44. Bölüm

7.6K 669 58
                                    

 Hepinize sevgiler ve iyi okumalar=))

***********

Uzun kahverengi kirkiplerle süslü, bin bir manaların kendini sakladığı gözleri, bu kez başarısız olma yolunda büyük bir kararlılıkla ilerliyordu ne yazık ki. Gözlerinden akamayan gözyaşları kalbini sıkıştırsa da metanetini korumak adına dudaklarını ısırıyor, avazını özgür bırakmamak için savaşıyordu ama yenilgi yakındı, belli. Nasıl aklından silebilirdi, güneş saçlı ablasının son sözlerini?

Bir terslik olduğunu anladığı vakit koşarak gitmişti Nejima sultanın yanına. Ablası elini peçenin altına korkarak götürdüğünde, ölümün kanla gelen o metalik kokusunu duyumsamıştı genç kız ve hâlâ o kokuyu alıyordu sanki. Tuzlu ve bakırımsı bir koku odanın bile temiz havasını kirletir gibiydi adeta.

"Nirşaade çocuklarımı götür, onlara dikkat et." Buydu Nirşaade'nin kulaklarına dolan, ablasının güçsüz nefesi ile verdiği son emir. Ve o an fark ettiği bir diğer başka şey daha vardı ki dehşetini katbekat artıran. Daha önceki hataları yüzünden, efendi Mâlik'in elinden çok zor kurtulduğunu düşünen aklı, büyük ve kudretli sultanın gözlerini bürüyen, Azrail ile yutkundu ve istemsizce birkaç adım geriledi. Hayır, o önceki hatalarından çok kolay kurtulmuştu ve bunun farkına henüz varıyordu.

Biliyordu ki Nirşaade, hangi baba yiğit onun gözlerine o an baksa korkup saklanacak bir yer arardı. Çünkü gözlerinde yalnızca Azrail'in bakışları değil, kanlı bir delilikte hüküm sürüyordu. O an anlamıştı sultan Mâlik'in aklının sınırlarda dolaştığını, o an anlamıştı huzursuz geçtiğini düşündüğü şu son haftaları mumla arayacaklarını. Varsın olsun, biricik sultanları iyi olsunda huzur onlara ırak olsun.

"Nirşaade bu mavi paketi de açabilir miyim?" Nirşaade, bu sorunun sahibi küçük Sahir'in simsiyah gözlerine bakarken, içinde ki endişeyi saklaması gerektiğinin pekâlâ farkındaydı. Lakin ne kadar çabalasa da bir türlü o son görüntünün dehşetinden kurtulamıyordu genç kız.

"Tabi küçük sultanım, hangi paketi açmak isterseniz açın."

"Onunla böyle konuşmamalısın Nirşaade, sonra bana da emirler vermeye başlıyor ve ben de onun saçlarını kesmemek için kendimi zor tutuyorum. Çünkü babam Sahir'in saçlarını çok seviyor." Nirşaade bu kez Samira'nın korkulu gözlerine odaklandı. Çocukların üçünü de, ablasından aldığı emir üzere, Hüzey'in eşliğinde en korunaklı gördükleri yere, Umut Meharib için gelen hediyelerin toplandığı bu odaya resmen tıkmıştı. Küçük kızın da endişesini görüyordu ama o da tıpkı kendi gibi, Nejima sultanın son emrini yerine getirmenin derdindeydi. Umut Meharib için hediye gelen bir dolu beşikten altın ve gümüş sırmalarla işli yumuşacık yastıklarla süslenmiş el yapımı, kiraz ağacından yapılan kızıl oymalı beşiğinde, çoktan uykuya dalan kardeşini sallıyordu hâlâ Samire. Kapının dışında ise Hüzey, adamları ile nöbet tutuyor odanın kapısının önünden değil, koridoruna dahi kimseyi sokmuyordu.

Samira, başı ile Nirşaade'ye yanına gelmesini istediğini bildirdiğinde, genç kız yerden kalktı ve küçük sultanların en büyüğüne ve en vahşisine yaklaştı. Beşiğinde uyuyan, her şeyden uzak ve mutlu görünen güzel bebeğe döndü kahverengi gözleri ve izledi bir müddet huzursuzca. Oysa birkaç kat yukarda annesi canı için mücadele veriyordu ve bu bebek hiçbir şeyden habersizdi. Hatta belki de... Hayır bu olasılığı düşünmek bile istemiyordu Nirşaade.

"Nirşaade neden dışarı çıkmamıza izin vermiyorsun? Annemin bize ihtiyacı olabilir biliyorsun."

"Biliyorum Samira ama sende biliyorsun, kardeşin anneni o halde görmemeli. Korkar ve üzülür, siz üzülürseniz de anneniz üzülür. Onun üzülmesine ne sen ne de ben izin verebiliriz." Bu fısıltılı konuşmaların hiç birini duymayan Sahir yeni bir pakete yöneldiğinden şımarıklığı yanağında ki gamzesinden göz kırpıyordu diğerlerine.

Kum Kelepçe  ( Kum Diyarı Aşkları-1/ Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin