Sahipsiz bebek.

1.3K 44 3
                                    


Yazardan;
Aradan geçen bir ay sonunda minenin doğum sancılarıyla beraber küçük akınay dünyaya gelmişti. Semra hanım ve seyfettin beyin mutluluğuna diyecek yoktu. Bebeğin ismi mi?
Kıvanç. Kıvanç AKINAY. Dedesi mutluluk dolu olsun istedi.
Küçük kıvanç zorlu bir doğum sonrası anne ve babasına kavuşurken engin mest olmuştu. İçinden geçen hisler çok yoğundu. Onun da bir çocuğu olsun istiyordu. Kıvanç gibi büyüleyici. Kıvanç sarışın bir bebekti. Gözleri henüz görülmesede beyaz tenli ve sarışın olduğu belli oluyordu. Engin bunları düşünürken beline sarılan kollarla irkilip gülümsedi.
"Ne düşünüyorsun"
Nazlının sorusuyla kafasına o hep kondurduğu öpücüklerini kondurdu,
Evlerinde sıcak salonlarında sarılmış oturuyorlardı.
Haziranın ilk haftalarıydı oldukça sıcaktı. Engin karısının etrafına kollarını dolayıp omzunu sıvazladı.
"Kıvançı düşünüyorum reçelim"
Nazlı güldü.
"Neden amcasına çok benziyor ondan mı?"
Gerçekten de enginde sarışın ve beyaz tenliydi.
"Aslında sadece... Bizimde bebeğimiz olamaz mı? Diyecektim."
Nazlı ilk önce şaşırdı. Sonra daha da sıkı sarıldı kocasına.
O da düşünüyordu bunu. Fakat enginin tepkisinden korkuyordu. Anne olmayı beceremem korkusu enteresandır ki yoktu nazlıda. Gayet de emindi mükemmel bir anne olacağına.
"İstermisin gerçekten bir bebek?"
Engin kızgın bir mırıltı çıkardı. Ne demekti o öyle? Kıvanç olmasaydı da isterdi sevdiği kadından kendinden bir parça.
"Kıvanç olmasaydı da senden bende bir parça olacaktı, yine isterdim nazlı. Benim çocuğumun annesi sen olduktan sonra. Zamanı umrumda değil."
"Şimdi sen gerçekten de bir bebek istiyorsun?"
Engin tek kaşını kaldırdı.
"Sen istemiyormusun?"
Nazlı sırıtıp dudaklarını kocasının dudaklarıyla buluşturdu. Kucağına iyice yerleşirken. Tişörtünü çıkardı kocasının. Vahşiydi.
"Kanıtlayayım mı kocacığım"
Engin de bağlantılar kopmuştu şimdi..
...
"Ya engin semra annemleri aradım çıkacaklarmış. Hızlı olsana biraz"
Normalde nazlı geç hazırlanırken engin geç kalkması yüzünden daha yeni üstünü giyiniyordu.
Ailecek bir piknik yapacaklardı. Nazlının ailesi enginin ailesi kalabalık olarak. Gerçi erdem mehtap ve hande de olacaktı.
Nazlı engine ve kendisine bir sırt çantası hazırlamıştı erkenden kalkıp. Lila rengi uçuş elbisesini giymiş ayağına da rahat bir babet giymişti. Saçlarını örmüş ve rahatlığı tercih etmişti. Hiçbir şekilde makyaj yapmayıp hazırlanmıştı. Pikniğe giderken bile kontes gibi olanlara uyuz oluyordu.
Engin rahat eşofmanını ve karısıyla uyumlu lila tişörtünü giydi.
Nazlı en son aklına gelenle hemen dolaplarının önüne gidip engine bir tişört aradı.
Engin kendi raflarını karıştıran karısına güldü. Her şartta kendisini düşündürmesi engini mest ediyordu. Arkasından sessizce gidip yanağını öptü.
"Korktum be! Manyak herif"
Engin gülüp köprücük kemiklerinin olduğu yeri ıstırdı bu sefer.
"Hadi çıkalım"
"Tamam sen in ben şunu koyayım çantaya, terleyeceksin sonra."
"Peki düşünceli karım"
...
Sonunda evden çıkan ikili gülerek ve radyoda çıkan şarkıyla yola koyuldular.
"Böğürtlenim önce markete uğrayıp mangallık alalım. Sonra annemlerin evin orda duralım konvoy gibi toplanıp gidelim diyomuş büyükler"
Engin içinden göz devirdi.
"Ulan her yere ordu gibi gidiyoruz mübarek. "
"Şikayetlenme hadii, bide mehtapı biz alıcaz annemlerin evden"
Engin şaşırmış bi şekilde baktı
"Ee hande?"
"Böğürtlenim o abimin yavuklusu ya hayatta gelemez bizimle. Mehtapı da biliyosun erdemle gidemez. Çekiniyor da bize söylemeye."
Karısının yavuklusu kelimesine gülüp yanağından makas aldı.
"Nazlı rabia neden gelmiyor?"
"Erdeme protesto yapıyor o."
"Ne alaka? "
"Kızı resmen hapis etmiş eve. Mehtaptan sonra ondan çıkarmış hıncını. Rabia da onunla hiç birşey yapmama kararı alı haklı kız."
İkiside derin bir of çektiler.
"Siktiğim erdem herkesi illallah ettiriyor. Bugün alıyım bir ifadesini. Rahat bıraksın kızı piç."
Nazlı onayladı.
...
"Haydiiin arabalara"
Davut bey gülerek seslendi. Herkes arabasına ilerlerken nazlı mehtapın kolunu tutup kendi arabalarına yönlendirdi.
Mehtap minnettardı kuzenine.
Nazlı ön kapıyı açmak için mehtapın kolunu bıraktığında bir çığlık duyması bir oldu.
"Ya bıraksana"
Erdem mehtapın kolundan tutmuş kendi arabasına götürüyordu.
Nazlı sinirlenmişti. Kızı üzüyordu davranışlarıyla.
"Hobaaa, erdeem napıyorsun be bırak kuzenimi"
"Bin arabana sen karışma."
Engin arabadan hızla çıktı.
"Engin git konuş şu salakla lütfen"
"Tamam sen bin ben halledeceğim"
Engin büyük adımlarla erdem binmeden ensesinden yakaladı.
Kenara çekip tısladı.
"Olum sen ne ayaksın lan? Kızı istemiyosan bırakta unutsun seni bari. Ne yapıyon la sen?"
Erdem sinirli sinirli baktı. Bakmasındı çünkü haklıydı engin.
"Ulan bir şey yapmayacağım kıza sağ salim getircem merak etme. "
"Lan neyin oluyo da bindiriyon arabaya."
"Sevgilim"
Engin durup gözlerini oldukça fazla devirdi.
"Pezevenk madem sevgilin bir aydır neden sahip çıkmadın sevgiline"
Erdem cevap veremedi bu sefer.
"Hee öyle kalırsın işte birader. Bak sen iyice bir düşün kalbinle aklınla. Sonra kıza atar gider yap oturt arabana."
Engin mehtapın kapısına yönelip açıp indirdi kızı.
"Hadi mehtap sen git bizim arabaya ben geliyorum."
Mehtap minnetle kafa sallayıp gitti.
Engin erdemin yanına gidip omzunu sıktı.onu anlamaya çalışıyordu.
"Kardeşim ikilemde kaldığın zamanlar olabilir. Hala hislerini bilmiyorsun. Sen biraz düşün. Çünkü böyle yaparsan mehtapı bir daha asla elde edemeyebilirsin. Ona kesin duygularınla gel"
Erdem teşekkür edercesine kafa sallayıp arabasına bindi. Engin de binip gaza bastı. Öne geçip hızlandı. Arkalarında ekrem vardı.
"Enişte teşekkür ederim"
Mehtap arkadan minnetle baktı. Bu güzel insanlar hep mutlu olsunlardı.
"Mehtap susarmısın lütfen. Modumu düşürüyorsun baldız. Reçel birşeyler aç da keyfimiz yerine gelsin."
Nazlı kocasının yanağını öpüp telefonunu arabaya bağlayıp güzel bir şarkı açtı.
"Hobaaa"
Engin karısını bildiği için gülerek arabanın üstünü açtı. Nazlı mehtapı da zorla çekip arabanın üstüne çıkardı. Hem şarkı söylüyor hem dans ediyorlardı, edebildikleri kadar.
Engin güzel karısına bakıp sırıttı. Daha sonra aklına düşen kıskançlık kıvılcımlarıyla delirdi
"Laaan kıvırtma nazlı. Baldız sende. Delirtmeyin beni"
Nazlı ufladı.
"Ya engin salaklaşma. Arabanın camları filmli belimizden yukarısı görünğyor sadece. Hem kıvırtmıyoruz. Dimi kız"
Mehtaptan destek beklemişti
"Tabii hem enişte şu arkadaki moruklara az neşe gelsin. Moron gibi davranıyorlar eğlenceliksizcilik"
Nazlıyla engin mehtapa kahkahalarıyla cevap verdiler.
Mine ve ekrem gülerek bakıyorlardı nazlı ve mehtapa.
...
Kadınlar sebzeleri doğarken beyler mangal başındaydı. Mangalı ekrem ile engin yaparken diğerleri de hem sohet edip hem izliyorlardı.
"Kıvançı ne yaptınız abi?"
Ekrem ofladı.
"Annemin bu durumlar için tuttuğu bakıcıya emanet ettik. İçimiz hiç rahat değil. Şu mangalı yiyip gideceğiz."
Anne baba olmak böyle birşeydi demek ki.
"Telaş etmeyin abi ya biraz anın tadını çıkarın."
Ekrem alayla baktı kardeşine.
"Senide görürüz baba olunca birader."
Engin yüzüne sıcacık bir gülümseme yayıp nazlıya baktı.
Bir yandan domates doğruyor bir yandan kahkahalarla gülüyordu güzel karısı.
Ah onun karnında da ikisinden bir filiz olsa. Tombul bir adet reçel...
Hayali bile onu başka alemlere götürüyordu.
"Daldın bakıyorum"
Abisinin sesiyle irkilip tekrar önüne döndü.
"O gün de gelir"
Davut bey imayla güldü. Kızıyla arası yeni düzelmişken bir de torun gelse fena olmazdı.
"Eee bekliyoruz bizde bir torun damat."
Engin kayınbabasına bakıp güldü. Ardından kendi babasına baktığında gülüşü soldu. Çünkü babası hiçte onaylıyor gibi değildi.
"Değilmi dünür?"
Davut bey dünürüne sorduğu soruya güzel bir cevap bekliyordu.
"Öyle tabi. "
Bu soğuk cevap ortamı germişti.
Seyfettin bey ise kötü birşey söylemediğini düşünüyordu. Sadece bir süre kıvanç ile ilgilenmek istiyordu. Sonra neden olmasındı. Gerçi yinede çocukları bilirdi orası ayrı.
"Ee faruk hande kızım ile düğün ne zaman?"
Seyfettin bey gerek konu değişsin diye gerekse merakından sormuştu.
Bu iki aileye göre herkes hemen evlenmeliydi.
Faruk aklına yeni gelmiş gibi sırıttı düşünüyordu aslında güzel bir teklif. Ama hande kabul edermiydi orası şüpheli?
"Yakındır seyfettin amca."
"Hadi hayırlısı o zaman oğlum"
Erkeklerin biraz gergin biraz sıcak sohbetleri devam ederken kadınlarda durum farksızdı.
"Engiiin"
Engin kendisine seslenen karısına bakıp gülümsedi.
"Efendim hayatım"
"Canım Biz hallettik burayı, ne zamana olur etler?"
"On beş dakikaya hazır olur "
"Tamam o zaman biz kızlarla geziyoruz biraz etrafı."
Engin tekrar cevaplayacakken erdem daldı araya, halbu ki onu ilgilendirmezken(!)
"Dikkat edin, birşey olursa arayın."
Mehtap gözlerini devirdi. Nazlı cevap vermeyip hande, mehtap ve mineyi alıp ilerledi.
Çiçekli yolun kenarları piknik yapan insanlarla doluydu. Tertemiz bir ankara havası doluyordu ciğerlerine.
"Ee nazlişko bebek düşünüyormusunuz?"
Bu soru nazlıyı gülümsetmişti. Handeye dönüp iç çekti
"Aslında konuştuk bunu ama ben korkuyorum."
Hande ve mehtap aynı anda atıldılar mine ise şaşkın şaşkın bakıyordu.
"Neden?"
"Biz bebeğimizin anne ve babası olarak çok sevilmiyoruz. Benim değerlim de aynı muameleyi görürse, biz ne yaparız?"
Mine utançla kafasını eğdi. Halbu ki onun bir suçu yoktu. Sonra konuşma ihtiyacı hissetti.
