🌏 2.6 mistake

3.5K 297 98
                                    

Çünkü seni başkasıyla görmek istemiyorum

Onun yüzünü görmek istemiyorum

Senin kucağında huzur bulduğunu

Benim bastığım yerlere ayak bastığını

Senin bensiz devam ettiğini görmek istemiyorum

O kadar güçlü olduğumu sanmıyorum


*

Elimde çevirmekten işaret parmağımla baş parmağımın arasındaki kısım acımaya başladığı için telefonumu ruhsuz bir şekilde komodinin üstüne bıraktım.Üzerinden iki saat geçmiş olmasına rağmen mesajıma cevap alamamıştım.Kendimi bir maraton koşusunda bileğimi kırmışım da yine de bitiş çizgisine kadar azimle koşmuşum gibi hissediyordum.İpin çoktan başkası tarafından göğüslendiği,herkesin sahayı bırakıp gittiği,etrafta yalnızca yırtık pankartların ve boş pet şişelerin olduğu bir sahada bir tek ben kalmışım gibi hissediyordum.Kafamın içinde benzetme yapmak için bile enerjim kalmamıştı,üzerimde tonlarca toprak varmış gibi kıpırdamaya değil nefes aldığımda bedenimde oluşan harekete bile tahammülüm yoktu.

Yatağımın ilerisindeki aynadan görüntüme baktığımda ruhum ağlamak istiyordu ama bedenimin ağlamaya takati kalmamıştı.Beni bu kadar yoran tek şey,Min Yoongi,bunu kasıtlı mı yapıyordu bilmiyordum.Telefonumu elime alıp uyuşuk bir halde konuşma sayfasını tekrar açtım ve fotoğraftaki yersiz hayat enerjime acıyarak bakıp,mesajı okudum.

"Saçlarım yanarsa beni saçsız da sevebilecek misin merak ediyorum.Bunun sorumluluğunu almalısın Min Yoongi."

Mesajı okurken şöyle düşünmüş olmalıydı, seni saçlıyken seviyor muyum ki.

Haklıydı.

Kendi kurduğum hayale,gerçekmiş gibi inanmış.Kendi uydurduğum masala kendi kanmıştım.Yeterince cesurum sanmıştım,güçlüyüm başarabilirim sanmıştım.Ama sanırım açamayacağım bir kapıyı gereğinden fazla zorlamıştım.

Mesajımı anında okumuştu ama cevap vermemişti.Ve bu benim ruhuma öyle kasvet çöktürmüştü ki onu arayamamıştım bile.Açmayacak düşüncesiyle ya da o beni arasın nazıyla değil.Yalnızca arayamamıştım işte.Onunla savaşacak gücü bulamamıştım kendimde.Hiç düşünmeden,sanki kaşınan bir yerimi kaşıyormuşum gibi olağan bir şekilde arama tuşuna dokunup telefonu kulağıma götürdüğümde hayattan hiçbir beklentim yoktu.Açıp beni şaşırtmasını ya da açmayıp öfkelendirmesini beklemiyordum.Herhangi bir şey hissedebilme yetimi şu an tamamıyla kaybetmiştim.Telefonun çaldığına dair olan dıt sesi,üçüncüsünde kesildi.

Telefonun ekranına bakıp,suratıma kapatıldığını görmeye mecalim yoktu.Bir ölüden tek farkım nefes alıyor olmamdı,o da oldukça silik bir şekilde.Karşıdan bir nefes çekme sesi duyulduğunda açtığına birazcık şaşırdım çünkü bunun olabileceğini düşünmemiştim dolayısıyla söyleyecek bir şeyim de yoktu.

"Bir şey mi oldu?"

Sürekli bana oyunlar oynayıp her şeyi daha da zorlaştıran zihnimden nefret ediyordum.Sesinin tınısını bile özleyen kulaklarımdan ve beni dinlemeden heyecanlanan bedenimden nefret ediyordum.Hayat neden bu kadar acımasızdı? İlk tanıştığımız gün,Arien aradığında telefonu "bir şey mi oldu" diyerek açan birisiyle ne tür bir yakınlık kurabileceğimi sorgularken,şimdi,bu kişiye tamamen aşık bir şekilde kalbimin eriyişini hissediyordum.Ona tahammül edemeyeceğimi sanarken,onsuz hiçbir şeyi sevemez bir hale gelmiştim,onsuzken kendimden bile nefret ediyordum ve bu hale nasıl geldiğim hakkında hiçbir fikrim yoktu.

Blue Morn ☁ mygWhere stories live. Discover now