59. Bölüm

6.2K 570 184
                                    


Medya, Malik'ten, Yıldız'a mutlaka dinleyin bu aralar favorim valla =) Birde sizden küçük bir ricam var. Kara Günler Mevsimine bir şans vermeniz. 

                     ***

59.bölüm

Sarhoşluğum sade aşktan olsa ve şu kadehte boğulsa nefretim!

Yalan olsa inandıklarım, gözyaşlarınla yıkansa dillenen günahlar.

Hatalarımı affetse geçmişim, dilimde kalmasa verdiğim sözlerim!

Yitik bir çocuğun gönlünde yeniden doğsak biz.

Ve Sen yeniden gönül kıblem olsan.

Ve acısa özlem ruhuma.

(Malik bin Esved)

************

Bu mektup kızından mı geliyordu gerçekten? Peki tamam ama kızı kaybolduğunda henüz yazı yazamıyordu. Demek ki öğrenmişti ve bu yazı onun ellerinden çıkmıştı! 'Nereden biliyorsun?' diyen kuşkusunun içine dalıveren ümit güvercini, kanatlarını her çırpışında dağıtıyordu şüphelerini adamın.

İri parmakları ile okşadığı soğuk yüzey genç adama geçmişten bir anıyı hatırlatmıştı. Bu kolyeyi kızının başından geçirdiği o güzel günü.

Malik'in, kızına yaptırdığı ve bir yüzünde Sahir, diğer yüzünde Mâlik yazan altın madalyondu bu. Dahası içinde Nejima ve kendi fotoğrafı duruyordu hâlâ. Genç adam bunları özel olarak iki kızı ve karısı, yani o kadın için özel olarak yaptırmıştı. Dünyada bir eşi daha yoktu bu madalyonların zira üç madalyonun hem iç, hem de dış kapakların da farklı farklı figürler yer edinmişti. Zarfın üzerinde hiçbir adres bulamadı ama büyük bir feryat vardı içini dağlayan.

'Baba kurtar beni!'

Elinde tuttuğu madalyonu dudaklarına götürüp öptü Mâlik. "Neredesin kızım. Neden nerede olduğunu yazmadın güzel emiram?" Duramayacağını biliyordu ama dilindeki isyan kelimelerine izin vermemek adına, mektubun buraya nasıl geldiğini öğrenmek için postaların ilk geldiği bölüme gitti koşar gibi. Lakin kimse mektupla ilgili bir bilgiye sahip değildi. İşin kötüsü, kameralarda bununla ilgili hiçbir görüntü bulamamış olmasıydı.

Üç gün boyunca yaptığı araştırmadan Aasraf'a bile haber vermemişti. Dördüncü gün gelen telefonla mektubun esrarı da çözüldü. Mâlik bu işin karısının kaybının arkasından meydana gelmesine şüphelendi elbette. Şimdilik kızı için sessiz kalması gerektiğini bilerek Farkh Aldin'in kaldığı hapishaneye gitmek için çıktı saraydan. Yine de içinde bir umut yeşeriverdi karısının sadakatine.

"Oğlum oldukça vefakâr bir evlatmış. Seni büyüten adamın ziy..."

"Kes Aldin! Kızım nerede? Kızımı istiyorum!" Tahammülü bile yoktu bu adama Mâlik'in ama annesi kadar çok sevdiği Kedma sultana kıyamıyordu işte. Gördüğü solgun ve zayıflamış yüz ile içindeki ateş sönmüyordu genç adamın. Eğer o gün saraya saldırmamış olsaydı bir zamanlar baba gibi sevdiği bu adam, kızları ve oğlu o çiftliğe gönderilmezdi. Ardından güldü kendini insafsızca yargılarken bir kez daha. Eğer kendisi de babasını merak etmemiş olsaydı sarayda olur hakkıyla haddini bildirirdi Farkh Aldin'in.

"Öyle mi? Benim kızım nerede sultan Mâlik? Maya nerede? Bende kızımı istiyorum."

"İstediğin bu ise şimdi kızını buraya getirtirim Aldin. Sadece Sahir'i ver." Mâlik tek konunun bu olmadığına adı gibi emindi ve çaresizliğini ne kadar belli etmek istemese de biliyordu ki karşısındaki bu ak baba, leşin kokusunu alalı çok oluyordu. 'Acaba ne kadar çok? Belki de kızı en başından beri ondaydı.' Aklındaki düşünceleri bir musluktan akan su kadar berraktı.

Kum Kelepçe  ( Kum Diyarı Aşkları-1/ Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin