15.Bölüm

234 7 4
                                    

Caroline

"Bir bardak viski!"

Barın ön tarafından seslenen adama döndüm. Kelimelerini yayarak konuşmasından sarhoş olmanın yolunda olduğunu anlamıştım. Kafamı yukarı aşağı sallayarak duyduğumu belirttim. Bar tezgahının altında dizilmiş bardaklardan birini aldım ve arkamdaki raftaki viski şişesine uzandım. Bardağı doldurarak tezgaha koydum ve adama doğru ittim.

Benim olduğum yöne doğru bir bakış bile atmadan bardağı aldı, cebinden bir onluk çıkardı ve tezgaha atarak bardan uzaklaştı.

"Hayır, ben teşekkür ederim," diye mırıldandım parayı kotumun cebine sıkıştırırken. Cebim iyicene dolmuştu. Yakında kasaya uğramam gerekecekti.

Omzumun üstünde duran havluyu elime aldım ve yeni yıkanmış olan bardakları kurulamaya başladım.

Bugün bardaki ilk iş günümüzdü. Cumartesi akşamı olduğundan bar dolup taşıyordu. Dans pisti birbirine sürtünen azgın insanlarla doluydu. Bardaki tüm masaların sahipleri vardı ve bar tezgahının önünde boş tabure yoktu.

Ben barda çalışıyordum, Sam ise garsonluk yapıyordu. Onun işi daha zordu açıkçası. Barın arkasında çalışmak, tüm o azgın erkeklerin arasında dolaşmanın yanında çocuk oyuncağı gibiydi.

Başta Sam garsonluk yapmaya karşı çıkmıştı. Hatta tam olarak bunları söylemişti; 'Bu bara hangi tip insanların geldiğini iyi biliyoruz. Ben işimi yaparken biri beni karanlık bir kenara çekip, kim olduğumu unutmamı sağlayacak kadar tecavüz etse kimse duymaz bile!" İlk duyduğumda gülsemde, bu ihtimalının gerçekleşme oranı vardı. Bu yüzden sırayla garsonluk yapmaya anlaştık.

Bugün kimin garson olmasını da, taş kağıt makasla belirledik. Neyseki şans benden yanaymış. Sam'e acıyordum açıkçası.

Kuruladığım bardakları bar tezgahının altına yerleştirmeye başladım.

"Barmen, bir vodka." Diye seslendi kalın bir ses. Kafamı kaldırmadan yanımda duran vokdadan biraz elimdeki bardağa döktüm. Bardağı tezgahının üzerine koyup bardağı sesin geldiği yöne doğru ittim.

Büyük bir el bardağı alırken aynı büyüklükte başka bir el tezgaha yirmilik banknot bıraktı. Paraya uzanırken aklımda tek bir düşünce vardı; bu işte hayatımın sonuna kadar çalışabilirim.

Barmenlik yapmanın kötü yönleri vardı. Yani, kim bazı haddini bilmez adamların dolduğu yerde onlara içki servisi yapmak ister ki? Hangi zihni yerinde olan insan ister? Tüm gece boyunca ıslık sesleri, iğrenç takma adları, ürpertici cümleler ve dahasıyla karşılaşıyorsun.

Düşünüyorum da, bu işin sadece iki iyi yanı vardı. Bedava içki ve bol bahşişler.

Bu işin iyi yanı daha baskın. Kesinlikle.

Parayı cebime sokmaya çalışırken tekrar aynı sesin konuşmaya başlamasıyla kafamı kaldırdım.

"Buz koyma- Caroline?" İki gözü şaşkınlıkla açılmış bir Jai duruyordu karşımda. Ağzı hafif aralanmış, benim burada- barın arkasında- elimde bir havlu ile neden durduğumu anlamaya çalışıyordu büyük bir ihtimalle.

Yavaş yavaş noktaları çizgilerle birleştiğine bahse girerdim.

"Sen burada mı çalışıyorsun?" Diye sordu, kendi ağzından çıkanlara biraz bile inanmadan. Tek kaşını kaldırmıştı ama gözlerindeki ışıltıdan bu durumu eğlendirici bulduğunu anlamıştım.

Jai'nin şu ana kadar alay dolu bir cümle söylememesi başlı başına dünyanın sonunun yaklaştığının göstergesidi.

Sorusuna sırıttım. "Hayır tabiiki. Ben buraya donum düşene kadar dans etmeye gelmiştim ki canım bir Jack Daniels istedi." Cümlemdeki alaycılık dlde tutulabilir gibiydi. Konuşurken sesim masum ondört yaşındaki kızları anımsatıyordu. Sırıtarak elime bir bardak daha aldım ve kurulamaya döndüm. Gözümün köşesinden Jai'nin dirseklerini soğuk ve pürüzsüz tezgaha dayamasını izledim.

Farklılıklar |DEVAM ETMİYORWhere stories live. Discover now