🌏 0.2 save me

9.2K 472 196
                                    


Zamanın yavaşladığına,dünyanın olduğundan bir kaç kat daha yavaş döndüğüne şahit oldunuz mu hiç? Yoksa o büyülü anların yalnızca romanlarda olduğuna inananlardan mısınız?

Ben de sizden biriydim ikincilerdenseniz,bu zamana kadar,yaşamımın anlamını arayıp durmuştum ve okuduğum bir kitapta yaşamın anlamının,yaşamın anlamını aramak ve bulamamak olduğunu anlamıştım.

Ülkeler dolaşıp,nehirler aşıp,hayatının aşkını arayan binlerce insanın,beklediği o an,uğruna paralarını,ömürlerini,hislerini ve hatta başka insanları harcadıkları o an,geldiğinde,doğru an olduğunu nasıl anlayacağını bilemeyenlerdendim.

Belki de herkesin ruh eşi yoktur ve ben sonsuza dek bir hiçi arayıp bu uğurda yok olacağım,diye düşünenlerden.Ve o anın,bu an olduğunu anladığımı,çok sonradan fark edebilenlerden olacaktım.Bebekliğimden beri düşlediğim masallarda dinleyip uykulara,rüyalara daldığım aşık olma hissini,hiç hayal etmediğim bir şekilde,hiç ummadığım birisine,hiç istemediğim ve düşlemediğim şekilde olacağını da çok sonradan anladım.

Neden böyle olması gerektiğini bilmeyerek,omzuna "tep tep" dokunuşu yaptığım bu geceye benzeyen adamın göz kapaklarının kalkmasının ardından oldukça zor gözüken gözlerinin tam bebeklerinde siyah bir parıltı gördüm,parıltıların beyaz olduğu algısı ne zaman yerleştirilmişti ruhlarımıza?

Bu algıyla birlikte hayatımdaki tüm tabuları onunla yıkmam gerekse bile sorun değildi,yeni duvarlar çıkmaya ve yeni tabular kurmaya çok alışkındım çünkü.Dünyanın en yıkıcı insanıyla da karşılaşsam,benim inşa etme gücüme yetişemeyeceğini biliyordum.Çünkü bu dünyada beni kimse değiştiremezdi,kendim bile.

Bana müthiş bir yabancılıkta gelen sesim,ona nasıl ulaştı bilmeyi deli gibi isterdim.

"İstersen,telefonunu senin için cevaplayıp seni bu dertten kurtarabilirim."

Gayet arkadaş canlısı bir giriş cümlesi olduğunu düşündüğüm bu cümleye tepkisi öyle ürkünç olmuştu ki acaba kelimelerimin arasına küfür mü sıkıştırdım diye düşünmeden edemedim.Elinde zır zır titreyen telefonun ekranında küçük harflerle dümdüz yazan 'rebekah' yazısını çoktan okumama rağmen,elini ekranın üstüne kapattı.Ve telefonu cebine koydu.Ardından yüzünü bana dönme gereksinimi bile duymadan dudaklarının arasından,fazlasıyla gıcık edici bir şekilde sesli bir nefes çekti.

"Hiç arkadaş canlısı gözükmediğimi söylerler,demek ki bu profilden sana pek öyle gözükmemişim,ama başkasının işine burnunu sokan yabancıları hiç sevmem."

Dişlerinin birer küçük inci gibi gözükmesine rağmen,nasıl onların arasından böyle erkeksi bir sesin çıkabildiğine hayret etmekle beraber,cevabı beni tam olarak tatmin etmişti.Çünkü isteseydim böyle bir teklifi ben bu kılıktayken kabul edecek yüzden fazla erkek bulabilirdim ve ben karşımdaki adamdan tam olarak böyle bir reddedilme bekliyordum.Uğruna savaşmayıp doğrudan sahip olunabilen şeylerin kıymetsizliği hakkında epey bilgi sahibiydim.

"Ah,ne şanssızlık,ben de hobi olarak başkalarının işine burnumu sokuyorum.Ayrıca,, bu yabancıyla saygı sözcükleriyle konuşmadığına göre seni arkadaş canlısı olmadığın hakkında da epey kandırmış olmalılar."

Hızlı düşünür,hızlı konuşurdum,bu özelliğimle herkesi şaşırtıp,bazılarını çokça güldürürdüm.E ne demişler,hızlı yaşa genç öl.Genç ölmek konusunda pek hevesli olmadığımı daha önce belirtmiştim ama karşımdaki insanları şaşırtmaktan garip bir haz alıyordum.Karşımdaki insan,ne şaşırmış ne de gülmüştü.Yalnızca olabildiğinin daha fazlası donuklukta konuştu.

Blue Morn ☁ mygWhere stories live. Discover now