🌏 4.2 I don't wanna let go

3.9K 281 110
                                    

 Chord Overstreet - Hold On [Özellikle 2.25 - 2.40 arası can alıcı,dinlemenizi tavsiye ederim :) ]

Finale ne kadar yakın olduğumuzu şu bölümü yazana kadar anlayamamışım galiba.Yine  yaklaşan bir son,yine ben çok üzgünüm.O yüzden oylarınızı ve yorumlarınızı esirgemeyin olur mu :'( Ayrıca bir konuşma/açıklama bölümü yayınlayacağım.Şimdi okumaya geçelim ^^  not:bu bölüm final değildir.

-


"Dünyası başına yıkılmak"  Ah bu deyimi ne çok yaşıyorum,sanki hayatımı yaşamaktan çok dünyamın başıma yıkılışını yaşıyorum, ve her seferinde yıkılmam sanıp ,nasıl da parçalarımı yerlerden kendim topluyorum.Sırtımı güvenle yasladığımı düşündüğüm betonların altında nasıl da ezilip acı çekiyorum.

Demek kardeşin Arven'i bulmak için buraya gelmiştin sevgili üvey ağabeyim.Afedersin,ama onu kendi ellerinle öldürdüğünü üzülerek söylemeliyim,sana güvenen küçük bir kız çocuğunun elinden sahip olduğu tek abisini aldığın an onu öldürdün.Ailesi olmadan büyümeye çalışan bir kız çocuğunu,evcilik oynuyormuş gibi davranmayı asla bırakmayan bir sahiplenici aileyle içindeki oyuğu doldurmak için çabalayan küçük kız çocuğunu ona asılarak mahvettin.Belki hukuken ya da ahlaken insanlara o kadar da yanlış gelmiyor olabilir,ama onu gerçekten abim olarak görmüşken,ailemin bir parçası olarak görmüşken bana bir kadın gibi bakıp yaklaşması benim küçük zihnim ve kalbim için çok yanlıştı,en yanlıştı. Şimdi onu karşımda gördüğümde ise tekrar sanki yıllar öncesine dönmüş ve o kız çocuğunun bedenine bürünmüşüm gibi hissettim.Güçsüz,korkmuş,çaresiz bir kız çocuğu.

Ayağa kalkacağım sırada Yoongi havadaki başını öfkeyle öne doğru eğip hızlı nefes almaya başladığında,yanlış bir şey yapacağı korkusu bedenimi sarmalamıştı.Ona anlattığım şeyleri hatırladığını biliyordum,nefeslerinin sıklaşması bunu gösteriyordu.Ama bunu ondan başka hiç kimsenin bilmediğini de ve bilmeyeceğini de biliyor olmalıydı.Ne yapacağımı bilemez bir halde ayağa kalktım ve üvey abime doğru bir kaç adım attım, Bogum'un takım elbisesinin koluna geçirdiğim tırnaklarımdan destek aldım.İnsanların partiye dönmüş olmasının yardımının dokunacağını sansam da kendimi öyle güvensiz ve güçsüz hissediyordum ki o an yok olmak istedim.Yeryüzünden tamamen silinmek, ve bir hiç olmak.

Ona doğru yürümektense bir yokluğa dönüşmek, ama olamadım, üstelik yüzüne yerleşen gülümsemenin midemi bulandırmasını da önleyemiyordum.Hiçbir şey olmamış gibi davranıyor ve konuşuyor olması,bu kendini beğenmiş tavrı hala başımı feci şekilde ağrıtıyordu ve kollarını iki yana açtığında bir an gerçekten bayılmak üzere olduğumu fark ettim.Zaten bir sürü zırvalıkla uğraşırken,onun karşıma çıkma ihtimalini zihnimin ucuna bile getirmemiştim.Ona değil dokunmak bir adım bile yaklaşırsam üzerine kusabilirdim.Bogum hiçbir şey bilmediği için herkese olduğu gibi nazik bir şekilde davranıp gülümseyerek üvey abim Juke ile tokalaşmak için sırasını bekliyordu.Kendimi hiç bu kadar istemediğim bir şeyden kurtulmak için sıkışmış hissetmemiştim,sanki müthiş dar bir ara sokağa girmişim de çıkışa ilerlerken ara binalar birbiri üzerine kapanıyor gibiydi.Beni o kolların arasından ölüm kurtarmadı,sığınmaya çalıştığım Bogum kurtarmadı,yok oluş da kurtarmadı.Hem kalbimin içten içe yalvardığı hem de yapacaklarından korktuğum kişi kurtardı.

Beni o kolların arasından,sert bir kasım rüzgarına benzeyen varlığıyla Min Yoongi kurtardı.Yapacağı şeye hem muhtaçlıkla hem de endişeyle bakıyorken tam aramızdan geçip bana doğru hafifçe döndü ve kulağıma doğru müzik çok yüksekmişçesine eğildi.

Blue Morn ☁ mygWhere stories live. Discover now