(4.Bölüm) Kötü Bir Oyun

26.8K 1.4K 174
                                    

İyi Okumalar =D

                                        ***

Kırgınlığım savrulsa da rüzgarda, bir aşk saldım yüreğimden güneş saçlı kadına.

Gel hüznün sultanı, yok olan hayatımı yeniden canlandır kirpiğinin ucunda.

Ben dilsiz bir çocuk, öfkeli bir yıldırım, yetim bir sevdayım.

Kanat istersen ama salma beni yeniden o kahpe gülüşlerin riyakarlığına.

Bahar ol ömrüme, kalbime yağmur ve hatta istersen ölümüm.

Yine de nefesim senin adınla son bulacaksa, ben razıyım nâr-ı aşka... 

     (Mâlik Bin Esved)

                                          ***

Adının Vahid olduğunu öğrendiği hırsız, şehrin içinde bir yerlerde diğer kadını indirdi tek kelime etmeden. Yıldız'da inmeye yeltenince kolundan yakalayıp geri oturttu genç kızı yanına ve tehdit eder gibi "Otur yerine, işimiz bitince herkes kendi yoluna gidecek zaten" dedi. Güvenmiyordu genç kız ona, hem nasıl güvenebilirdi ki? O değil miydi bunca derdi başına saran?

Öfkesine tutunarak "Öyle mi? Peki sayenizde gidecek bir yolum olacak mı acaba?! Ne olacak şimdi? Ben ülkeme nasıl döneceğim? !" diye bağırdı. Gerçekten de ne yapacağını bilmiyordu Yıldız. Hiç tanımadığı insanların arasında, yabancı bir ülkede kimsesizdi ve derdini bile anlatamıyordu bu insanlara. Vahid denen pislik hariç, o da ne kadar umursuyordu ki acaba?!

Vahid bu öfkeli güzele gülümsememek için yanağının içini ısırdı. Kızın bu haklı isyanında bile bir başka güzellik vardı sanki. Onun yanında bir saat geçiren kimse imkânı yok eskisi gibi olamazdı, bunu çok iyi anlayabiliyordu genç adam. Zira kendisi de değişmiyor muydu?

Lacivert gözlerini kum tepeleri ile süslü çöle çevirdi, çünkü yanında ki küçük güzel kadından korkuyordu Vahid. Hayır, elbette fizik olarak kendisine denk değildi bu kız, ama Vahid'de masumiyet olarak denk olmazdı Yıldız'a. "Önce elimizdeki heykelden kurtulalım, sonra seni ülkene göndermenin bir yolunu buluruz" diyerek bir kez daha kandırdı küçük sarı şahini...

Yaklaşık iki saatin sonun da iki araç değiştirerek çöl de ilerlemeye devam ettiler. Gördüğü rüyalar, ailesine ulaşamamış olması ve bu son olanlar, hepsinin sonu korkutuyordu Yıldız'ı. Bir süre daha çölde ilerledikten sonra, dört beş çadırdan oluşan bir yere geldiler. İçeriden çıkan adamları gören genç kız, ister istemez yanında ki güvenemediği adama daha bir sokuldu. Bu bilmediği insanların içinde tek sığınak olarak gördüğü kendisine iftira atan adamı korunak gibi görmesi saçma gelse de genç kıza yapacak neyi vardı ki. Diğer hepsi gündüz dahi görse yolunu değiştireceği tiplerdi ve Yıldız onların bakışları altında üşüdüğünü hissetti.

Vahid, korktuğunu anladığı küçük misafirine güven vermek isteyerek elini tuttu ama en büyük hatasıydı belki de kızın sıcaklığını hissetmek. Şu karışık anda bile yanında kara çadora bürünen kızın dudakları nasıl acaba diye bir düşünce sızıverdi zihnine. Buna rağmen bırakmadığı kızı arkasına doğru iterken "Korkma, sana zarar vermelerine asla izin vermem. Buradaki insanların tek dertleri para kazanmak, ama sen yine de peçeni çıkarma ve lütfen dikkat çekme" dedi.

"Neden?" Genç kız, Vahid'in verdiği cevaplara çok güvenmese de doğası gereği sorgulamadan yapamıyordu işte. Hem nereden biliyordu bu adamların kendisine zarar vermeyeceğini?

Kum Kelepçe  ( Kum Diyarı Aşkları-1/ Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin