3. Bölüm

12.4K 221 1
                                    


Oğuz alarmını pazartesi sabahına küfrederek kapattı. Erken kalkmaktan her zaman nefret etmişti ama Pazartesi sabahı bir başkaydı. Hangi insan haftasonunun etkilerini üzerinden atamazken şirkette çalışabilirdi ki? Bu sorunun cevabını "sen çalışacaksın çünkü zorundasın" diye içinden verirken yataktan kalkıp duşa girdi. On dakika içinde işini halledip çıkmıştı. Hemen takım elbisesini giydi. Kravatını bağlamaya çalışsa da her zamanki gibi başarılı olamayarak pes etti ve kahvaltıya indi. Bu sabahın diğer Pazartesi'lerden farklı olduğunu ancak o zaman anlayabildi. Bu sabah tanımadığı bir evde ya da yanında tanımadığı bir kadınla uyanmamıştı. "Akıllanıyor muyum ne?" Diye düşünürken minicik eteği, yakası haddinden fazla açık gömleği, dolgun göğüs ve kalçalarıyla hizmetçisi Esra'yı görünce gülümseyerek "Asla!" Dedi ve kıza göz kırparak "günaydın Esra" dedi.

Esra'ysa utanıyormuş gibi rol yaparak "Günaydın Oğuz Bey, misafiriniz var. " dedi. O sırada Oğuz salona doğru baktı ve annesini gördü. Annesi de ona doğru yaklaşarak "günaydın oğlum." Diye seslendi ve oğluna sarıldı.

"Günaydın anne de rüyanda mı gördün hayırdır bu saatte?"

"Beraber kahvaltı yapalım dedim oğlum fena mı ettim? Hem sana söylemem gereken önemli bir şey vardı."

"Anladım hadi gel kahvaltıya geçelim o zaman annelerin en güzeli" diyerek bu sefer oğuz annesine sarıldı ve beraber kahvaltıya geçtiler. Masaya oturup kahvaltıya başlayacakken Handan hanım Esra'ya bakarak "çay servisini yapacak mısın yoksa bizim mi kalkmamız gerekiyor?" Diye sordu. Esra telaşla "özür dilerim efendim, Oğuz bey genelde... "derken Oğuz'un kaşlarını kaldırmasıyla lafı çevirerek "genelde çayını kahvaltıdan sonra içer de" dedi ve hemen mutfağa geçti. Annesi bu ara yine şu sağlık olaylarıyla kafayı bozmuştu ve Oğuz'un kahve takıntısına sarmıştı. Hele ki sabah içtiğini duyarsa bitirirdi onu ve Oğuz'un annesinden bu yüzden azar işitmeye hiç niyeti yoktu. Handan'sa oğluna:

" bu kızı bu evde neden hala tutuyorsun anlamadım oğlum. Kaç kere dedim sana bizim evden birilerini göndereyim tutma şu salak kızı bu evde diye. " diye söylendi. Oğuz ise annesine

"Annecim sen gelince heyecan yapıyor kız yoksa benim huylarıma ondan başkası katlanamaz yani işini iyi yapar" derken bir yandan da bıyık altından o sırada çayları getiren Esra'ya gülümsedi.

Handan hanımsa konuyu değiştirmek isteyerek:

"Boşver şimdi de asıl ben neden geldim biliyor musun? Babanla konuştuk dün gece. "

"Eee"

" Yarın sen bir anlaşma için sunum yapacakmışsın galiba."

"Evet annecim, yapacağım da çok önemli birşey değil kolay olacak"

" İşte o öyle değilmiş oğlum. Baban sana söylememiş ama İngiltere'den geleceklermiş galiba. Eğer anlaşma imzalanırsa ay sonundaki toplantıda yönetim kuruluna terfini yaptıracakmış baban, hisselerini de üstüne geçirtecekmiş."

