(22. Bölüm) Oyun

16.2K 998 171
                                    

@ronadjdjh bu bölümler sana canım :)

Medyadaki şarkı harika dinleyin mutlaka. Malik'in, Yıldız'a söylediği şarkı bu. Kimi yerde Betmoun Bedel olarak geçiyor, kimi yerde ise değersin diye. Çok bilmediğim için karma yaptım ve ilk defa hikayemde alıntı yapıyorum, kusura bakmayın ;)

Oy ve Yorumlarınızı bekliyorum...

      *******

Ben olsam rüyalarında hep, safir rengim yer etsin sırlı gözlerinde.

Kızıl dudağının rengi olsun kanım, çocuk yanım.

Küslüğün ecel olur yüreğime, içimde ki kırağı ruhumu inletir.

Sabahlarımı yüzünde gördüğüm sırlı gözlerini örten kara tüllerin sahibesi

Bir gülücük ver kanayan ruhuma.

Bir gülücük ver içimdeki dinmez acıya.

     (Malk Bin Esved)

             ********

Yıldız uzandığı yatakta yatıyordu hiç kımıldamadan. Banyoya giden adamın ardından tek kelime etmeden izledi bir süre, sonra kapattığı kirpiklerinin arasından firar eden birkaç damla billur kayboldu dağılmış saçların arasında. Üç haftadır ikisi de birbirlerine tek kelime etmeden kahvaltı yapıp ayrılıyor, akşam suskunlukla masada birlikte yemek yiyor ve aynı yatakta iki yabancı misali bedenlerinin tutkularını paylaşıyorlardı. Sonrası ise Yıldız ardını dönüp sabahı sabah ediyordu gözyaşlarını saklayarak, dişleri dudaklarını kanatarak. Tek düze giden hayatta bunların dışında hiçbir değişiklik yoktu.

Genç kadın artık pişmanlığını en derini ile yaşıyordu geri döndüğü için her geçen gün kendisine yabancılaşan kocasıyla. Dili yalan konuşsa da kalbi 'senin ki yalancı pişmanlık' diye avutmaya çalışıyordu kendini ama nafile. İki hafta önce kocasına aldırdığı gebelik testlerinden birini yapmış az da olsa içini rahatlatmıştı. Sonrasında Adala'nın getirdiği ilaçları almaya başlamıştı ama bir tarafı korkuyordu ya kocası öğrenirse diye.

Mâlik'in sessizliği de korkutuyordu genç kadını. İkisinin de güldüğü tek yer kızların odası ve sayısız çiçeğin misk kokuları saldığı büyük bahçeydi. Zaten genç kadın başka kimseyi görmediği gibi diğer tarafa da geçemiyordu. Oldukça geniş bir kafeste yaşadığı hissini engelleyemiyordu yüreğinde. Ne zaman şen kahkahaların, çocuk seslerinin geldiği yere yönelse muhafızlar tarafından engelleniyordu. Bu gün yine deneyecekti Adala'nın yanına gitmeyi.

Mâlik banyodan kendi kokusuna karışan şampuan kokusu ile çıktığında yatağa yaklaştı ve gözleri kapalı karısının alnına bir öpücük kondurdu. Uyuyormuş gibi numara yapıyordu nur yüzlüsü ama bilmiyordu ki bu deli âşık, o uyurken her gece uykuya dalana kadar gözlerini bir an olsun çekmiyordu o nur yüzden. Bunun getirisi olarak cananını öyle ezberlemişti ki uyuduğu zamanı da uyanık olduğu anı da çok iyi biliyordu.

"Nejima uyumadığını biliyorum. Hadi artık, bir gülüşü ile yandığım kadın bak gözlerime de baharı hapsettiğin bal rengi sırlı nazarlarını göreyim." Bakmıyordu Yıldız'ı. Bilerek kapalı tutuyordu o siyah, her tanesi gönlüne batan kirpikleri. İnadı tutmuştu yine, sonunda minik bir tehdit fısıltısı can buldu adamın dudaklarında. "Hımm sen bakana kadar yanında kalırım o zaman ama uslu durur muyum bilemiyorum?" Küçük karısı hırsla açtı bahar yelinin müjdecisi olan gözleri.

"Tamam, gördün işte git artık!" Tek söz etmeden kadının gözünün içine baktı Mâlik aşk kırıntısı arar gibi. Gördüğü öfkeye karşılık tek söz etmeden ardını dönüp gitti. Bu kadını yola getirmenin imkânı yoktu anlamıştı. Yinede seviyordu onun bu dizginlenemez hallerini, hem haksızda sayılmazdı kar tanesi. Bu aralar diğer kanada geçmek istiyordu tek başına sıkıldığı için ama bunun imkânsız olduğunu anlatamıyordu karısına.

Kum Kelepçe  ( Kum Diyarı Aşkları-1/ Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin