0.1

2.4K 77 46
                                    

      Ben Min Ji. Seoul National Üniversitesinde hukuk okuyorum. Aşırı çılgın,sürekli laf sokan,erkekleri deli etme yöntemlerini ezbere bilen bir tipim.(Hemde her türlü deli edebilirim ;) )

   Üniversite ara tatile girdiğinde kızlarla bir kaç günlüğüne otele kalmaya gittik. Güzel, beyaz ve siyah ağırlıklı döşenmiş mermerlerle süslenmiş büyükçe bir oteldi. Dört kız gittiğimiz için iki oda tutmuştuk.

     Cho-Hee ile odamızın kapısını açmaya çalışırken yan odamızdan uzun ve yapılı sarışın bir çocuk çıktı ve odasını kitledi. Ben hale anahtar ile kapıyı zorlarken çocuk bana döndü ve gülümsedi. Bende dönüp yapmacık bir şekilde gülümsedim.

"Yardıma ihtiyacınız var mı kızlar?"dedi erkeksi ama peltek bir şekilde. Hafif bir pelteklik vardı çocukta ve bu ona sevimlilik katıyordu. Cho-Hee direk atlayıp konuştu.

"Ah lütfen yardım eder misiniz? Arkadaşım on dakikadır kapıyı açmaya çalışıyor resmen dışarda kaldık."diyip dudaklarını büzdü. Bu kız aegyo yapmayı kesmeli çok çirkin oluyor.

Pis yavşak kız.

    Sarışın çocuk yanımıza yaklaştı ve bana elini uzattı. Elimde olan anahtarı ona uzattım ve kapıdan bir iki adım çekildim. Anahtarı deliğe soktu ve kapıyı hafifçe yukarı kaldırıp anahtarı çevirdi. Kapı yavaşça arkaya doğru açıldığında Cho-Hee hafif bir şekilde alkışladı.

"Teşekkürler beyfendi."diyip elinde anahtarı alıp bavulumu sürükleyerek içeri girdim. Omzumun arkasından baktığımda Cho-Hee hafifçe eğilip teşekkür etti. Tam kapıyı kapatırken çocuk hafifçe kafasını içeri uzatıp.

"Bir dahakine kapıyı hafifçe yukarı kaldırıp açarsanız daha rahat açarsınız."diyip sırıttı.

    Cho-Hee otuz iki kiş sırıtıyordu. Bana baktı ve ufak bir çığlık attı.

"Çocuk taş gibiydi yaaaa!!"

"Abartma yakışıklı değil sadece sevimliydi."

"Kızım görmedin mi? Kapıyı tutup kaldırırken kol kasları resmen şişti."

"Dikkatli bakmadım açıkçası."diyip göz devirdim.

Akşam yemeğine indiğimizde Kim ve Sun-Hi yemeklerini almış ve oturmuşlardı bile. Cho-Hee ile açık büfeden yemekleri alıp bizde masaya geçtik. Bir süre sonra yırtık kot pantalonu ve beyaz tişörtüyle o çocuk içeri girdi. Telefonda biriyle konuşuyor ve kahka atıyordu. Değişik bir ağız yapısı vardı güzel gülüyordu. Tam bir Ulzzang* tipi vardı.

Y/N:İyi yüz anlamına gelir. Kendine özgü tarzı olan modayı kendi tarzıyla takip eden anlamına da geliyor.

Yemeğini alıp masalardan birine oturdu ve telefonla konuşmaya devam etti. Üç dört masa yanımızdaydı ve tam görüş açımdaydı. Yemeğimi yerken gözüm ona kayıyordu. Tekrar kafamı kaldırdığımda göz göze geldik ve göz kırptı. Bir an içimdeki kanın resmen kaynadığını hissettim.

   Garson yanımıza arabası ile yaklaştı ve ne istediğimizi sordu. Beni sıcak basıyordu resmen içim yanmaya başlamıştı ve çocuk bana sadece göz kırpmıştı. Kızlar meyve suyu yada kola istediklerinde ben ise bol buzlu büyük bir kokteyl istedim. Kızlar sorgulayan gözlerle bana bakıyorlardı. Omuz silkip yemeğimi yemeye devam ettim.

Yemekten sonra otelin bar bölümüne geçmiştik. Ben dördünce kokteylime geldiğimde kızlar sadece iki bira içmişlerdi. Bir süre sonra bara adını bilmediğim sarışın gelmişti. Onu görünce yanaklarım yanmaya başlamıştı hızlıca ayağa kalktım. Başımın dönmesiyle elimi yaslıcak bir yer aradım. Elim sert bir şeye çarpınca onu tuttum ve sıktım. Derin bir inleme gelince kapalı olan gözleri yavaşça açtım. İlk olarak neyi tuttuğuma baktım. Kaslı koldu. Kafamı kaldırdım kim olduğuna bakmak için sarışın çocuktu.

Blue Moon// Wonho/TAMAMLANDIKde žijí příběhy. Začni objevovat