35.Bölüm • Sahte Arkadaşlıklar

Start from the beginning
                                    

Bunu dedikten sonra kapı açıldı. Lev ile, Sergei'nin yokluğunu dolduracak o adam gelirken herkes ayağa kalktı. Bunlara Darya da dâhildi. Lev masaya oturup, "Yiyebilirsiniz," dedikten sonra insanlar yeniden sandalyelerine oturdu ve etraftan çatal, tabakların sesleri ile insanların sohbet sesleri yükselmeye başladı.

Darya önündeki tadı pek de iyi olmayan klasik peynir çorbasını yudumlamaya başladı. "Ben de ok atmayı öğrenmek istiyorum," dedi. "Sürekli kılıç üzerinde duruyorum ve bir şey yapabildiğim yok. Bu yüzden majestelerinden bugün ok öğretmesini rica edeceğim."

"Ne güzel," dedi İrina, hafifçe gülümserken. "Kralından öğreniyorsun."

"Aslında pek güzel değil," diye yanıtladı Darya. Omuz silkti. "Sürekli tetikte durmak zorunda kalıyorsun ve 'ya zarar verirsem' diyorsun. Bunlar can sıkıcı." Aslında artık böyle düşünmeyi kesmişti çünkü ona artık yakın hissediyordu. Yalnızca o nadide talimlerin ilk başlarında bu şekilde düşünüyordu.

"Düşündüm de, biraz sinir bozucu olabilir," dedi Elena, kızıl saçlarından birkaç ton koyu kaşlarını kaldırırken.

"Ben daha çok baltalar üzerinde duruyorum." İrina, tabağındaki sardalya salamurasından bir parçasını ağzına attı ve birkaç saniye çiğnedikten sonra hızla yutkundu. "Kılıç sallayabiliyorum, bunda yeteneğim var, ancak balta daha çok bana göre. Yani açıkçası... dövüşmeyi pek sevmiyorum ancak öğrenmek zorundayım."

"Dövüşmek beni rahatlatıyor, İrina," dedi Elena, yüzünü en yakın arkadaşı İrina'ya çevirerek.

"Sanırım beni de," diye lafa atladı Sonja.

"Sanırım rahatlatsa da dövüşemiyorum." Darya yeşil gözlerini devirdi. "Bu konuda pek yeteneğim yok ve saysam beş-altı kez ancak gitmişimdir talimlere."

"Bu mevzudan sıkıldım," dedi Elena. Yüz ifadesi bir anda hüzne bürünürken açık mavi gözleri ışıldadı. Gözlerini bir Sonja'da, ardından Darya'da gezdirdi. "Zoya'nın ölümüne üzgünüm. Bunun için size gelememiştik."

"Teşekkürler," dedi Darya, buruk bir ses tonuyla. "Çok iyi bir arkadaştı."

"Ailesi kim bilir ne haldedir," diye mırıldandı İrina alt çenesini büzerken.

Sonja, "Ailesinin haberi olduğunu sanmıyorum. Onlar köleler ve bunu bildirmeye tenezzül bile etmemişlerdir," dedi.

"Saraydakilerin bu kadar duyarsız olduğuna inanamıyorum," diye homurdandı Darya gözlerini onlardan kaçırarak.

Kısa süreli bir sessizliğin ardından Elena, "Zoya bu saraydaki en neşeli insandı sanırım. Rahatsız edici bir şekilde mutluluğu vardı ancak onu seviyordum," dedi. Gözlerini Darya'ya dikti. "Buraya ilk geldiğinde seni merdivenlerden çıkarıyordu ve İrina ile beni, seninle tanıştırmıştı."

Darya hatırladı. Haklıydı. Elena'nın bunu hatırlamasına şaşırdı. "En kısa sürede onun mezarına gideceğim ve ruhuna dua edip, mezarına çiçekler koyacağım."

"En sevdiği çiçek karanfildi," dedi İrina.

"Onu nasıl bu kadar iyi tanıyorsunuz?" diye sordu Darya.

Elena, "Biz kızlar, bir arada büyüdük. İrina, Sonja, Vera, Zoya, Maria, Nadia, Mendy... Sevsek de sevmesek de, aramızda bir takım sorunlar çıksa da kardeş gibi yetiştirildik. Talimleri, dersleri beraber gördük. İlk balolara, ilk partilere beraber katıldık. Şifacılık gücümü keşfettiğimde yalnızca beş yaşındaydım. Daha doğrusu bu gücü ben değil, ailem keşfetmişti. Beni saraya götürdüler. Oraya alışamamışken, ailemden uzak kalmaya dayanamamışken birkaç gün sonra İrina geldi. O da bir şifacı olduğundan dolayı bizi birlikte eğitmeye başladılar," dedi. Beyaz dişlerini göstererek gülümsedi ve İrina'ya baktı. "Ne güzel günlerdi."

ÖLÜMCÜL TUTKUWhere stories live. Discover now