↩27↪

1.5K 145 19
                                    

[Bölümü medyada duran Ruelle - Storm'la okuyabilirsiniz. Çünkü önemizlemede öyle okudum ama yazarken
SYML-Where's My Love?
Amber Run - I Found
kullandım. Size kalmış ]

Tony Stark önünde duran pembe kapaklı günlüğün eskimiş sayfalarına bir defa daha baktı ve gözlüğünü gözünden çıkartıp kenara koydu.
Yazanlara kısaca bakarak son yazılan kısımlara geçti, kendi yazdığı kısımlara.
Mavi mürekkepli kaleminin ucunu açtı ve yaptığının ne kadar doğru olup olmadığını düşünmeye başladı.
Annesinden kalan tek şey olan bu günlüğe sadece o gün yazardı ama bugün içinde dolmuş olan tüm o hisleri sayfaya dökmek istiyordu. Annesinin sayfalarına, annesine...

"Merhaba Anne ;
Bugün burada olmamın sebebinin sen olmamasına lütfen üzülme. Senin için geldiğim günlerden birinde değilim.
Bugün başka birisi için yazmaya geldim anne, senin gibi birisi için.

Onu seviyorum anne ve inan bana senin gurur duyacağın hareketler yapmıyorum. Bundan dolayı bana kızmanı istemiyorum ama sen olmadan, sen bana cesaret vermeden yürümekten bile korkuyorum.
Ailemizin sorumluluklarını omzumda hissediyorum ve korkuyorum anneciğim.

Korkularımın beni yönetmesine izin vererek seni hayal kırıklığına uğratıyorum. O gün seni öldüren ateşten delicesine korkuyorum ama ateşi bulmaktan çekinmiyorum.

Sevdiğim adamın çevresinde ki ateş ona ulaşmamı engelliyor. Ve benim tek yaptığım uzaktan izlemek oluyor. Ben sen değilim anne. Ben senin gibi sevdiklerim için kendimi ateşe atamam. Korkaklıktan başka hiçbir şeye sahip değilim ve bu benden nefret etmeni sağlıyor muhtemelen.

Sana yazmak istediklerim bunların hiçbiri değil. Sana yazmak istediklerim anlamlandıramadığım duygularım. Beni iyi dinle, iyi gözlemle anneciğim. Çünkü senin oğlun olmaktan çok uzaklaştım. Kendim olmaktan çok uzaklaştım...

Onu ilk defa yeni okulumu gezerken eski spor salonunda ağlarken görmüştüm. Mavi gözleri ağladığında dolayı belirmiş ve dudağının kanadığını görebiliyordum. O kadar narin ve kırılgan duruyordu ki onu sarmalayıp korumak istemiştim. Onun sana benzediği düşündüm ve benziyordu da. Her gün araştırdım onu. Neyi sever, ne içer, ne yapar, kim? 

Her bir sorunun cevabı tenimi dağladı, herbir soru beni kendimle çeliştirdi. Senin gibi olan her kadından uzak durmak için yıllarımı harcadım anne. Ama o farklıydı sanki senin erkek halin gibiydi ama ondan uzak duramıyordum. Beni kendine çekiyordu ve benimde kendi kurallarımı öldüren tetiği çekmemi sağlıyordu.

Ona notlar yazdım, ona içimdeki yabancıyı ifade ettim. O ise başkasına gitti, yıkıldı ve hayal kırıklığına uğradı. Vazgeçmedim hala onun yanında kaldım. Ona kötü sözler söyledim, ona yazdım ve onu öptüm. Ama asla seni seviyorum diyemedim yüzüne... Diyemeyeceğim kadar sana benziyor çünkü, korkuyorum. Onu kaybetmekten, seni kaybetmekten.

Beni görmek istiyor ve bunu yapmasına izin vereceğim. Belki de ömrümde bir gün Howard Stark'ın değilde Maria Stark'ın oğlu gibi davranacak ve öyle kalmaya çalışacağım. Sen beni kurtarırken böyle biri olmam için kurtarmamıştın anne.

Steve hakkımda her şeyi biliyor. Ona bir notta kim olduğumu yazdım; beni araştırdı, babamı araştırdı ve kim olduğumuzu ne yaptığımızı biliyor. Yine de beni öptü anne, yinede bana seni hatırlattı. Yine de onunla olmama izin verdi. Ondan uzkalaştım ama ateşten kaçmak kıvılcımı beraberinde getirmekten çekinmedi. Tekrar buldum onu...

Şimdi düşünüyorum anne... Kaderimi kabullenmek için çok mu geç kaldım?  Onu sevdiğimi anlamak için geç mi kaldım?  Ona söylemek için geç mi kaldım?  Kendi kendime verdiğim sözleri bozarak yanlış mı yaptım?  Yıllarca seni solmuş sayfalar arasında arayarak hata mı yaptım? 

Seni özlüyorum. Yokluğun içimi kasıp kavururken varlığın, eski evdeki varlığın tenimi ürpertiyor... Hergün sana sarılmak, seninle kavga etmek, barışmak, uyumak ve sana ağlamak istiyorum. Sana ağlamak istiyorum anne, senin için değil.
Kollarında uyuya kaldığımda saçlarımı okşayarak babamı çağırmanı istiyorum. Babam beni götürürken hala televizyon izleyen Wanda'yı süt ve kurabiye teklif ederek yatağına götürmeni istiyorum.
Senden çok isteğim var anne. Ama aslında basit olan bir tane var.

Burada olmanı istiyorum anne... Burada hayatta olmanı. Evimizde olmanı. Benimle olmanı. "

Tony Stark gözlerini sildi ve mürekkebin biraz dağılmış olduğu son kısma baktı. Annesini özlüyordu ve bunu hissetmediği tek anın Steve'le olduğu anlar olduğunun farkındaydı. Steve'i seviyordu ve onunla olmak istiyordu ama Steve...

Annesini özlüyordu, annesiyle olmak istiyordu ama... Annesinin onu bırakmaması için mezarının başında nasılda yalvarmıştı, nasılda gözyaşı dökmüştü ama ona asla dayamayan annesi koşarak gelmemişti, yattığı tabuttan kalmamıştı, oğluna sarılmamıştı...

Tony önündeki günlüğü kapattı ve kapağın üzerinde yazan 'Maria' yazısının üzerinde parmağını gezdirdi ve derin birkaç nefes aldı. Yorganını açtı ve günlüğünü yastığının altına düzgünce yerleştirerek yerine yattı.

"Tanrım! Sakın ama sakın Steve'in beni bırakmasına izin verme. Annemi vermeyeceğini biliyorum ama lütfen lütfen Steve'i benden alma. Onun da gitmesine izin veremem." 

Tony gözünden yastığa damlayan damlalara aldırmadan kafasını sertçe bastırdı ve gözlerini kapattı...

Tony Stark, çaresiz bir çoçuktan başka hiçbir anlam taşımıyordu. Tony Stark  kimsesiz bir çocuktu ve kimsesinin olmasına tahmin ettiğinden daha yakındı.

✖✖✖

Biraz önce Tony'nin gözünden olanları, yaşadıklarını okudunuz. Sadece Steve'i değilde bu bölüm tüm yıkık ve dökük olma olayını anlatmaya çalıştım. Umarım beğenmişsinizdir. (Zorlayınca yada deneyince duygusal olamıyorum abi)

Spidey is out.

the notes in my cupboard ¤ stony ✅Where stories live. Discover now