29

10.1K 456 230
                                    

*Günaydın!

Kısa bölüm olacak deyip kendini kaptırdığı için word de 21 sayfalık bölüm yazan yazar onlayn arkadaşlar. Tahminimden baya uzun oldu ve bir hafta olmadan da yetiştirebildim bölümü. Umarım beğenirsiniz.

İnternetim de sıkıntı olduğu için yorumlara hemen dönemiyorum ama tabi ki en kısa zamanda hepsine tek tek döneceğim.

Seviliyorsunuz! :*



İlker, Deniz'in evinden çıktığında başının arkasından sıkıca bağladığı maskesinin iplerini çözüp fırlattı. Şimdi yüz hatları sert, omuzları gergindi. Toprak rengi gözlerine soğuk bir karanlık çöktü. Deniz'in kokusundan uzaklaştığı her an onu ele geçiren huzursuzluktan daha farklı bir huzursuzluk damarlarında dolanmaya başladı. Bu yüzden apartman girişinde bir süre durup tüm mahalleyi gözleriyle taradı. Bir kedinin giriş katındaki bir dairenin parmaklıkları arasından arabanın üstüne atlamasına gülümsemek istese de o kadar gergindi ki dudakları kıpırdamadı bile. Sokağın sonunda park halindeki siyah arabanın içinde bir karaltı gördü. İlker'in keskin bakışları oraya sabitlendiğinden karaltı korkak bir şekilde koltuğa sindi. İlker onun Gökhan'ın adamlarından biri olduğunu anlasa da şu an için yapacak bir şeyi yoktu.

Gökhan'ın atağa geçmesi zaten beklediği bir şeydi ama bugün yaptıkları onun sınırları olmadığını ilk defa bu kadar net göstermişti. Pantolonun cebinden arabasının anahtarını çıkarırken bir an kararsız kaldı. Tekrar yukarı çıkıp sevdiği kadını kolları arasına almak ve onu içine hapsetmek istedi. Deniz'in sadece kendi yanında güvende olacağını düşünüyor, kendini de sadece Deniz'in yanında güçlü ve huzurlu hissedebiliyordu.

Başını kaldırıp sarı ışığın süzüldüğü dördüncü kata baktı. Arda'nın şu an orada olması İlker'in içini bir nebze de olsa rahatlatıyordu. En azından ben geri dönene kadar Deniz'in saçının teline bile dokundurmayacak biri var şuan, diye düşünüp cebinden anahtarı çıkardı. Birkaç araba ileride duran arabasının sarı ışıkları bir kez yanıp söndü. İlker hızlı adımlarla arabasının yanına gidip kapıyı açtıktan sonra üzerindeki montu çıkardı. İç cebinden sigara paketini alıp montu arka koltuğa attıktan sonra şoför koltuğuna kuruldu.

Ana yola çıktığında kasılan ciğerlerini bir sigara yakarak rahatlattı. Deniz'in dudaklarının değmediği bir sigaradan ne kadar keyif alabilirse o kadar aldı, yani hiç...

İlker için Deniz; zehri bile bal yapan bir kadındı. Bir şeyi güzelleştirmek için sadece ona dokunması gerekmiyor, bakışlarının bir an değmesi bile yetiyordu.

Deniz hayatına bodoslama bir dalışla girdiğinden beri İlker renkleri daha net görmeye başladığını hissediyordu. Kırmızı daha kırmızı, mavi daha mavi, sarı daha sarıydı sanki... Hayatında Ceyda varken bile, Deniz'e gidebilmek için kendine yol ararken bile böyleydi. Ve elini ilk kez tuttuğundan beri, kavurucu dudakları dudaklarını ilk kez yaktığından beri dünyaya gökkuşağı gözlükleriyle baktığını düşünüyordu.

Bir kadın ne kadar zarif olabilirse o kadar zarif, bir kadın ne kadar narin olabilirse o kadar narindi Deniz, İlker'in gözünde. Ama tüm bunların yanında ne kadar güçlü, ne kadar kendine yetebilen bir kadın olduğunu da biliyordu. Deniz asla korunmaya muhtaç bir kadın değildi. Ama İlker içindeki onu sürekli koruma dürtüsünü engelleyemiyordu.

İzmariti camı aralayıp dışarı fırlattıktan sonra bir sigara daha yaktı. Bir an önce işlerini halledip kelebeğine dönmek istese de kilitlenmiş trafik buna hemen izin vermeyecek gibi duruyordu. Gözlerini yoldan ayırmadan cebinden telefonunu çıkarıp ekranı açtığında Deniz'i aramak ve henüz yanından yeni ayrılmış olsa da sesini duymak istedi. Ancak Deniz'i aramak için çıkardığı telefonu elinde çalmaya başladı. Furkan'ın aramasını bekletmeden hemen açıp 'Efendim kardeşim?' dedi.

Bir Susam Deniz (Düzenleniyor)Where stories live. Discover now