0.3

3.6K 261 179
                                    

Hye Jung'u öyle görmemin nedenini hala çözememiştim. Ayrıca neden öyle mesafeli konuştuğunu da anlayamamıştım. Şu an o uyuyordu. Bense, neden öyle bir şey gördüğümü düşünüyordum.

Acaba kızlardan mı hoşlanıyordum? Yani eğer öyleyse onunla... "Ah. Kendi kardeşimle... Öyle iğrenç biri değilimdir" diye düşündüm. Daha sonra rahat edemedim ve anneme direkt sordum.

AeCha: Anne, ben..
AeCha: Kızlardan hoşlanmıyordum
Değil mi?

Annem: Hayır Ae Cha.
Erkeklerden hoşlanıyordun
Annem: Nereden çıktı bu?

Ae Cha: Bir şeyler gördüm de...
Önemli değil. İyi geceler anne

Annem: İyi geceler Ae Cha

Erkeklerden hoşlandığım için rahatlamıştım. Çünkü kızlardan hoşlanıyor olsaydım Hye Jung'ı öyle görmemin anlamı, kendi kardeşimle... Ah, her neyse. Zaten bir hafıza kaybıyla o kadar şey değişmezdi değil mi? O halde Hye Jung'ı neden öyle görmüştüm? Bu düşünce aklımı kurcalarken, yarın ameliyat olacağımı hatırladım. Bunları düşünmemeye çalışarak gözlerimi yumdum.

#

Uyandığımda baş ucumda Hye Jung'ın getirdiğinden farklı bir çiçek duruyordu. Üzerindeki notu elime aldım ve okudum.

"Geçen gün söylediklerim için üzgünüm. Bay Min Yoongi dilerseniz hastane masraflarınızı kendisi karşılayacağını söyledi. Dava açmazsanız seviniriz. Umarım iyi olursunuz."

Hala davayı düşünüyorlardı. Bir insan nasıl böyle olabilirdi, aklım almıyordu. Cidden sanki çocuk oyunuymuş gibi davranmaları çok canımı sıkmıştı.

Bunu düşünmeyi bıraktım ve Hye Jung'ın benim için getirdiği yemeği yedim. Birazdan annem gelecekti ve yaklaşık bir saat sonra da ameliyata girecektim.

Annem geldiğinde bana sarıldı. Düşündüğümden geç gelmişti. Bana bir süre hafızamı kaybetmeden önceki anılarımızdan bahsetti. Biraz da benden bahsettikten sonra doktor geldi ve ameliyat için hazırlanmam gerektiğini söyledi. Başımı salladım ve peşinden gidip ameliyat kıyafetini giydim.

Korkmadığımı söylesem yalan olurdu. Korkuyordum, endişeliydim ve fazlasıyla da kafam karışıktı. Kıyafeti giydikten sonra doktorla birlikte ameliyathaneye gittik ve oradaki sedyeye uzandım.

Doktor narkozu verdi ve içimden ona kadar saymamı istedi.

'Bir... İki... Üç... Dört... Beş... Altı... Yedi...'

#

Gözlerimi açtığımda odamdaydım. Annem ve Hye Jung başımda bekliyordu. Annem uyandığımı görünce hemen "iyi misin?" diye sordu. Sorusuna karşılık başımı olumlu anlamda salladım ve gülümsedim.

Bir süre bana baktıktan sonra,

"Bir iki gün daha burada kalman gerek. Sonra durumuna göre eve dönebiliriz... Ayrıca bugün kamera kayıtlarına bakmaya gittim. Sen koşarak karşıya geçiyordun. Tam yolun ortasındayken de arabalar için yeşil ışık yandı. Bu sırada arabadaki adam seni yeni fark etti ve kornaya bastı. Sen o tarafa döndün ve hareket etmedin. Burada senin suçun da var ama o adam hız sınırını aşmış ve arabalar için kırmızı ışık yanmasına rağmen yavaşlamamış. Yani dava açarsak kazanabileceğimizi düşünüyorum" dedi.

Ona gülümsedim ve gelen şu "yüzsüz adam" dan bahsettim. Annem de benim söylediklerimi söyledi ve "kesinlikle cezayı hak ediyorlar" dedi. Ona katılıyordum. Bir insanın hayatı söz konusuydu sonuçta. Paranın konusu dahi açılmamalıydı.

Diğer iki gün yine aynı geçti. Her gün bir çiçek buketi gönderiyorlardı. Yüzsüzceydi.

Hastaneden çıkıp çıkmayacağım bugün belli olacaktı. Doktor yanıma geldi ve neden olduğunu anlamadığım birkaç test yaptı.

Testlerin sonuçlarını elinde tutarken "üzgünüm ama, durumunuz hala riskli. Yani birkaç gün daha kalmanız sizin için iyi olur." dedi. Başımı salladım. Bu arada iki günde, tam olarak öğrenemediğim işaret dilini çok iyi bir şekilde öğrenmiştim. Anneme ve Hye Jung'a da öğretmiştim. Yapacak başka bir şeyim yoktu nasılsa.

Annemse bu iki günde davayı açmıştı ve bir avukatla görüşmüştü. Avukatın işinde çok iyi olduğunu duymuştum. Hatta yarın benimle görüşmek için hastaneye gelecekti.

Annem avukatı bana övüp durmuştu. Babam da avukatla görüşmem için işaret dilini bilen ve konuşabilen bir çevirmen ayarlamıştı. Hye Jung hariç herkes seferber olmuştu. Doktor bile benim yemeklerime fazladan birkaç şey ekliyordu. Canım doktorum.

Annemle kaza yerindeki kamera görüntülerini almıştık. Görüntüleri yarın avukata gösterecektim.

Telefonumdan bir şeylere bakarken, odaya elinde papatya buketi ile bir çocuk girdi. Genç gözüküyordu. Bana gülümsedi ve yanıma gelip, çiçeği verdi. Sonra yattığım yatağın yanındaki oturağa oturdu ve "Selam Ae Cha... Sanırım beni hatırlamıyorsun. Adım Shin Wo." dedi. Yakışıklı olmasa da şirin bir görünüşe sahipti.

Ona başımla selam verdim. Başta şaşırsa da sonradan "merak etme, evde işaret diline baktım." dedi ve yine gülümsedi. Ne çok gülüyordu bu çocuk böyle. Ona tam "seni hiç hatırlamıyorum" diyecekken yeniden başım döndü. Hızlıca kalkıp yanıma geldi ve "Ae Cha, iyi misin?" dedi endişeyle.

Odada sadece ikimiz vardık. Annem ve Hye Jung kafeteryaya yemek yemeye inmişti. Başımın dönmesi geçince başımı salladım ve ellerimle "iyiyim" dedim. O sırada ellerini omuzlarıma koyduğunu fark ettim. Shin Wo da ellerine baktığımı görünce, ellerini çekti ve "üzgünüm birden olunca dikkat etmedim" dedi. Ona "sorun değil " dedim yine ellerimi kullanarak.

İşin tuhaf yanı, Shin Wo da Hye Jung gibi mesafeli davranıyordu. Tek fark şuydu:

Hye Jung soğuk konuşurken, Shin Wo daha sıcak konuşuyordu.

Eğer beğeniyorsanız
💫OY 💫
vermeyi unutmayın.

Seviliyorsunuz 💘

The Memories 〰mygHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin