QOA~9

318 24 16
                                    

Kristian Kostov - Beautiful Mess

~

"Kiminle tanıştıracaksın beni?" Merakla Shawn'a baktım. Her ne kadar  bu konu hakkında konuşmak istemiyormuş gibi görünse de sorumu cevaplayacağından adım gibi emindim. Gülümsemeye çalıştım, belki üstündeki o negatif hava uzaklaşır diye.

Ha, işe yaramadı gerçi de.

"Şey, benim uyku sorunlarım olduğunu ve bazı sıkıntılar yaşadığımı biliyorsun." Ellerini ovuşturdu. "Ve bunların en kısa sürede bitmesi için destek alıyorum. Yarın seni psikoloğumla tanıştıracağım, benim durumum hakkında sana benden daha iyi bilgi vereceğinden eminim." Gözlerinden kısa bir rahatlama ifadesi geçtikten sonra kadehteki şarabı dikerek içti.

"Yavaş ol, sarhoş olmak istemezsin. Ayrıca psikoloğunla tanışmam benim için çok daha iyi olur. Özellikle ondan dinlersem sana daha fazla yardımcı olabilirim."

"Ben kolay kolay sarhoş olmam Queen." O ruhsuz halinden kurtulup sırıttı.

"Nedense bu sefer sana hiç inanmıyorum." Kaşlarımı bilmişçe kaldırdım.

"Biliyor musun?" dedi başını eline dayayıp. "Şaşırmadım."

~

"Queen, ikizin mi var senin?" Elleriyle yokladı kollarımın etrafını.

"Hayır Shawn! Körkütük sarhoş olmuşsun sen!" Söylene söylene ayağa kalkıp yanına geçtim.

"Hayır, diyorum sarhoş olacaksın diye, 'Ben sarhoş olmam' diyorsun. Hadi şarap içip durdun, niye ta İzmir'den zorla getirdiğimiz rakıdan da içip mideni karıştırdın. Ya hadi şarabı anlarım da, rakıyı çok içtin sanki hayatında!"

Başını yavaşça tutup bana çevirdim. Gözleri kaymaya başlamıştı bile.

"Queen, benim midem-" cümlesini tamamlayamadan aklımdan geçen şey gerçekleşti.

Genç kızların aşkı, erkeklerin kıskandığı, mükemmel sesli Shawn Mendes üstüme kusmuştu.

Ancak iğrenmemiştim, bu tarz şeylerden iğrenmezdim zaten. O anda düşündüğüm tek şey sabahı nasıl edeceğiydi.

"Ah Shawn! Hadi gel içeri. Üstlerimizi temizleyelim sonra da ben sana kahve yapayım."

"Ben özür dilerim Queen! Çok üzgünüm." İki kelimeyi bir araya getirmekte bile zorlanırken kustuğundan dolayı özür dilemeye çalışması komikti.

"Dert etme." Güven verircesine konuştum. Gerçi benim kafam da az biraz güzeldi ama onun yanında hiçbir şeydi.

Ayağa kalkıp omuzlarından tuttum, bana yardım etmek istercesine -ki bu çok iyi olurdu- masadan destek aldı o da.

Kolunu boynuma attım ve salonun kapısına doğru yürümeye başladım. Ayık kalmayı başarmış bir tarafı dengeli yürüme çabalarını üstlenirken ben yine de ağırlığı altında eziliyordum.

Shawn'ı duvara itekleyip kapıyı açtım. Yine kolunun altına girip onu koltuğa kadar taşıdım. Hızlıca mutfağa giderek ıslak mendil aldım. Koltukta yanına oturup üstünü temizlemeye çalışırken, gözlerini kapamamak için direndiğini fark ediyordum.

"Kapa gözlerini Shawn, ben seni kahveyi getirince uyandırırım." Kendimi anne gibi hissediyordum.

"Queen ben özür di-" Cümlesini tamamlayamadan kapanıvermişti gözleri zaten.

Ben de onu uyandırmamaya dikkat ederek üstündeki lekeleri çıkardım. Gözüm saate kaydığında sabahın üçü olduğunu gördüm. O kadar saat dışarıda oturduğumuza inanamıyordum.

Queen of Atlantis || Shawn MendesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin