25. Bölüm: "Bedel"

175 54 12
                                    

Multimedyada Balum var.

Mete sonunda gelmişti. Bunu gördüğümde rahatladığımı hissettim.

Yerime otururken gülümsüyordum. "Günaydın."

O da gülümseyerek yanıtladı, beni. "Günaydın."

"Kaçak! Nerelerdeydin?"

"Sınava çalışıyordum."

Başımı sallayarak onayladım.
O anda Atlas içeri girdi. Anında görmemezlikten gelip camdan dışarı bakmaya başladım. Biraz dengesiz olabilirdim. Fakat bu umurumda değildi. Bizi ayıramazdı. Zaten böyle bir yetkisi de yoktu. Dün meydana gelen konuşmalarımızın burada bir değeri yoktu.

"Yerimde oturuyorsun." dedi sakince. Korkutucu bir tını vardı ama sesinde. Aklı sıra korkutup istediğini yaptıracaktı. Eğer istediği buysa daha çok beklerdi.

Gözlerimi camdan ayırdım yavaşça. Umursamaz bir tavırla "Sıra okulun diye biliyorum. Okul da bize bu konuda karışmıyor." dedim ve göz kırptım. Kendi lafını kendine karşı kullanmıştım.

Gözlerini kısarak baktı bana. Gülmek istiyordum. Ama fazla tuhaf olur diye düşünerek gülmedim. Sadece ufak bir sırıtma gönderdim. Kendini beğenmiş birinin gönderebileceği sevimli (!) bir sırıtış.

Yumruklarını sıktı ve dönüp gitti. İşte bu kadardı. Hemen pes etmişti. Zaten pes etmese de ne yapabilirdi ki? Hele de bana... İçten içe cadı kahkahaları atıyordum. Keyfim yerine gelmişti. Atlas'ı sinirlendirmek hoşuma gitmişti.

"Tebrikler. Kızım, çocuk resmen kas yığını. Ben bile hangi sıraya geçsem diye düşünürken sen karşı çıktın."

Umursamaz bir tavırla "Sen bile derken?" dedim. Ne demek istediğini anlayabilmiştim ama böyle bir ayrım yapılması hoşuma gitmemişti. Bu yüzden de es geçemezdim.

"Yani... Bilirsin... Onun kadar kaslı olmasam da benim de baklavam falan var. Güçlü sayılırım." kolumu kaldırdı ve kaslarıma dokundu. "Sende ondan pek yok."

Kolumu ellerinden kurtardım. "Birine diklenebilmek için kaslara gerek yok. Önemli olan cesaret. O da sende yok."

"Sert kızı tekrar sahalarda görmek gurur verici." dedi salak bir gülümsemeyle. Bu gülümseme sevimli yüzüne cuk oturuyordu.

Gözlerimi devirip dersin başlamasını bekledim. İlginç ama dersin başlamasını da bitmesini de dört gözle bekliyorduk. Bu biraz... İronikti.

***

Okul çıkışı eve doğru yürürken kolumdan çekiştirilmesiyle sarsıldım.

"Sen ne hakla bana dokunabilirsin?"

Sesim tüm okulda yankılanırken meraklı birkaç kişinin bakışları üzerimize toplandı. "Bana hesap vermek zorundasın." diye tısladı.

"Zorundayım?" diye sordum alayla. O kimdi ki ona hesap verecektim? Bir de buna zorunlu olacaktım. Kendini ne sanıyordu böyle?

Şizofren olma olasılığını düşündüm. Bir hayli yüksekti. Evet, kesin şizofrendi. Kendi kafasında kurup ona göre yaşıyordu. Halüsinasyon görüyordu, zavallım.

"Evet, zorundasın."

"Sen kimsin de sana hesap vermek zorundayım?" diyerek iç sesimi dışa yansıttım.

"Beni rezil ettin. Bunun hesabını sormayacağımı mı sandın?"

Ciddi anlamda sinir oluyordum artık. O kimdi ki hesap verecektim?! Sınıfımıza yeni gelen öylesine biriydi.

Artık Çok GeçHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin