0.9

837 60 13
                                    

"Günaydın." boğuk sesi kulağımın dibinde yankılandığında ellerini belime sarmıştı ve çoktan boynuma öpücükler kondurmaya başlamıştı bile. Gözlerimi kırpıştırıp kendime gelmeye çalışırken ani bir hareketle onu itip uzaklaşmaya çalıştım. "Calum!Siktir, ne halt ediyorsun?" fısıltıyla konuştuğumda gözlerimi odaya çevirdim.

"Korkma, çoktan derse gitti ve bende kapıyı kilitledim." diye cevap verdiğinde sesinin aslında ne kadar huzur verici olduğunu farkettim. Kıkırdayıp beni öpmeye devam ederken bir kaç saniyeliğine gardımı indirip ona izin verdim, ama birden gelen ihanet hissi beni tekrardan uzaklaştırdı. "Calum, dur lütfen. Sence bu doğru mu?" dedim o sıkıntıyla bana bakarken.

Eğer ilk geldiğimden beri bana bir nevi asılıyor olmasıydı bu son günlerdeki yakınlığının June'a inat olduğunu düşünürdüm, ama yine de böyle bir şey yapmam yanlış geliyordu.

"Dün akşam beni çok zor durumda bıraktın! Tanrı Aşkına ne diyeceğimi bilemedim."

"Evet sende benim o sürtükle yan yana yatmama izin verdin, şimdi barıştığımızı falan düşünecek." dediğinde ellerini çekti ve sırtüstü uzandı. "Barışmak istemiyor musun?" diye sordum cevabından korkarak. Ona doğru döndüğümde omuz silkip bir elini belime sardı.

"Uzun süredir bitirmeyi düşünüyordum zaten," beni kendine biraz daha yaklaştırırken sırıttı. "sen geldiğinden beri."

Gözlerimi devirip gülümsediğimde dokunuşlarına engel olmadım, ah hadi ama June'un haberi olmazsa kimseye bir kötülüğü dokunmazdı. "Fazla bile dayandım, üç aydır beraberiz. Kaçırdığım fırsatları düşünebiliyor musun?" deyip kahkaha attığında duraksadım. Şu an bir pislik gibi davranıyordu. Bugün böyle düşünüyorsa yarın benimle de böyle düşünebilirdi. Her şeyin şakasında olabilirdim ama konu Calum olunca şakaya vuramıyordum, bana neler oluyordu böyle?

Hem okulda daha çok yakışıklı avlar vardı, oda arkadaşımın aptal yavşak sevgilisini ayartmadan hayatıma devam edebilirdim. June'un yanı sıra Calum'ın zihniyeti beni deli ediyordu.

Kendimi geri ittirip ayağa kalktığımda bana baktı. "Gitmelisin." dedim kapıyı gösterirken. Kafası karışmış gibiydi, kaşları çatık bir şekilde bana bakarken gözlerimi kaçırdım. "Ne oldu? Eğlenmek istemiyor musun?" dedi tekrardan sırıtıp tişörtümün kenarından çekiştirirken. "Hayır." dedim kesin bir şekilde geri çekilip ona bakarken.

Sinirlenmiş gibiydi. Hızla yatağımdan kalkıp önümde dikilirken solukları hızlıydı. "Nasıl istersen Sally." diye cevap verdi ve kapıya doğru ilerlerken omzuma çarptı. Ne söylediğinin farkında değildi ya da söyledikleri ona göre normal şeylerdi. Dikkatimi onunla dağıtamazdım, hatta akşama kumsaldaki partiye gidip dikkatimi başka şeylere verecektim.

O yavşaka ihtiyacım yoktu ve bir yanım kendimi kandırdığımı söylediği içinde kendimden nefret ediyordum.

unpredictable || hoodOnde as histórias ganham vida. Descobre agora