"KALPTEKİ CESET"

318 16 0
                                    


"Korkma bana aşık olmaktan ya da çekip gitmekten. Çünkü kalbimdeki hiçbir cesedi sahipsiz bırakmadım ben."
NAZIM HİKMET

Tam olarak böyle düşünüyordu Zeynep. Kerem onun için bir nevi kalbindeki cesetti. Yok olamayan, kaybolmayan bir ceset.

Bazen düşünüyordu Zeynep; bu dünyaya sadece acı çekmek için mi gelmişti? Ne bir ailesi vardı ne de seveni.

Her zamanki huzursuzluğuyla kalktı genç kız yatağından. Gece boyu uyanmıştı kabusları yüzünden. Krizi tutmuştu yine. Sık olmayan bir şeydi ancak oldu mu da gitmek bilmezdi.

Ve yine o güzel şansına (!) bugün sınavı da vardı. Ne halt edeceğini bilmiyordu. Kesinlikle batmıştı, geri dönüşü yoktu.

Yine de hazırlanıp okula gitti Zeynep. 2 soru da fayda ederdi sonuçta, hiç yoktan iyiydi.

×××

Aylin her gününün aksine huzurla açtı gözlerini güne. Dün geceyi hatırlayınca sırıttı genç kız. İyi ki gitmiş ve Kutay'ı bulmuştu dün gece, en büyük iyikisi bu olmuştu.

-Flashback-

Bara giriş yaptığında gördüklerine şaşırdı Aylin. Kutay Sayer şarkı söylüyordu.

Sesinin güzel olduğundan neden kızın haberi yoktu? Sorulacaklar listesine attı genç kız sorusunu. Önce halletmesi gereken bir işi vardı.

Mikrofonu aldı ve Kutay'ın yanına yol aldı Aylin. Kutay, 'Ben ölmeden önce' şarkısını söylüyordu. Aylin de şarkıyı bildiğinden, ona eşlik edecekti.

Ben ölmeden önce 
Bir sürü dostum vardı 
Ben ölmeden önce 
Bir sürü düşüm vardı 
Ben ölmeden önce 
Bir sürü aşkım oldu 
Ben ölmeden önce 
Bir sürü hatam oldu 

Her şeye rağmen 
Pişman değilim 

Ama yine de 
Bazen düşündüğümde 
Bir gün gelir de 
Yaşarım ben de yine 

Tüm aşklarım 
Yalan mıydı ey Tanrım 
Çok yalnızım 
Eriyorum yavaş yavaş, yavaş yavaş...

Şarkının bittiğini ikisi de fark edememişti. Birbirlerinin gözlerinde kalmışlardı çünkü.

Aylin, bu maviş gözlerini parlarken görmeyi özlediğini fark etmişti. Uzun zamandır böyle güzel parlamıyolardı.

Kutay'sa gamzesine takıldı genç kızın. Hep orda yaşamayı hayal etmişti. O çukur, adamın huzuruydu. Gülerken çıkarlardı genellikle çünkü.

Alkış sesleri kendilerine getirdi ikisini de. Sonunda gerçek yaşama dönmeyi başarıp sahneden indiler. Konuşma vaktinin geldiğini anlamışlardı.

'Ya konuşma kötü biterse' sıkıntısı vardı ikisinde de.

Neyse, başa gelen çekilirdi.

-Şey, sanırım artık konuşmamız gerekiyor?

-Bence de.

-Konuşalım o zaman?

-Aynen.

-Kutay?

-Aylin?

-Tek kelimelik cevaplar vermendeki amaç ne acaba?

Bir süre cevap veremedi Kutay. Kendisi de bilmiyordu ki zaten cevabı. Kaptırmıştı kendini Aylin'e, aklı hâlâ o güzel gamzelerindeydi. Onu öpmeden ölmek istemiyordu.

Ve öyle de yapacaktı. Sevdiği kadının şaheserini öpecekti.

-Aylin?

-Evet?

-Biliyor musun, gamzelerini çok seviyorum ben senin. Senin kadar çok hem de. Hep onları öpmenin hayaliyle yaşadım ben. Şimdi sorsam sana, gamzelerini öpmek istesem, izin verir misin bana? Orada hayat bulmama, güç bulmama izin verir misin?

Gözleri dolmuştu genç kızın. Bu adam ne güzel konuşuyordu öyle. İyi ki seviyordu bu adamı, iyi ki!

-Tamam ama ondan önce sana bir şey söylemek istiyorum ben.

-Söyle?

-Seni seviyorum, maviş.

Kutay da Aylin gibi düşünüyordu şu an. Bu kız onun iyikilerinin en güzeliydi ve hep de öyle kalacaktı.

Vaktin geldiğini anladığında Aylin'e doğru yaklaştı genç adam. Dudaklarını gamzelerinin üstüne kapattı. Asıl huzur şimdi vardı, sevdiği kadının gamzeleri, onun hayatıydı.

-Flashback Son-

×××

Sonunda sınavı bitmiş, eve varmıştı Zeynep. Beklediğinin aksine o kadar da kötü geçmemiş, çoğu soruyu yapmıştı.

Bugün itibariyle sınav izni bitiyordu. Yani şimdi koca bir evi temizlemesi artı bir de yemek yapması gerekiyordu. Tabi önce çalan kapıya bakmalıydı.

-Kerem? Senin ne işim var bu saatte evde, okulda olman gerekmiyor mu senin?

-Sana hesap mı vereceğim Zeynep?

Yine bilindik Kerem Sayer ve içki kokusu. Lanet olası adam içmekte ne buluyordu!

-Sen yine mi içtin!

-Sana ne Allah'ın belası, sana ne! Siktir olup gitsene sen ailene falan? Aa tabi, senin ailen de yoktu değil mi, haklısın.

Dediği şeye karşı sessiz kaldım. Yine canımı yakmıştı işte! Yine hassas noktamdan vurmuştu beni. Lanet olası herif!

Bir şey demeden kapıdan çekilip içeri geçtim. Ağlamayacaktım. Hele onun karşısında, asla ağlamayacaktım.

-Zeynep?

-Zeynep?

-Ah siktirtme belanı Zeynep bak şu yüzüme artık!

Ona döndüğüm anda beni kendine çekip sarıldı. Elim havada kalmıştı.

Bu adamın derdi neydi? Neden önce yıkıp sonra onarıyordu? -ilk defa!-

Havada kalan elimi boynuna sardım. Direnemezdim zaten. İnsan zaafına nasıl direnebilirdi ki?

Yüzünü boynuma yatırdı ve koca bir öpücük yerleştirdi.

Bu adama ne oluyordu?

-Özür dilerim Zeynep, söylememem gereken bir şey söyledim. Özür dilerim...

#BÖLÜMSONU

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum canlarım benim. Öpüyorum hepinizi, sevgiyle kalın.

UMUTOù les histoires vivent. Découvrez maintenant