42.Bölüm

8.3K 627 153
                                    

HERKESE İYİ OKUMALAR...


Aasraf, kardeşinin idam hükmü kaldırıldığı vakit çok mutluydu elbette. Yine de biliyordu sultan Mâlik'in, onun ortalarda dolaşmasına asla izin vermeyeceğini. Şimdilik önemli olan tek şey, hayatta ki tek kardeşinin hayatta kalabilmesiydi ve Allah'a şükürler olsun ki bir süre daha nefes aldığını bilecekti genç adam.

Birkaç dakika sonra aklına üşüşenlerle yeniden derin bir iç çekti. Sultan Mâlik'e açıklaması gerekenler vardı ve daha fazla ertelemenin herkesin, en çokta kendi zararına olduğu belliydi. Ne var ki yeri ve zamanı hiç değildi ama içindeki Damre zehrini atmalıydı biran önce.

Aralarında uzanan sessizliği bozmaya karar vererek konuştu Aasraf derin, tarazlı sesiyle. "Efendim farkındayım saraya dönmek için sabırsızsınız ama beni dinlemek zorundasınız."

"Daha sonra Aasraf. Sen önce bir toparlan, her şeyi konuşacağız." Efendisinin bu şefkatli sesi kolay kolay herkese nasip olmazdı, çok iyi biliyordu bunu genç adam ve mutlu oldu doğrusu. "Affedin ama zaman yok. Şu an görünenin aksine Vahid'de en az benim kadar size sadıktı. Üzgünüm efendim, aşk onu yakaladı ama yinede size ihanet olduğunu düşünüp uzaklara gitmeye ikna oldu, gitti de. Lakin son konuşmamızda tükendiği, acı çektiği o kadar çok belli oluyordu ki yanına gitmeliydim, çünkü iradesinin zayıfladığı sesinden bile belli oluyordu.

"Aasraf sonra."

"Sonra olmaz efendim. Ben geçmişim için çok geç kaldım ve neredeyse bunun bedelini canımla ödüyordum. Daha fazla ertelenemeyecek şeyler var. Yalvarırım dinleyin sultanım. Muhtemel ki benden önce ona Zafir Damre ulaşmış olmalı. Ben eminim efendim her şey o adamın planı. Üstelik ne yazık ki o adam, Vahid'in öz babası ve kim bilir onu ikna etmek için ne oyun oynadı."

"Biliyorum Aasraf, bunları öğrendim zaten. Zafir Damre denen melun Vahid'in babasıymış doğru ama senin baban olarak da o adam gözüküyor. Ne var ki ikiniz de soyadınızı Arram. Anlamadığım yer işte tam da bu. Neden böyle karışık her şey?" Aasraf burukça gülümsedi bu soruyu annesine sorduğu anı hatırladığında. Tabi annesinden aldığı cevabın getirdiği rahatlamayı hâlâ hissediyordu kalbi.

"Haklısınız efendim babam olarak o adam görünüyor lakin o pislik, benim sevdiklerimin katilinden başka hiçbir şeyim değil. Benim gerçek babamın adı da Aasraf Bin Arram. Sıradan ama karısına delicesine âşık bir köylü ve şerefli bir adamdı. Babamın şaibeli ölümünün ardından annemi o adama satmış ailesi. Vahid doğduğunda ben neredeyse üç yaşındaydım. Annem ondan nasıl olmuşsa bizi de alıp kaçmış. Yeniden ona yakalandığımızda ben on, Vahid yedi yaşına girmek üzereydi. Sonra acımasız eğitimler ve sizden nefret etmeme neden olan ama asıl sebebi Damre olan bir dizi olayın ardından beni sizin yanınıza casus olarak aldırdı."

Aasraf'ın yüzünde tatlı bir tebessüm yerleşti. Mâlik'i ilk gördüğünde; neredeyse üç yıl önce kendisini kılıçta yenen o çocuğu değil, acımasız bir adam bekliyordu. O an yine Damre'nin bir oyun oynadığına emin olmuştu küçük Aasraf.

"Peki amacı tahmin ettiğim şey mi? Yani bilgi."

"Hayır sultanım, O'nun başından beri amacı sizin öldüğünüzü görmekti. Bunu yapamadığı için kullanabileceği bilgilerin peşine sonradan düştü ama ben hiçbir zaman ona çok bağlı biri olmadım. Ne yazık ki bazı bilgileri ona vermek zorunda kaldığım doğru çünkü annem onun elindeydi, tabi ben onu alıncaya kadar Vahid'de. yine de yemin ederim verdiğim bilgiler ne onun işine yarardı, ne de sizi tehlikeye atar. Sonrasında iki büyük kaybımın ardından onunla tüm bağlarımı kopardım. Hemen ardından Vahid'in hayatını da mahvetmesinden korktuğum için muhafız alayına aldırdım O'nu da. Anneme yeminim vardı, o adama bir kurban daha vermeyecektim, hele de kardeşimi, son emanetimi.

Kum Kelepçe  ( Kum Diyarı Aşkları-1/ Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin