ha?' dediğinde gülmeye başladım. Gardiyan gülüşümdeki alayı sezinlemiş gibi bana tuhaf bakışlar attığında 'Hayat, düşünceleri tutan bir hapishanedir.' dedim. 'Oğuz Atay'ın en sevdiğim sözlerinden biri.'

'Ne yani bu dört duvarın hapishane olmadığını mı söylüyorsun?' derken geçmem için demir kapılardan birini tuttu. Kapıdan geçerken 'Her insan, düşüncelerinin mahkumudur. Dört duvar etrafına örülse ne fark eder örülmese ne fark eder?' dedim ve uzun zamandan sonra bu kadar uzun bir cümle kurmak yorulmama neden oldu. Gardiyanın söyledikleri kulaklarımda uğuldamaya başladığında onu dinlemek için kendimi zorlamamaya karar verdim.

Günler sonra ilk defa gökyüzünü gördüğümde boğazıma bir yumru oturdu, gözlerim sızlamaya, kalbim hızlanmaya başladı. İstanbul'un burun kıvırdığım o is kokusunu özlemle ciğerlerime depoladım. Gerçek hapishaneye girmeme sadece birkaç adım vardı ve ben buna rağmen heyecanlıydım. Metalik renkteki demir kapıyı dışarı çıkmam için araladıklarında heyecanımı bastırmak için derin bir nefes alıp dışarı çıktım.

Gözlerim nerede beklediğini biliyormuşçasına hemen onu buldu. Toprak rengi gözler gözlerime ilk çarptığı an tüm bedenim aşkla, hasretle titremeye başladı.

Dört duvar arasından çıksam bile kendimi özgür hissetmeyecek olan ben, kendimi onun kollarında bulduğum ilk an yanıldığımı anladım. İşte, benim özgürlüğüm burasıydı, bu kollar, bu koku, bu nefes... Beni sımsıkı saran kollar benim özgürlüğümdü. Dudaklarıma kapanan dudakları ise özgürlüğümün başkenti...

Yüzümü avuçları arasında tutup dudaklarını yüzümün her bir noktasında dolaştırırken dudaklarım gerçek bir özgürlük hissiyle kıvrıldı. Tam şu anda, sevdiğim adamın nefesiyle nefesim karışırken tüm düşüncelerim kendi hücrelerine çekildiler ve bu anı doyasıya yaşamam için bana izin verdiler.

İlker alnını alnıma yasladığında dilini mühürleyen hasreti kalbinden kalbime aktı. Dudaklarını defalarca araladı ama her seferinde söyleyeceklerini yeterli bulamayarak, özlemini anlatacak bir kelimenin varlığından şüphe duyarak kapadı. Anladığımı bilse de duymak isteyeceğimi düşünerek kendini zorlarken bu sefer ben yüzünü avuçlarım arasına alıp 'Biliyorum,' diye fısıldadım.

Cennet kıyısı dudakları hafifçe kıvrılırken dudaklarımı o kıvrıma bastırdım. Bana hayat aşılayan, umut veren bir öpücükten sonra gözlerine hasret kalarak kendimi geri çektim. İlker kıvrık kirpiklerinin çevrelediği göz kapaklarını toprak rengi gözlerinden kaldırdığında kalbim bu gözlere denk geldiğim ilk andaki gibi, on beş yaşındaymışım gibi hızlandı.

İlker 'Ben de biliyorum,' dediğinde gülümsedim. Birbirimize içimizi yakan aşkın varlığıyla, bir olmuş kalplerimizle bakarken İlker'in gözlerinde bir an telaş gördüm ve hemen ardından deri ceketini çıkarıp omuzlarıma koydu. Beni soğuktan koruyan onun varlığı olsa da itiraz etmeyip kollarımı geçirdim. İlker memnun bir ifadeyle bana bakarken parmak uçlarımda yükselip kollarımı boynuna doladım. İlker'in elleri belimdeki yerini aldığında gözlerimi yorgun gözlerine sabitleyip 'Hiç uyumadın, değil mi?' diye sordum. 'Ben buraya girdiğimden beri gözünü bile kırpmadın?'

Bir Susam Deniz (Düzenleniyor)Where stories live. Discover now