"Ne diyorsun anne? Babam bana gelenlerin İngiltere'den olduğunu söylemedi ki. Sunumu Türkçe hazırladım ben. Şimdi durum böyleyse birine de hazırlatamam ki tembihlemiştir babam herkesi hayatta yetişemem. Şirkette de işlerim var çünkü. Ne yapacağız? "

" işte ben böyle olacağını bildiğim için seninle işim olduğunu söyleyip izin aldım babandan. Şirketteki işlerini de halledecek. Otur bugün evde saçma sapan işlerle uğraşma da hazırla ne yapman gerekiyorsa yap al şu terfiyi. "

"Ya sen var ya kraliçesin sen ya birtanesin kadın. Seviyorum seni beee"

"Hadi hadi boş boş konuşma da git hazırla şu sunum mudur her ne haltsa. Ben de alışveriş falan yapayım. Senin şöförle gideyim diye düşündüm bizimki duyurur şimdi babana"

"Olur annem benim şöför köpeğin olsun senin" derken bir yandan da Esra'ya şöföre haber vermesi için işaret etti. Handan hanım giderken oğlunun yakasındaki kravatı alıp elinde bağladıktan sonra:

"daha kravatını bağlayamıyorsun vaz mı geçsem acaba? babana söyleyeyim bari. "

deyip küçük bir kahkaha atarak kapıdan çıktı. Oğuz ona el sallayıp kapıyı kapadıktan sonra masayı silen Esra'nın yanına gitti.

"Anneme her şeyi duyurma güzellik"

"Ah, biliyorum aslında Oğuz Bey ama ne bileyim bir anda aklımdan çıkmış kusura bakmayın. "

" Neyse güzel çevirdin. Bugün rahatsız edilmek istemiyorum. "

" tabi Oğuz Bey. Öyle diyorsanız. " derken Esra Oğuz'un kulağına doğru yükseldi. Oğuz'unsa umurunda olmamıştı.

xxx

Oğuz bütün gün sunumla ilgilendi. Çalışırken çevresinde insan istemezdi. Neyse ki akşamüzerine doğru sunumu bitirmişti. "Nasılsa işim Yok şuan" diye düşünerek biraz sosyal medyada takıldıktan sonra Esra'yı evine gönderdi. Evinde yalnız kalmak istediği için yatılı bir hizmetçi istemiyordu. Mutfağa gidip dolaba bakındı ama dolaptaki hiçbir şey ilgisini çekmemişti. Arayıp pizza siparişi vermeye karar verdi. Sonra hazırlanıp dışarı çıkmayı düşündü ama haftasonu macerasından sonra biraz dinlenmeye karar verdi. Pazar günü değil ama cumartesi gecesi onu çok yormuştu. O geceki kızı düşündü. Neydi ismi? Biraz hafızasını zorladıktan sonra bulmuştu "Deniz Gülercan". Kızın güzelliğini gece o kadar içmesine rağmen unutmamıştı. İyi de sevişiyordu. O Geceyi biraz düşündükten sonra kızı araştırmaya karar verdi. Bilgisayarını alıp salona geçerken kapı zilinin çalmasıyla kapıya yöneldi. Pizzası gelmişti. Onu da alıp koltuğa kuruldu. Bilgisayarı açıp önce Facebook'a girdi. Kızın ismini arattı. Bir şey çıkmamıştı. Okulunu yazıp tekrar arattığında karşısındaydı. Gerçekten de hatırladığı gibi, kız adeta bir tanrıça güzelliğine sahipti. Dudakları, gözleri mükemmel bir uyum içindeydi. "Yanlış yerde tanıştık." Diye geçirdi içinden. Kız şimdi görse muhtemelen Oğuz'un yüzüne bakmazdı. Oğuz tipsiz olduğundan değildi tabi, güvenirdi kendine, daha önce hiç reddedilmemişti mesela. Ama bu kız çok farklı bir karaktere sahipti. Sabahki çıkışması gibi. Daha önce de böyle tepkiler veren kızlar olmuştu tabiiki ama yapmacıklıkları yüz metre öteden anlaşılırdı. Bu kızsa söylediklerinin hepsinde gayet ciddi görünüyordu. Oğuz "İyi rol yapıyor demek ki" diye düşünse de buna kendi bile inanmamıştı. Belki de bu kız farklıydı... Ne düşünüyordu böyle acaba, hangi kız farklıydı ki bu kız olsun. Sonra niye bu kadar düşündüğüne anlam veremedi. Hiçbir kız için bu kadar düşünmemişti.  "yeter" diyerek koltuktan kalktı ve boş pizza kutusunu mutfağa götürdükten sonra en yakın arkadaşı Alp'i aradı. Alp her zamanki gibi bardaydı. Israrla Oğuz'u da çağırınca o da sıkıldığını farkedip kafa dağıtmak için kabul etti ve hazırlanıp hemen yanına gitti.

TENLERİN SEÇİMİOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz