12. Bölüm: Zorluklar Karşısında

1.4K 105 43
                                    

Yekta'nın Ağzından:
Hemşireler Asel'in fenalaştığını söyleyince nevrim döndü. Ne yapacağımı bilmeden Asel'in yanına koştum. Çok zor günler bekliyordu Asel'i bundan sonra fakat şunun için söz verebilirim ki ne kadar kızlardan veya kadınlardan nefret edersem edeyim Asel'in kötü günlerinde yanında olacağım. En büyük destekcisi artık yanında değil zaten.

Uyandığında kriz geçirdiği için sakinleştirici yapmışlar. Bu onun bünyesine ne kadar faydalı o da tartışılır. Tamamen uyanınca kendini kaybetmesinden korkuyordum ben. Eminim bir müddet annesinin ölümünü kabullenemeyecektir. Gerçi kim kabullenebilir ki? İki gün önce gördüğün insan bugün yok. Ne tuhaf.

Cenaze işlemlerini babam ve Asel'in amcası üstlenmişti. Babası olacak herif utanmasa sevinecekti kadının ölmesine. Normal bir şeymiş gibi davranıyor ve soğuk kanlılık ile yaklaşıyordu her şeye. Bu durum da Asel'i iyice üzüyordu.

Odaya girdiğimde hâlâ baygındı. Kendine gelememişti. Ayça'da perişan olunca Almila'yı çağırdım yanına. Olaylar anlık gelişince kimsenin hiç bir şeyden haberi yoktu. Buna Almila'da dahil. Asel okulda fenalaştı ama okuldan habersiz gidince ne olduğunu bilmiyorlardı.

Asel'in Ağzından:
Kendime yavaş yavaş gelirken sürekli ölmeyi diledim. Annem olmadan koca bir boşluktaydım ben. Bir sıkıntım olunca koşup boynuna sarılacağım bir annem yoktu artık. Kime sığınabilecektim ki? Zamanı geriye alabilsek keşke. Annemle geçirdiğim, hor kullandığım zamanları en iyi şekilde değerlendirebilsem. Çok mu geç kaldım anne? Senin yokluğunu yaşantıma nasıl alıştıracağım ben?

Kapı tıklanınca düşüncelerime ara verdim. Şişmiş olan göz kapaklarımı aralamaya çalışırken kapı açıldı. İçeriye doktor ile beraber Yekta da girdi.
"Nasılsınız Asel Hanım?" Konuşmak için yeltendim ama vücudumun yenik düşmesinden mi bilmiyorum konuşamadım. Kafamı iyi değilim der gibi sallayıp yerimden doğruldum. Koluma takılan seruma kaydı gözlerim. Elimi damar yolunun üzerine götürünce Yekta yapacağım şeyi anlayıp beni durdurmaya kalkıştı.
"Hayır Asel yapmayacaksın. Serum bitene kadar burdasın." Karşılığını yine veremedim. Konuşmak istesemde yapamıyordum. Ne oluyordu böyle?

Hani insan der ya ağlamaktan göz pınarcıklarım kurudu diye. İşte benim o olmuyordu. Serum vücuduma işledikçe ben daha fazla ağlıyordum. Hıçkırarak ağlıyordum fakat kimse duymuyordu.

"Serumunuz bitti. Çıkabilirsiniz artık." Hemşirenin komutuyla bir çırpıda yerimden kalktım buda gözümün kararıp başımın dönmesine neden oldu. Sarsılmaya başladığımda elimle yatağı yokladım. Tutunacak bir yer bulamayınca tutacak bir Yekta buldum. Bana doğru kolunu uzattı hemen.
"Dikkat et." Elini belime dolayıp dengemi sağladı. Kendimi çok güçsüz hissediyordum. Başımı omzuna yasladım. Sanki o yaslanışım biraz daha güç vermiş gibiydi bana.

Odadan çıktığımızda görüş açıma giren herkes perişhan durumdaydı. Yürüyecek dermanım yoktu. Ayça, Almila ile yanıma yaklaşmaya başladı.
"İyi misin canım?" Bu nasıl bir soruydu Almila? Canımdan can gitmişti benim. Yine konuşmak istedim ama konuşamadım. Neden?

Annemin odasında buldum kendini. Dolapta ki ona en çok yakışan mavi elbisesini çıkardım. Ne güzel kokuyordu. Cennet kokusunu bilsem onunla eş değer kılardım belki de. Burnuma bastırdım elbiseyi. Gözlerimden akan yaşlar elbisenin omzunu ıslatmaya başlayınca ağlamamın şiddetleneceğini düşünerek elbiseyi uzaklaştırdım kendimden. Eğer elbise göz yaşlarımın tuzlu tadını anımsatacaksa ne anlamı var ki?

Bitti mi anne bizim hikâyemiz? Şu an ciddi ciddi ayrılmış mıydı yollarımız. Sen benim güneşim. Güneş bana küstü bende artık aya mı sarılacağım?
Kapının tıklanmasıyla elimin tersi ile göz yaşlarımı sildim.
"Asel misafirler geldi baş sağlığı için hadi çık odadan." İstemiyorum. Acınası gözleri karşımda görmek. Gerçekten mide bulandırıcı.

YENİ BAŞLANGIÇLARAWhere stories live. Discover now