Barış'ın ifadesini gördüğümde beni kandırdığını anladım. Yüzündeki sırıtışa bakılırsa, ne dediğimi kulağına ilk fısıldayışımda anlamıştı. Bana sesli söyletmek için anlamamazlığa vurmuştu.

"Pislik," dedim omzuna vurarak.

"Aşık olduğun bir pislik," diye düzeltti sırıtmaya devam ederek.

Ben az önce Hasan gibi mi demiştim? Unutun gitsin.

"Sanki sen aşık değilsin. Hemde delice aşıksın," dedim kollarımı bağlayarak.

"Aksini iddia etmiyorum."

Dediği şeyle göz bebeklerimin bir an kalp şeklini aldığına emindim. Birkaç saniye sessizce oturduktan sonra konuştum.

"Şimdi ne olacak?"

"Ne olacağını söyleyeyim," dedi. "Üzerindeki elbiseyi bir daha ben olmadan giymeyeceksin, Melihle konuşmayı keseceksin ve onu dövmeme bir şey demeyeceksin."

"O zaman sende Instagram'dan sahilde çekildiğin fotoğrafı kaldırıyorsun, Gülsu'yu takipten çıkarıyorsun ve hesabını gizliye alıyorsun," dedim. "Ayrıca telefonuna parmak izimi kaydetmen lazım, gri tişörtünü de bir daha vermeyeceğim. Sigarayı bırakıyorsun, içkiyi azaltıyorsun, kızlarla çok konuşmuyorsun, aradığımda en geç ikinci çalışta açıyorsun, mes-" diye taramalı tüfeğe bağlarken elini ağzıma koydu.

"Konuşmaya devam edersen susturacağım," dedi ve elini çekti.

Kastettiği şeyi anladığım için sussamda utangaçlığım büyük oranda azalmıştı. Beş dakika kadar önce öpüşmemişiz gibi konuşabiliyordum. Sanırım bana gıcıklık yapmasının nedenlerinden biri de utangaçlığımı geçirmekti.

"Sende bir konuş diyorsun bir sus diyorsun," dedim arkama yaslanırken. "Ayrıca Melih'i dövmene izin veremem."

"İzin istemedim?"

"Barış," dedim bıkkınlıkla. "Bugün ona yeterince sert konuştum zaten. Kavganın gereği yok şu anda."

O da arkasına yaslandı ve ikimizde değişen şarkıyı dinleyerek dalgaları izlemeye başladık. Birkaç saniye sonra Barış konuştu.

"Çok zamanını aldı mı burayı yapmak?"

"Sistemli bir çalışma sonucu sadece birkaç saat sürdü. Asıl iş malzemeleri bulmaktaydı."

"Merkeze gittin yani," dedi.

Görmese de başımı salladım. Dün çok yorulmuş, gece iyi uyumamıştım. Bugün de fazlasıyla yorulmuştum ve haliyle biraz uykum gelmişti.

"Hediyene bakmayacak mısın," diye sordum çok da uzağında olmayan kutuyu işaret ederek.

Uzanıp deniz rengindeki, çok büyük olmayan kutuyu aldı. Üzerindeki kurdeleyi çözdükten sonra kapağını kaldırdı ve içindeki şeyleri çıkarmaya başladı.

İlk çıkardığı şey olan, bana oje sürdüğü gün gizlice çektiğim fotoğrafa gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırarak baktım. Fotoğrafa birkaç saniye baktıktan sonra diğer hediyeyi çıkardı. 

Bizim mağaranın aynısı olmasa da Barış'ın bakınca anlayacağı minyatür mağara ufaktı. Altına basınca içinde beyaz bir ışık yanıyordu. Barış ışığını yakıp minyatür mağaranın içine baktı ve görmesini istediğim şeyi gördü. Aldığım güzel sanatlar yapan mağazaya biraz rica ve biraz parayla mağaranın içindeki duvarına bir kız, bir erkek ve bir de küçük köpek figürü çizdirmiştim. Işık yanınca resim çok net bir şekilde görülüyordu.

DÜŞMAN OKULLAR "YAZ KAMPINDA" Where stories live. Discover now