"Acele etme, parti yakında başlayacak."

Ve bu cümleyle birlikte MC'nin konuşması duyulmuştu.

"Bayanlar ve Baylar, doğum günü çocuğunun mumları üfleme vakti geldi."

Kyungsoo içini çekerek odanın ortasına doğru attığı her adımı izleyen insanların gözleri ile ilerlemişti.

"Kendini kontrol et, Kyungsoo." Bacakları titremeye başladığında kendi kendine mırıldanmıştı. Üstünde 21 tane mum olan pastanın yanına vardığında mekanın ışıkları kısılmış ve herkes şarkıyı söylemeye başlamıştı.

"Doğum günün kutlu olsun."

"Doğum günün kutlu olsun."

"Doğum günün kutlu olsun."

Kyungsoo hala ayakta öylece bekliyordu.

Bu anı ve bu acıyı hatırlayıp hapsetmeye çalışıyordu.

"Mumları üfle."

Kyungsoo başını sallamış, yalandan gülümsemiş ve son mum da sönene kadar nefesini üflemişti.

"Dilek tut."

Gözlerini kapatmış ve anıları tekrar gözünün önüne gelmişti.

Geçen seneki doğum gününü hatırlamıştı.

Ne kadar mutlu olduğunu hatırlamıştı.

Jongin'i hatırlamıştı.

Basit bir doğum günü kutlamasıydı ama onun için önemi büyüktü. Gözlerini açtığında karşısında diğerleri ile birlikte ona büyük bir gülümseme ile bakan Yura'yı ve parmağındaki yüzüğü görmüştü. Ve kız kardeşinin bir gün kendisinin sevdiği insanla evleneceğini hayal etmek ona büyük bir acı yaşatmıştı. Kabusu gerçek oluyordu. Ama hiç bu kadar çok acıtacağını düşünmemişti. Yura, onun hayran olduğu ve sevdiği insanı çalıyordu.

Bir süre sonra Kyungsoo fısıldamıştı.

"Keşke ölmüş olsaydım."

Herkes alkışlamıştı.

Ne dilediğini bilmeden.

__________________________________

Saklandığı tuvalet kapısının arkasında, göz yaşları Kyungsoo'nun yüzünden aşağı sicim gibi akıyordu. İç karartıcı bir şekilde tuvaletin tavanını izlerken içeri birinin girdiğini duymuş ve ağzını kapatarak gelen kişinin ağlamasını yada yaşadığı acının son bulmasını isterken yalvarmasını duymamış olmasını dilemişti. Ancak bir süre sonra birinin kapıyı çaldığını ve ağır bir sesle adını söylediğini duymuştu.

"Kyungsoo."

Kyungsoo hala sanki orada değilmiş gibi davranıyordu ancak o kişi kapıyı tıklatmaya ve adını söylemeye devam etmişti.

"Kyungsoo, orada olduğunu biliyorum."

"Kyungsoo."

"Benim, baban."

"Dinlediğini biliyorum. Kyungsoo, tek oğlum olduğunu biliyorsun. Şirketi sen devralacaksın. Ailemizi utandıramazsın." babası açık bir şekilde konuşmuştu.

Kyungsoo duyduklarından sonra tereddüt etmeden yavaşça kapıyı açmıştı.

"Utanmış hissediyor olman için ne yaptım?" ağlamaya devam ediyordu.

"Yakında görücü usulü bir şekilde evleneceksin." Babası, Kyungsoo'ya tek bir kez bile bakmadan söylemişti.

"Ne?" Kyungsoo babasının dediği şeyle geri tepki vermişti.

"Kardeşin Yuradan sonra, sen de evleneceksin."

"Nasıl olur da benim haberim olmadan benim için görücü usulü bir evlilik planlarsın?" Kyungsoo sinirden köpürmeye başlarken söylemişti.

"Bilmediğimi mi düşünüyorsun? Görmediğimi mi sanıyorsun? Çocuğumu büyüyüp eşcinsel olsun da ailemizi utandırsın diye mi yetiştirdiğimi sanıyorsun?" Babası yumruğunu duvara geçirmişti.

