63. Bölüm

6.5K 591 178
                                    

    İyi Okumalar :)                                                      

                                                              ***

 Kim bizi böylesine acıtan?

 Dört yanımızdaki aşkı alıp.

Yerine dikenli dillerle yanmamız için uğraş veren karanlık kim aşkın sultanı...?

                                                              ***          

Yıldız uzun zamandır çektiği sancılardan öyle yorgun düşmüştü ki duyduğu tiz ve zayıf sese bile bakacak hali yoktu. Yine de uğruna aylardır direndiği bebeğini görmek için oturmaya çalıştı ama hala canı çok yanıyordu. Bebek isyan ediyor gibi ağlamaya çalışıyordu Vahid'in kucağında, sarıldığı bezin içinden kollarını sallayarak .

"Yıldız bu çok güzel!" Genç adam hayatı boyunca belki de böylesi bir güzellikle karşılaşmadığını düşünüyordu. Bu bebek onun kanı, ağabeyinin canındandı şimdi öyle mi? Gerçi o adam bu güzelliği hak etmese de babası olduğunu kanıtlayan birçok işaret hediye etmişti kızına. Küçük bebeğin ince saçları koyu bir kahve iken teni kan ve açık renk bir sıvıdan çok belli olmuyordu ama yine de güzeldi işte bu minik yüzün sahibi. Bu kadar küçük bir bebeğin gözünden yaş gelebilir mi gerçekten? Bu küçük kızın koyu yeşil gibi duran gözlerinden yaş akıyordu, uzun kirpiklerini ıslatarak.

"Onu bana ver." Güçsüz bu emirle tutulduğu büyüden sıyrıldı ve bebeği annesinin kollarına verdi Vahid. Yine de canını sıkan bir şey vardı.

Bu sırada içeri giren Yiğit şok olmuştu kanlar içindeki yatağın ortasında, kollarında bebeği ile duran kadını gördüğünde. Kardeşinin gözlerinden akan, her billur parlaklığındaki damla yanaklarını okşayıp ardından çenesinde ilerleyip, küçük bebeği yıkar gibi üzerine damlıyordu. Gümüş çoktan küçük bebeğin saçlarını okşamak için onların yanına geçmişti bile.

"Doğumu sen mi yaptırdın?"

"Ne yapmamı bekliyordun? Acı içinde ikisinin de ölmesini izlememi mi? Hem bundan daha önemli bir sorunumuz var. Çarşaftaki kızıllığı baksana gittikçe büyüyor. Kanaması durmuyor, ne kadar daha dayanır bilemiyorum ama hem bebek, hem kendisi çok zayıf."

"Sadece yarım saate ihtiyacımız var. İnişe geçmek üzereyiz, yapabileceğimiz bir şey yok mu Vahid?" Vahid çaresiz hissediyordu kendini çünkü karşısındaki kadının gözleri şimdiden kapanıyordu.

Zorlu bir doğumun ardından kendini kaybetmeye başlayan kadınla daha bir telaşa düştü iki adam. Vahid, hostes kıza döndü ve parçaladığı çarşafları Yıldız'ın canını yakmadan bacaklarının arasına yerleştirmesini söyledi ama kızın da yüzü bembeyaz olmuş, elleri tir tir titriyordu. Yine de iki adam dışarı çıktılar ve yeniden kaptanın yanına gittiler çünkü burada onun tükenişini engelleyecek tek kişi belki de o adamdı.

"Ne kadar var inişe?" Yiğit telaşla sormuştu sorusunu çünkü yüreğinden bir kayıp daha vermekti korkusu.

"Yirmi dakika içinde inmiş oluruz Yiğit Bey. Bayanın durumu nasıl öğrendiğime göre doğum yapmış. Bu arada kuleye olanları anlattım, bizi bir ambulans bekliyor olacak."

"Kanaması var ve çok zayıf. Yani ikisinin de hayatı size bağlı kaptan" Teyfik, pilotluk hayatı boyunca birçok hayatının sorumluluğunu almıştı ama hiç biri kendisini bu kadar yoğun bir baskı altında hissetmesine neden olmamıştı.

Sonunda gerçekleşen inişin ardından Yıldız ambulansla hastaneye yetiştirilirken kendinden geçmişti bile. Yiğit ise kucağında, daha doğalı yarım saat bile olmamış küçük bebekle şaşkınca çevresine bakıyordu ki bir başka ambulanstan çıkan hemşireler bebeği aldılar kollarından.

Kum Kelepçe  ( Kum Diyarı Aşkları-1/ Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin