Tek kaşımı kaldırarak ona döndüm. "Neydi o zaman?" Ciddi ciddi merak etmiştim. Yorumlama yeteneğim Shawn'dan sonra paslanmaya başlamıştı.

"O 'Canım yandı, sarılmayacak mısın?' kol açışıydı." deyince gülümseyerek kollarına atıldım.

O da sarılıp başını omzuma gömdü. Aramızdaki bağ güçleniyordu ve tahmin ettiğim kadarıyla bunu fark eden de bir tek ben değildim.

~

Kahvaltı ettikten sonra biraz Shawn'ın bahçesinde zaman öldürmüştük. Ben iyice mayışmaya başladığımdan Shawn'ın dizine yatmıştım ve her ayı gibi uykuya hazırlanıyordum. Tek sorun: şu anda yaz mevsiminde olmamızdı.

Shawn ellerini saçlarımda gezdirmeye başlayınca içimden "Hah, tam oldu bak şimdi! Yaşasın uyku!" nidaları yükselmeye başlamıştı.

Shawn'dan,

Bu sefer uyumasının nedenini anlıyordum. İki gün üst üste erken kalkmıştı. Birisi sınav, diğeri bana sürpriz yapmak içindi.

Elim ben daha ne olduğunu anlayamadan yanağına gitti ve okşamaya başladı.

Çok güzel, çok başarılı ve çok iyi kalpliydi. Onunla tanıştığım güne minnettardım.

Yüzünü incelerken telefonum çalmaya başlayınca dikkatimi arayan kişiye verdim. Andrew'du arayan.

Uzun süredir benim işlerimle haşır neşir olduğundan bazı şeyleri bana sormadan bile halledebiliyordu. Aynı şimdi olduğu gibi.

"Shawn size bahsetmiştim ya, talk showlardan bir sürü teklif gelecektir diye. Yarın akşam Jimmy Fallon'da olacaksınız."

Benim açımdan bir sorun yoktu ama Queen'in de fikrini belirtme hakkı vardı. Eğer o istemezse, iptal ederdim. Ondan isteyebileceğim şeylerin sınırını gayet iyi biliyordum ve kendisine sormadan televizyona çıkarmak...

İşte bu, o sınırı fazlasıyla aşardı. Kullanılmış hissettirirdi. "Tamam ama ilk önce Queen'e de sormalıyım. Başka eklemek istediğin bir şey var mı, dostum?" Meraklı ama kısık bir sesle konuştum. Birazdan uyandıracak olsam da, şimdi uyandırmaya kıyamıyordum.

"Hah, bir de yarın akşamdan iki gün sonra... Ellen'ın konuğusunuz."

"Tabi..." dedim cümlemi tamamlamasını bekleyerek. "Tabi Queen'de kabul ederse. Ama etmese bile bir şekilde formatı değiştirip seni oraya göndereceğim, haberin olsun." Kahkaha attı.

"Bu arada, ona baya bir değer veriyorsun, ha?" Yüzünü göremesem de alttan alttan güldüğünü biliyordum.

"Siktir git, Andrew."

Bugün ne çok küfrediyordum böyle!

Telefonu yüzüne kapayıp yere attım ve kolumda saat olmadığını fark edince tekrar küfrettim.

Bu kadar küfür normal değildi.

Telefonu attığım yere uzanarak saate baktım.

Evet, Queen'i uyandırsam iyi olacaktı.

Elimle omzunu yavaşça sarstım. Onun uykusunu yumuşak kelimeler kesmeyeceği bildiğimden direkt bu seviyeye atlamıştım.

"Queen, kanalını çalmışlar!" diye sesimi yükselttim hala tepki vermeyince.

Birkaç defa sarstıktan sonra endişelenmeye başladım.

Uyanmıyordu.

Ona bir şey olmuştu.

Gözlerim korkudan büyürken şoka girmeme fırsat kalmadan harekete geçtim ve Queen'i kollarımın arasına aldım.

Queen of Atlantis || Shawn MendesWhere stories live. Discover now