"Bunu nasıl biliyorsun?" Kyungsoo demin öğrendiği şeyden daha şaşkın bir haldeydi.

"Babanı dinle, evl-"

"Her zaman sevdiğim insanı benden çalmak zorunda mısın, baba? İlk önce annem ve şimdi de Jongin. Annem ve sen boşandıktan sonra kendimi hep yalnız hissettim. Sonrasında Jongin hayatıma girdi ve tekrar mutlu olduğumu hissetmeye başladım. Bunu neden bana yapıyorsun? Neden....Yura olmak zorunda? Bunu yaparak ne elde etmeye çalışıyorsun, baba?" Kyungsoo sesini yükseltmişti.

"Eğer annen seni seviyor olsaydı burada olmaz mıydı? Seni asla arkasında bırakmazdı. Ve Jongin'e gelince, onun seni sevdiğini mi düşünüyorsun? İnsanların seni ve ailemizi yargılamayacağını mı düşüyorsun? Neden babanın sözlerine itaat etmiyorsun?" bununla birlikte babası lavaboyu terk etmişti.

Kyungsoo aniden yere, dizlerinin üstüne yığılmıştı. Göz yaşları yanaklarından aşağı süzülmeye devam ederken yumruklarını yere geçiriyordu. Acısı dayanılmaz boyuttaydı. Ve o an, Jongin'in kendisini sevip sevmediğini bilmeye ihtiyacı vardı.





Yazar Notu:

Beklemek.

Sayın okuyucu, güncelleme yapmayarak beklettiğim için çok üzgünüm.

Ama beklemenin nasıl hissettirdiğini bilmenizi istedim.

Özellikle de sevdiğiniz bir şeyin geri gelmesini beklemenin.

Ulaşması imkansız olan mutluluğun geri gelmesini beklemenin.

Asla gerçekleşmeyecek olan bir şeyi beklemenin.

Bir mucize beklemenin.

Nasıl hissettiriyor?

Sizinle aynı kanı paylaşan birinin sevdiğiniz insanla nişanlı olduğunu öğrenmek nasıl hissettiriyordur?

Kyungsoo nasıl hissediyordur?

Kendi öz aileniz tarafından yargılanmak nasıl hissettiriyordur?

Sizin doğmanıza neden olan biri tarafından?

Belki başka insanlar yargılasa, bir nebze de olsa görmezden gelinebilir. Ama yapan kendi aileniz olduğun kulaklarını kapayıp sağır gibi arkanızı dönemezsiniz.

Birini sevmek neden sizi rezil ederdi ki?

Sizi güzel hissettiren birini sevmekte yanlış olan ne vardı?

Çok acımasızca değil mi?

Sevdiğiniz insanı sevmeyi kesmenizin zorlanması.

Kendisi mükemmellikten oldukça uzakken başkasını kusurları için yargılamak ne kadar acımasızca, değil mi?

Kyungsoo gibi insanlar için, aşk onları umutsuz birine çeviren bir şey.

Çok ama çok uzun zaman sonra, hayatına giren Jongin, Kyungsoo için melek gibiydi.

Peki ya size verilen şekeri henüz yiyemeden tekrar elinizden alınması nasıl bir histi?

Kyungsoo'nun açısından Jongin'i kaybetmek nasıl bir histi?

"Sana söyleyemem. Kimseye söyleyemem. Hayatım boyunca kendimi açtığım ilk ve tek insan sendin. Beni anlayan biri olarak saydığım tek insandın. Şimdi ise seni kaybettim. Her şeyimi kaybettim."

Peki ya babası biliyor muydu?

Eğer babası bunun oğlunu görüşünün son seferi olduğunu bilseydi fikrini değiştirir miydi?

Babası, Kyungsoo'yu inciten o sözleri yine de söyler miydi?

Saygınlık mutluluktan daha mı önemliydi?

Aileden?

Aşık olduğunuz birinden?

Kyungsoo'nun ölümüne adım adım yaklaşıyoruz.

sonraki bölüme geçin.

Last January ||  ÇeviriWhere stories live. Discover now