"Neden öyle diyorsun herşey geçmişte kaldı sonuçta, hem bir bebiş daha olur kardeş olur benim oğluma"
Nazlı burukça gülümsedi.
"Siz bizi anlayamazsınız o yüzden boşverin"
Herkes sessizleşti.
Nazlı kenardaki kasımpatıları görünce sevinçle yanlarına gidip topladı. Mine gülerek izliyordu eltisini. Onun incinmesi hoşuna gitmiyordu.
Mor kasımpatılarından kendine taç yapıp başına takmıştı nazlı. Kızlarla gülerek sohbet eşliğinde geri döndüler.
Yeliz ve semra hanım yanlarına çağırıp sohbeti koyulaştırdılar gelinleriyle. Bu sırada etler hazır olmuştu ve yemekler yenmeye başlanmıştı.
Engin karısını izliyor izledikçe onu içine sokası geliyordu. Ördüğü saçlarını açmış çiçekten bir taç yerleştirmiş. Saçları rüzgardan yüzünü okşayıp dağılırken o bölmeye çalıştığı etine odaklanmış bu yüzden dudakları büzülmüştü. Manzarası ne kadar da şahaneydi böyle enginin.
O sırada açıkan sohbet hiç de normal değildi.
"Ee kızım kolay değil çocuk bakmak"
Semra hanım mineye nasihatlerini sıralarken yeliz hanımda onaylıyordu.
"Öyle anne haklısında, sizler varsınız, kendi annem var. Çok şükür zorlanmam o kadar"
Seyfettin bey gülüp omzunu sıvazladı gelininin.
"Tabi ki kızım bizden çıkabileceğinizi bile sanmıyorum."
Davut beyde güldü.
"Ee nede olsa torun değilmi? Birde nazlım ile engin oğlumun çocuğı olsa tadından yenmez"
Bu konu bugün ne çok dile gelmişti. Davut beyin sözüne yalancık olduğu belli olan bir gülümseme attı seyfettin bey.
Yeliz hanımda gülüp katıldı
"Ee artık onlarda hem bizden hem sizden çıkamazlar"
Bunu şakayla karışık gerçek söylemişti.
Semra hanım tebessüm etti
"Hayırlısı ahretlik"
Nazlı yutkundu. Onun çocuğu kıvanç kadar değer görmeyecekti anlaşılan. Heyecanlanmıyorlardı bile. Bu üzüyor ve isteğini yerle bir ediyordu nazlının. Elindeki eti bırakıp elini sildi. Biraz geri çekilip su bardağını eline aldı. Bu sohbet onu üzüyordu. Suyunu yudumlarken gözleri dolmuştu.
O ne yapmıştı da kabullenilmiyordu.?
Engin karısını an be an izlerken damarına basıldığı için kudurmuştu. Onun zümrüt gözlüsüni yıkıyorlardı.
"Yok yeliz annem biz bebeğimizi yanlız büyütürüz olursa eğer"
Ekrem sıkıntılı bir şekilde baktı kardeşine o da farkındaydı babasının ve annesinin son zamanlardaki saçma tavırlarından.
"Aa olurmu öyle şey biz anneannesi ve babaannesiyiz, dimi kız semra?"
"Ya tabii öyle"
Engin kafasını sallayıp güldü.
"Bebeğim için mutlu bir ortam seçmek zorundayım, el mahkum naparsın?"
Birçoğu anlamayıp bakarken mine ve ekrem of çekiyorlardı bolca.
Nazlı dolan gözlerini elbisesinin kol kısmına çaktırmadan sildi. Kocasının yanına sokuldu.
Eğer ki ilerde çocuğu bu sebepten üzülürse sonuçları ağır olurdu.
...
Büyük bir aile olarak yapılan kimileri için keyifli olan pikniğin üzerinden tam bir ay geçmişti. Engin ve nazlı evleneli dört ay olmuştu.
Semra hanım bir yandan dolma sarıyor bir yandan türkü söylüyordu. Çalan kapı bu geleneksel faaliyeti böldü.
Evin yardımcısı genç bir kız kapıyı açtı. Semra hanım kim bu gelen diye düşünürken cırtlak bir ses mutfağı doldurdu.
