Okul konusunda ise kararsızdım. Şu sıralar başımdaki dertler hiç yetmiyormuş gibi bir de meslek kararımı gözden geçiriyordum.

Daha fazla dertlerle uğraşamayacağımı fark ettiğimde Harry Potter: Felsefe Taşı'nı kaçıncı olduğunu bilmesem de izlemeye başladım.

Bulutların arasından geçerken film izlemek çok eğlenceli bir şeydi. Shawn'ın da uyuyacağı tutmuştu ya!

Filmin ortalarına geldiğimde biraz üşümeye başlamıştım. Aslında uyusam çok iyi olacaktı ama ilginçtir ki uyumak istemiyordum.

Sırtımın arkasına sıkıştırdığım küçük örtüyü omuzlarımın üstüne örttüm. Shawn'ın üstünde bir pike olduğu için onu dert etmemiştim. Kafası kopasıca Voldemort'a söverken elime aldığım kurabiyeyi kemirdim.

Beni birkaç günlüğüne uçağın içinde bıraksalar şu anki kilomun en az iki katı olacağıma dair garanti verebilirdim.

Normalde, yeni hayatım için endişelenmem gerekirdi ama ben burada sonunu bildiğim filmde Harry için endişeleniyordum. Bu da benim anaçlığımdı işte.

Ancak oraya adımımı attığımda streslerin kraliçesi olacağımdan adım gibi emindim.

Yanımda bir kıpırtı hissettiğimde refleks olarak sağıma döndüm. Shawn sağa sola kıpırdanıyordu ve hafiften terlemiş gibiydi.

İlk izlenimlerim sonucu kabus gördüğüne karar vermiştim ama uyandırsam mı uyandırmasam mı emin olamıyordum.

Babam bana hep küçükken kabusun sonuna kadar beklememizi, o kişinin kabusuyla yüzleştikten sonra rahatlayacağını söylerdi.

Annemse kabus gören kişiyi fark ettiğimizde uyandırmamız gerektiğini çünkü gerçek hayatta yaşadığı zorluklar yetmiyormuş gibi rüyasında en azından rahat olmasının daha iyi olacağını söylerdi.

Ama şu anda yanımda ne annem ne de babam vardı ve ben çoktan kendi kararlarımı verebilecek kadar yalnız yaşamıştım.

"Shawn," dedim kısık ve kulağa melodi gibi gelen bir sesle. Ellerimi başının yanına koymuş yanaklarını okşuyordum. Bu, insanları rahatlatmalıydı. Onu ne uyandıracaktım, ne de kabusuna müsaade edecektim. İki dakikalığına kabustan kopsa yeter de artardı bile.

"Kabus görüyorsun. Sakin ol." dedim aynı ses tonuyla. Göğsü hızlı hızlı inip kalksa da gözlerini bilinçlice kırpıştırdığında beni duyduğunu anladım.

"Dünya turunda olduğunu hayal et. Ne olursa olsun sevdiğin işi yapıyorsun. Seni çok seven insanlarla tanışıyorsun. Beni bulduğun gibi onlar da seni görmenin büyük bir şans olduğunu düşünüyorlar."

Kimsenin aklına gelmese de kabusu rüyaya çevirmek bu kadar kolaydı işte.

Bay Mendes uykusuna kaldığı yerden sakince devam ederken ben de artık kestirmem gerektiğini anladım. Bilgisayarı kapattım ve koltukta en rahat pozisyonu bulmaya çalıştım.

Yüzüm Shawn'a ve onun masum yüzü bana dönükken uykuya yenik düştüm.

Seni özlemişim eski dostum.

~

"Ece Hanım yolculuğun bitmesine bir saat kaldı. Haber vermemiz için not düşmüşsünüz."

Hostesin sesiyle gözlerimi açtığımda her zamanki gibi ağzımda kötü bir tat hisstemiştim.

"Teşekkür ederim." dedim kısık çıkan sesimle. Ardından genç kadın gittiğinde Shawn'a baktım. Hala uyuması iyiydi ama bir yandan da haklı olarak sinirim bozuluyordu.

Queen of Atlantis || Shawn MendesWhere stories live. Discover now