"Ne yapıyorsunuz burada?" Yağız amcamın sesini duyduğumuzda ikimizde birbirimizden gözlerimizi kaçırdık. Asel'i üzdüğüm için ben de üzgündüm şimdi. "Girsenize içeri."

"Yok amca," dedim Asel'e imalı bir bakış atarak. "Asel'i bıraktım, eve gidiyorum."

"Yemeğe kalsaydın."

"Annem bekliyor, başka zaman kalırım." Tekrar ona göz ucuyla baktığımda bana bakmadığını, ilgilenmiyormuş gibi davrandığını gördüm. Haklıydı sanırım. Ne olursa olsun ona bu kadar sert çıkmaya, bağırmaya hakkım yoktu.

"Yarın dersin yok değil mi?" Yalnız olsak asla cevap vermeyeceğini bilsem de amcam varken açıklama yapmamak için bir şey olmamış gibi davranırdı.

"Yok," diyerek bahçenin kapısını açıp içeri girdi. Amcam arkasından şaşkınlıkla bakarken sessiz kaldı.

Gülümsemeye çalışarak, "Yarın şirkete uğrarım," diyerek yanından ayrıldım. Asel ile uğraşmak zordu. Mantıklı ve olgun biri olsa da çoğu zaman da ele avuca sığmaz aklına eseni yapardı. Eğer Evran da bunlardan biriyse, yanlıştı. Onu tam anlamıyla tanımıyordum ancak terslikler ve yanlışlıklarla dolu olduğunu da görebiliyordum. Asel bu sefer istediğini yapamazdı, engel olacaktım.

***

Evde, annem ve babamla sakin bir yemek yedikten sonra Alper'in aramasıyla dışarı çıkmak için hazırlanmıştım. Yalnızca arkadaşlarımın yanına gittiğime ve yarış olmadığına annemi ikna etmek çok zordu. Babam bana inanıp destek çıksa da annem neredeyse ağlayacak hale geldiği için arabamı evde bırakıp taksiye binme kararı almıştım. Geçen gün onları çok üzdüğüm ve sinirlendirdiğim için bir nevi kendimi borçlu hissediyordum.

Taksiden inip kafeye girdikten sonra genelde oturduğumuz tarafa doğru yöneldim. Büyük bir yerdi. Bizim üniversiteye yakın olması ise burayı daha da kalabalık bir yer haline getiriyordu.

"Gece!" Alper'in sesini duyduğumda adımlarımı oraya çevirdim. Masa kalabalıktı. Birkaçı ile muhabbetim yalnızca hal hatır sormaktan öteye gitmese de herkes birilerinin arkadaşıydı işte.

Selamlaşıp boş bir yere geçtikten sonra İlker ve birkaç çocukla daha sohbete başladım. İlker'in lafı sürekli Asel'e getirmesine sinirlenmeye başlasam da bizim masaya doğru gelenleri gördüğümde boş verdim. Özgür, Evran ve yanlarındaki o garip kız, buradaydılar.

"Merhaba gençler," diyen Özgür'e başımı sallayıp gözlerimi diğer ikiliye çevirdim. Masadakilerle selamlaştıktan sonra hemen yanıma oturdular.

"Nasılsın Gece?" Özgür, oldukça eğlenceli ve iyi niyetinden şüphe duymadığım insanlardan biriydi. Nasıl yarıştığını görmesem nazik bir insan olduğunu bile söyleyebilirdim.

"İyiyim Özgür, sen nasılsın?"

"Ben de iyiyim ya, aynı işte. Deniz evde sıkıldı da onun için çıktık biz de," dediğinde kıza baktım. Dalgalı, sarı saçlı ufak tefek bir kızdı. İri ela gözleriyle oldukça güzel görünürken aklıma geçen akşam geldiğinde dişlerimi sıktım. Tabii bir de Evran vardı. Hayatımıza bir anda dâhil olan ve Asel için büyük bir risk taşıyan adam...

"Senin de burada olacağını bilsem sıkılmazdım ama emin ol." Alaycı bir tebessümle benimle konuşurken sinirlenmek yerine ben de güldüm.

"Ben de seninle böyle yan yana oturacağıma annemin şahane yemeklerini yemeye devam ederdim," dedikten sonra göz kırptım. "Emin ol."

Evran'ın boğazını temizlemesiyle ona döndüm. Yalandan olduğu Deniz'e attığı uyarıcı bakışlardan belliydi. Ya bu kızla tıpkı Asel ve benim gibi bir ilişkisi vardı ya da ona bir şeyler hissediyordu. Sevgili olmadıkları Deniz'in bu kadar rahat olmasından belliydi. Aralarında bir şeyler olma ihtimalini Asel için istesem de bu fikrin beni rahatsız ettiğini hissettim. Düşünmemek en iyisiydi belki de.

Kafede geçirdiğimiz iki saatin ardından çoğumuz ayrılmak için kalkmıştık. Tüm akşam Evran ile konuşmaktan kaçınmış, sinirle Asel'i küçük düşürecek laflar etmekten korkmuştum. Deniz ise tam bir muammaydı. Başkalarıyla muhabbet ederken bile birbirimize laf sokmuş, birbirimizle uğraşmadan duramamıştık. Çok enerjik ve neşeli biriydi benim aksime. Şaka yollu kendini övmesi ve kendine güvenmesi aynaya bakıyormuşum gibi hissettirse de bilmediğim düşüncelere ve hislere doğru ilerlemek beni ürküttü.

"Taksiyle geldim, beni de geçerken atsana." Alper ile konuşurken Evran'ın, "İstersen biz bırakalım," demesiyle ona döndüm. "Yolumuzun üstü zaten."

"Gerek yok."

"Hem bundan önce yaptıkların için teşekkür etmiş olurum Gece."

"İstemez." Sert çıkışım hepsini şaşırtsa da Evran tebessüm etti. Bu tavrı beklenmedik olsa da bir şey söylemeyip Alper'in koluna vurarak, "Hadi gidelim," dedim. Deniz'in çatılmış kaşlarını umursamayıp Evran'a bir kez daha baktım. Ya ne için sinirli olduğumu biliyordu ya da delinin tekiydi. 

Twitter: /shdaks
IG: /psk.suhedaaksu

Son SüratWhere stories live. Discover now