"Semra teyzeem"
Semra hanım kafasını kaldırıp baktığında gelen mehlikadan başkası değildi. Şaşırmıştı çünkü mehlika onun evine çok gelmezdi ne olmuştu? Üstelik kardeşi mehtapta yoktu. Tek başına semra hanımı ziyarete mi gelmişti?
"Aa semra teyze geri  gideyim yani"
Semra hanım hemen toparlanıp gülümsedi.
"Ay olur mu hiç kızım? Şaşırdım beklemiyordum seni. Hoşgeldin.. Geç otur şöyle ellerim bulaşık kızım"
Mehlika sırıtıp oturdu ve izlemeye başladı. Bu kız yol yordam bilmiyor diye düşündü semra hanım.
İnsan bir yardım edeyim mi diye sorar nezaketen.
"Ee kızım nasılsın napıyosun hayırdır?"
"İyiyim semra teyze, ya ben açık olmak gerekirse sizin şu cemiyetten kadınlarla görüşmek istemiştim, bizim bir projemiz adına."
Semra hanım anlamaz bir ifadeyle baktı.
"E bunun için dayınlara gidip yeliz yengene sorman daha mantıklı olurdu kızım, bende onların numarası yok çünkü."
"Hımm düşünemedim ki ben, hem sen beni kovuyorsun galiba semra teyzem"
"Aa sende pek alıngan çıktın canım kalk hadi bir çay demle bize karşışıklı içelim sohbet edelim."
"Ay hemen"
Semra hanım bu ultra sevinci iyiye yorarken mehlikanın planı tıkır tıkır işliyordu.
...
"Öyle işte semra teyzem nazlı ile engin nasıllar konuşamıyoruz hiç"
Semra hanım yine şaşırdı insan kuzenini kaynanasından mı sorardı. Ama belkide araları biraz soğudu merak etti kızcağız kuzenini.(!)
"İyiler ne olsun kızım, yuvarlanıp gidiyorlar bir bebek mevzusu açılıyor ama hayırlısı"
Mehlikanın tüm duyguları depreşiyordu. O aptal kuzeninin yerinde o olmalıydı. Engine o sahip olmalı onun çocuklarını mehlika taşımalıydı nazlı değil! O da olurdu!
Genç kız içindeki sesleri susturup sevimli olmaya çalıştı
"Bilemedim semra teyzem nazlı pek çocuk sahibi olabilecek biri değildir. Yani ben kuzenimi bildiğim sana da samimi olduğum için söylüyorum."
Semra hanım tek kaşını kaldırıp merakla baktı.
"Ya şimdi bebeği kendi büyütme cesaretine çok kapılır ama o çizimlerini bırakamaz, hele moda evini asla. Bebeği birilerine emanet eder eder gider. Onun yapısı budur kariyeri önemlidir."
Semra hanımın gözleri büyüdü.
İnanamıyordu birde çocuk lafı geçince gülüyor semra hanım erken olduğunu belirtmeye çalışınca üzülüyordu. O nazlıyı böyle tanımamıştı. Eee kuzeninden iyi mi tanıyacaktı. Bu kız biliyordu da söylüyordu sağolsun(!)
"Şaşırdım şuan kızım"
Mehlika da yalandan bir iç çekti. Üzgün ve düşünceli bir iç
"Öyle işte semra teyzem. Birde şimdi sizin kıvanç var ve nazlı eşitliği kabul edemez, biraz daha önde olmak ister hep, yanii tanımışsındır dimi az çok"
Semra hanım duyduklarıyla kendine kızdı. Hiç tanımamıştı nazlıyı.
"Kısaca bir bebeği olursa kıvançtan üstün olmasını ister. Bu iyi birşey değil. He nazlıyı çok severim orası ayrı gün gelir bunları yüzüne de söylerim zaten de sana konu açılmışken anlatayım dedim, ne de olsa annesi sayılırsın artık semra teyzem"
Mehlika yılanlığını konuştururken semra hanımı ve aileyi nerden vuracağını biliyordu. Gözdeleri olan torunları kıvançtan.
Şimdi ekilmişti işte şüphe, sinir, kin tohumları.

Yavruşlarııım sizleri çok seviyorum. Hikaye nasıl gidiyor yorum bekliyorum. Nolursunuz oy vermeyi ve yaymayı unutmayıın. Az biraz kısa oldu ama gittikçe uzatacağım.. 😘😘😘😘

BÖĞÜRTLEN REÇELİ ~ aşkın sıfatı~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin