Ulan acelen ne. Daha yıkanacam, hazırlanacam. Kuaföre gidip saç, manikür pedikür, e bir de makyaj var. Şöyle gözlerime bir sürme mi çeksem. Doğum günümde yapmıştım. Baya da iyi olmuştu.
Neyse bu Buğra'yı daha da azdırır. İyisi mi bu uykulu paçoz halimle inivereyim aşağıya. O kadar da değil. Çizgimi bozamam. Daldım banyoya. Yeni aldığım güzel kokulu duş jelini yarıya indirdim. Şimdi Mert burda olsa da vıcık vıcık arkama daldırsa...
Bu düşünce apolloya ulaşmadan çıktım duştan. İçime H&M'den aldığım külotumu giydim. Üstüne Zara'dan Mert'in aldığı skinny siyah pantolon. Ayağıma soket çorap. İnce bileklerim görününce pantolonun altından içim bir hoş oluyor. Kendime akıyore.
Üstüme, kısa kollu sıfır açık yaka açık yeşil ve beyaz kalın çizgili tişört. Normalde kat kat giyinirim. Ama yeni aldığım siyah kaz tüyü montum sıcacık tutuyor. 700 ₺ zenginim boru diil. Üstüme de onu çektim. Telefona baktım. 10 dakika önce mesaj atmış Buğra. Aşağıda bekliyormuş.
~~~
" Mis gibi de kokuyoruz"
Dedi sarılırken. Bu doğru işte. İkimizin aroması birbirine karıştı. Başım döndü. Başını omuzuma koyunca, şöför bey amca dikiz aynasından bize baktı. Neyse ki homofobik birine çatmadık. Göz göze gelince gülümsedi hafiften.
" Buğra taksideyiz"
" Tamam özür dilerim"
Bir şey söyleyince hemen de özür diliyor. Ben erkeklerde böyle inceliklere alışkın değilim. Ama alışırım merak etmeyin. Nereye gidiyoruz acaba? Benden önce söylemiş sanırım. Bastı gidiyor taksici. Tabelada Suadiye yazınca köşede durduk.
Ulan yine evinin etrafında dolaştırıyor beni. Denizi gören bir lokantaya girdik. Yemek yeme modunda değilim daha yeni uyandım. Peynir tabağı, söğüş salata, salam, yumurta filân bir şeyler söyledik.
Aslında ben, mutluluktan daha da parlayan kara gözlerini yemek istiyorum. Bu yiyeceklerle şarap iyi olurdu ama Buğra'ya yasak. Kazadan sonra haklı belki de babası. Yeni araba da almamış. Zaten ehliyetine el koymuşlar.
Oysa arabalara çok düşkün. Yolda giderken güzel bir araba görünce içi giderek bakıp yutkunuyor zavallım. Epey sohbet ettik. Annesi daha 5 yaşındayken terk etmiş onları. Babası bir daha evlenmemiş.
Buğra'yı yardımcı kadınlarla ama her şeyiyle ilgilenerek tek başına büyütmüş. Onu hiç yalnız bırakmamış. Oğluna aşırı düşkünmüş. Buğra'da babasına tabi. Böyle tatlı bir çocuğum olsa ben de ellerimle büyütmek isterdim.
Böyle babalar da var baba. Herkes senin gibi iskele babası değil. Sen beni aynı evde yaşadığımız hâlde görmedin bile. Çocukluk fotoğraflarını görseniz. Mıncırmaya doyulmayacak tatlılıkta. Ben de ona çocukluğumdan söz ettim. Üzüldü sanırım.
Gözlerini benden kaçırdı. Kapadım konuyu ben de. Ne düşünüyor acaba? Sormaya cesaret edemedim. Bir büyü var aramızda. Fazla kurcalarsam bozulacak diye korkuyorum. Herşeyi bilirsek, yine aynı şey olur kovuluruz cennetten.
Zaman o kadar güzel geçiyor onunla. Akşam oldu bile. Ama daha birbirimize anlatacağımız o kadar çok şey var ki. Konuşmaya doymuyoruz. Canımız sıkılmıyor. Ben nasıl kaçacağım Buğra'dan. Eve gidip libidomu alkole daldırıp boğmam gerek.
Karşımda ellerini kollarını sallayarak konuşan, suratını şekilden şekile soktukça daha da güzelleşen çocuk... Öldürecen beni. Dayanamıyorum, atlayacam kollarına. Al kollarına kır kemiklerimi.
YOU ARE READING
Liseden Üniversiteye
Teen FictionKendin olabilecek misin? Sadece ve sadece kendin. Saf yalın doğduğun halin. Kabul etmekten korktuğun. Belki utandığın. Kendine bile göstermek istemediğin... Esas KENDiN olabilecek misin? Bu hikayede anlatılmaya çalışılan bu.... O anlaşılamayanın şii...
LU_88 ~~~ slow down ~~~
Start from the beginning
