"Bu arada sen uyurken Ay'kolik diye kaydettiğin kişi seni aradı."

"Mesaj da atmış," dediğinde kafamı sallayarak onu onayladım.

"Aynen gördüm, 'Her şey yolunda mı?' yazmıştı."

Dudaklarımdan kaçan itirafımla gözlerim büyürken, "Demek telefonumu karıştırdın," dedi.

"Hayır," dedim hemen itiraz ederek. "Belki Adal'dır diye baktım."

"Şifremi bilmiyorsun, nasıl karıştırabilirsin ki?" dediğinde hala sorgulayıcı, kısık bakışlarının hedefindeydim.

"Karıştırmak istesem sağ işaret parmağını telefona okutarak gayette karıştırabilirdim ama yapmadım, şöyle bakmayı kes."

"Keşke açıp konuşsaydın, arayan kişi Adal'dı. Az önce konuştum ben de."

"Nasıl yani? Gerçekten mi?" diye sorduğumda kafasını salladı. "Beni neden aramadı ki?"

Kısık sesle daha çok kendime sorduğum soruyu duyan Can, "Sen bazen o saatlerde uyuyor oluyorsun diye aramamış, akşam arayacağını söyledi. Bir de seni sevdiğini ve sana iletmemi söyledi."

"Öyle bir şey söylemediğini ikimiz de biliyoruz."

"Selam söyledi işte, seni seviyorum demenin başka bir yolu."

Can'ın dediklerini duymazdan gelerek, "Ay'kolik ne alaka? Alkolikten falan mı geliyor?" diye sordum.

"Onu da sen bul. Salata dışında her şey hazır görünüyor, çekil onu da ben yapayım."

Soruma cevap vermeyeceğine emin olurken, "Sen git hazırlan, hallederim beş dakika da," dedim.

"Emin misin?" diye sorduğunda sesindeki alaycılığı garipserken, "Evet?" dedim aynı şekilde sorarak.

"Salata yapma kısmını değil, beş dakika da yapma kısmını soruyorum. Emin misin diye."

Can kendi cümlelerine kendisi gülerken gözlerimi devirdim. Elimi yıkayıp, mutfak kapısına asılı olan beyaz havluyla ellerimi kurularken, "Benden bu kadar, ne halin varsa gör," dedim sinirle.

"Şaka yaptım."

Elimi beyaz havluya hırsla kurulamaya devam ederken, "O komik şakalarını salata yaparken domateslere, marullara yaparsın artık."

"Ama benim mutfakta tek başıma canım sıkılır."

Havluyu eski yerine bırakırken, "Bunun beni ilgilendiren kısmı?" diye sordum. Hissettiğim duyguların yoğunluğun zıttı sakin bir ifadeyle.

"Adal'la nasıl ev arkadaşı olduğumuzu anlatmadım daha."

"Merak etmiyorum," dedim ama yalan söylediğimi ikimizde biliyorduk. Hala mutfakta oluşum da yalanımı ortaya seren başka bir unsurdu.

"Pekâlâ, diyelim ki öyle. Ya sana Adal'ın sana asla söylemeyeceği bir şeyi söyleyecek olsam, yine de mi gidersin?" Can'ın dudaklarından dökülen her kelime merakımı biraz daha körüklerken büyük bir soluğu ciğerlerime yollayarak en yakınımdaki sandalyeye doğru adımladım. Ağır hareketlerle sandalyeyi çekip otururken Can'ın üzerimdeki bakışlarını hissetmemem mümkün değildi. Kollarımı göğsümde bağlayarak vücudumu Can'a doğru döndürdüm.

Göz göze geldiğimizde çenemi hafifçe dikleştirerek, "Evet, dinliyorum. Neymiş Adal'ın bana asla söylemeyeceği şey?" diye sordum.

Yüzüne zaferini temsil eden gülümseme yayılırken, dudakları yukarı doğru kavislenmişti. Bana arkasını dönerek göz temasımızı koparırken, deterjan sıktığı elini mutfağın lavabosunda yıkadı. Ellerini tazyikli akan suyun altında ovalarken, "Önce nasıl ev arkadaşı olduğumuzu anlatmak istiyorum," dedi.

KAÇAK & KAÇIK | TAMAMLANDI Место, где живут истории. Откройте их для себя