11. EVRE
Esirlik ve misafirlik... Anlamı incecik bir çizgiyle birbirinden ayrılan sözcükler. Birbirine ne kadar uzak görünseler de bir o kadar yakınlardı aslında. Şu an içinde bulunduğumuz yerde: evde, şehirde, ülkede hatta gezegende misafir miydik yoksa esir mi? Bu soru için birçok insan farklı cevaplar verecekken ben bu sorunun cevabını kendimce vermiştim. Gezegen konusunda hala tereddütlerim olsa da emin olduğum bir nokta vardı. Bu evde esirdim.
Bakışlarım perdelerin sakladığı penceredeyken güneş ışınları absorbe edilse de odanın içini aydınlatabilecek kadar güçlüydü. Uyku dün geceden sonra kısa süreliğine de olsa benliğime uğramıştı.
Bakışlarım tavana dönerken düşüncelerim her yerdeydi, dağılmışlardı. Onları toparlamak için çaba sarf etmezken komodinin üzerindeki, tepsiden kalan alanda duran telefonumu aldım. Herhangi bir bildirim yokken 13:24 sayıları parladı ekranda. Adal'ın arkadaşının hala evde olma ihtimalinden dolayı aşağıya inme konusunda tereddütteydim. Telefonu tekrar komodinin üzerine bırakırken yatakta gerinerek üzerimdeki uyku kırıntılarından kurtulmayı denedim.
Prangalar beni bu odaya hapsederken, her hücrem bu eve kelepçelenmişti. Hapis olduğum bu ev, bu oda üzerime gelmeye başlamıştı. Gömülü kaldığım yatakta yorgan, toprak görevi görerek üzerimi örterken üzerimdeki örtüyü kaldırdım.
Güneş ışınlarına hasret bedenim günışığı için yanıp tutuşurken dünkü gördüğüm yeşil irisler aklımdan çıkmıyordu. Bir yanım bunun tesadüften ibaret olduğunu söylerken, diğer yanım buna şiddetle karşı çıkıyordu. Tesadüf olmadığını fısıldıyordu bakışlar. İrislerdeki anlamlar tesadüften fazlasıydı. İkinci ihtimali göz arardı ederken, ilk ihtimalin gerçek olmasını diledim.
Yatakta oturur pozisyona geçerken bakışlarım perdenin sakladığı pencereye kilitlenmişti. İki ihtimali de değerlendirirken prangaların kilidini kırarak küçük adımlarla pencereye doğru ilerledim. Ellerim perdede asılı kalırken kafamda vals eden soru işaretlerine ithafen fısıldadım.
"Sadece tesadüf."
Kurduğum cümleden güç almayı umarak perdeye daha fazla eziyet etmemeye karar verip perdeyi araladım. Güneş ışınları perde engeline takılmadan doğruca odanın içine girerken bedenim ihtiyaçla sızladı. Doğruca karşı pencereyi göz hapsine alırken yeşil irislerin sahibi orada yoktu. Rahatlama hissi her hücreme yayılırken gözlerimi yumup güneş ışınlarının tüm vücudumu ele geçirmesine izin verdim. Işınlar vücudumda bir yılan misali yayılırken hücrelerim enerji depoluyordu.
"Sadece tesadüf."
Bir süre pencerenin önünde gözlerim kapalı durduktan sonra yüzümü yıkamak ve ihtiyaçlarımı gidermek için banyonun yolunu tuttum. Soğuk suyla yüzümü yıkayıp kendimi daha iyi hissederken odama geçmek için banyodan çıktım. Tam odama gireceğim sırada dış kapının kapanma sesi ulaştı kulaklarıma.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAÇAK & KAÇIK | TAMAMLANDI
Teen FictionLacivert ve gri... Farklı kalemlere ait, birbirlerinin zıttı iki mürekkebin rengi. Bu renkler kader adı verilen defterde çakışıp birbirlerine karışmışlardı, ansızın ve habersizce. Artık ikisi de bir olup farklı iki hayatı değil, aynı hayatın satırla...