58. Bölüm: "Bir Arkadaş"

41 2 0
                                    

Okulun kapısını geride bırakırken ilk defa bu kadar tedirgindim. Sanki tüm insanlar yüzüme tiksinerek bakıyor, tüm bu olaylardan beni suçluyor gibiydi. Halbuki pek çok kişinin olanlardan haberi yoktu.

Mete beni gördüğünde sakin bir şekilde yanıma geldi. "Nasılsın?"

Ses tonundaki soğukluk dikkatimi çekmişti olsa da üzerinde durmadım. "İyi sayılırım. Sen nasılsın?"

Omuzlarını silkti. "Ege'yle aranız nasıl?"

"Değişen bir şey yok."

"Neyse o zaman sonra görüşürüz."

Bir an afallayarak yüzüne baksam da hemen kendimi toparladım ve başımı sallayarak onu onayladım.

Sınıfa girdiğimde kimseyle göz teması kurmadan yerime oturdum. İnsanların beni yargılamasından neden bu kadar korktuğumu anlayamıyordum.

Başımı sıraya koyup gözlerimi kapattım. Ege'nin ailesi benden nefret ediyordu. Bu yaşadıklarının hepsinden beni sorumlu tutuyorlardı. Eh, haksız da sayılmazlardı. Yine de biraz anlayış fena olmazdı.

Bilge'nin bana karşı tutumlarında herhangi bir değişiklik yoktu. Hâlâ bana sevgiyle bakıyordu. Ege ise... O sanki bu duruma sevinmiş gibiydi. Neden olduğunu tam olarak anlayamamıştım. Ne olursa olsun Efe, onun ağabeyiydi. Üzülmesi gerekmez miydi?

"Balum..."

Başımı sıradan kaldırıp saçlarının arasından bana seslenen kişiye baktım. "İyi misin?"

Sessiz kalmakla yetindim. Beni anlayabileceğini biliyordum. Atlas, her zaman beni anlıyordu.

"Olanları duydum ve senin için çok endişelendim."

"Endişelenilmesi gereken ben değildim."

"Saçmalama. Hedef sendin. Bu da endişelenilmesi gereken bir konu."

Nefesimi sıkıntıyla dışarı üfledim. "Hedef olmaya alıştım."

***

Çıkış zili çaldığında eşyalarımı toparlayıp dışarı çıktım. Kendimi bir hayli bitkin hissediyordum.

Demir kapıya doğru yürüdüm. İnsanlar, okulu birer birer terk ediyordu. Bazıları hariç. Örneğin, hemen kapının yanında bulunan Ege ve sevgilisi. Eğlenceli olduğu her halinden belli olan sohbetlerine gülüşleri de eşlik ediyordu. Ege uzun süredir hiç bu kadar içten gülmüyordu. Bu sahne ister istemez imrenmeme neden oldu.

Umursamamaya çalışıp yanlarından geçecekken Banu'nun beni fark etmesiyle işlerin sarpa saracağını anladım. Sinsi gülümsemesini yüzüne yerleştirdi. Bu gülüşe ilk başta bir anlam veremesem de hemen ardından durduk yere tökezlememle neler olduğunu anladım. Kapıdan geçebilmek için onların hemen önünden ilerlemem gerekiyordu. Tabii Banu da bunu avantaja çevirmeyi becermişti. Ayağını uzatıp takılmamı sağlamıştı. Gerçekten iğrenç biriydi.

Sinirli bakışlarımı üzerine diktim. Oysa masumca Ege'ye bakıyordu. Ah, Ege tabii ki beni savunmayacaktı. Hatta belki de o da benimle dalga geçecekti. Ama Ege, ondan hiç beklemeyeceğim bir şekilde "Banu, bu yaptığın hiç hoş değil. Düşebilirdi. Bir insanın yaralanmasına sebep olacak şeyleri yapmamalısın." dedi. Ardından şefkatle bana baktı. "İyi misin?"

Gözlerimi irileştirip Ege'ye baktım. Tıpkı benim gibi Banu da şaşkınca Ege'ye bakıyordu.

"Banu, bugünlük eve kendin gidebilir misin? Benim bir işim var da..."

Banu, sinirle ayağını yere vurdu. "Ne işi?"

"Banu! Git!" diye bağırdı, Ege. Ne olduğunu anlayamıyordum. Sadece... Bakıyordum. Bir anlam veremiyordum.

Artık Çok GeçHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin