↩7↪

1.8K 175 23
                                    

Steve sınıftan dakikalar önce çıktığında saçlarını çekiştirdi ve duvara tekme attı. Fizik sınavına girmiş ve başka bir salağın onun kağıdına bakması yüzünden sınavını erken almışlardı.
"Tanrım takıma giremeyeceğim." 
Steve hızla sesin geldiği yöne döndüğünde gözleri esmer çocuğu buldu.
"Eddie... Yani Anthony, ne yapıyorsun?" 
Esmer çocuk sırıtarak duvara yaslandı ve omuzlarını silkti.
"Adımı öğrenmişsin umarım Natasha'ya da öğretirsin." 
Steve yamuk bir gülümseme attı koridorun zeminine oturdu.
"Soruma cevap vermedin, Anthony?"
Esmer çocuk gözlüğünü düzelterek oturan çocuğa baktı.
"Sınavının nasıl geçtiğini soracaktım. Bu arada Tony de."
Steve başını salladıktan sonra sınıfın kapısını gösterdi ve omuzlarını silkti.
"Çok iyi değil." 
Esmer çocuk gülerken Steve'de öylece ona bakmaya devam etti. Steve kafasını dizlerinin üstüne koydu ve zemine bakmaya başladı. Esmer çocuk söyleyecek bir şey ararmışcasına çevresine bakındıktan sonra kendini duvardan ayırdı.
"Sonucu görmeden konuşmak istemezsin, ha?" 
Steve'in mavi gözleri esmer çocuğun sırtına değdi ve yüzüne yayılan gülümsemeye engel olamadı. Bu çocuğun üstünde farklı bir etkisi vardı ne Natasha gibi nede Sam gibi. Ne zaman konuşsalar Steve kendini sersem gibi sırıtırken ve çevresine bakarken buluyordu. Bu da kendini sorgulamasına neden oluyordu.

Steve pasını attıktan sonra topu diğer çocuğun almasıyla hızla arkasını döndü ve koşan çocuğun önünü kesti.
"Stevieeeeee!" 
Steve duyduğu çığlıkla odağını kaybederken diğer çocuk hızla yanından geçti ve topu sürmeye başladı. Steve kendine gelip çocuğun peşinden gittiğinde çocuk hızla potanın önünde yükseldi ama Sam'in siyah elleri son anda topa vurdu ve topu sahadan uzaklaştırdı.
"Stevieeeee! Berbat oynadın."  
Steve gözlerini devirerek kenarda duran Natasha'nın yanına ilerledi ve kaşlarını kaldırdı.
"Ne var, Nat?" 
Natasha kucağında tuttuğu kağıdı kaldırdı ve Steve'in suratına yapıştırdı.
"Fizikten en yüksek notu sen aldın. Tanrım!!" 
Natasha'nın çığlığı sahanın içinde yankı yaptı ve antremandaki herkes durmuştu.
"Çocuklar aramızda bir inek var."
Sam kıkırdayarak Steve'in omzunu sıktı ve Natasha'ya göz kırptı.
"Nasılsın prenses?" 
Natasha gözlerini devirerek saçlarını düzeltti ve Sam'e dil çıkardı.
"Kraliçe olduğumda seni soytarım yapacağım." 
Steve hala sınav kağıdına bakıyor ve gözlerine inanamıyordu. Sonunda hareket edebildiğinde sahanın çıkışına doğru ilerledi.
"Nereye Steve?" 
Sam elindeki saç tutamıyla Steve'e bağırdığında bir yandan da Natasha Sam'in eline vuruyordu. Steve kağıdını sallayarak bağırdı.
"Takıma yeni eleman getirmeye..."
Steve okulun koridorlarını aşıp yemekhanenin içine geldi ve derin bir soluk aldı. Antrenman dolayısıyla terli ve soluk soluğaydı, kızların yiyecek gibi bakışları o kadar rahatsız edici gelmiyordu çünkü gözleri başka birini arıyordu.
Sonunda masalardan birinde oturan esmer çocuğu gördüğünde hızla gitti ve kağıdı masanın üzerine sertçe bıraktı.
"Sınıfın en yüksek notu bende.Geçtim." 
Esmer çocuk bakışlarını yavaşça kaldırdı ve gözlüklerini düzeltti. Steve kalkıp yanından geçen esmer çocuğu gözleriyle takip etti. Esmer çocuk kapının orada duran beyaz saçlı ve iyi görünümlü adamın yanına ilerliyordu. Steve elindeki kağıtla salak gibi masanın önünde kaldığında bir anda yemekhaneyi kalın ses doldurdu.
"Sana kimse yok demiştim." 
Tüm yemekhane kapının önüne döndüğünde beyaz saçlı adam herkese sertçe baktı ve asıl bakışlarını Steve'e çevirdi. Beyaz saçlı adam hala Steve'e bakarken esmer çocukla konuştu ve esmer çocuğun da Steve'e bakıp kekelemesini sağladı. Esmer çocuk ve adam gittiğinde Steve kağıdına bakarak yemekhaneden çıktı. Sınav kağıdını kaybetmeden dolaba koyması gerekiyordu.
Dolabını açtığında süzülen kağıt parçasını tuttu ve sınav kağıdını koyarken bir yandan açtı.
"Howard Stark. Aile geçmişlerini araştırmalısın." 
Steve notu okuduktan sonra beyazlı adamın yüzünü hatırladı. Stark, Howard Stark. Ünlü Stark Endüstri'nin sahibi Howard Stark ve oğlu Anthony Edward Stark...

Steve büyümüş gözleriyle hatırladıklarını düşündü. Geçen yıl oğlunun kaza yaptığı ve üstünün kapatıldığı söyleniyordu. Howard Stark zengin bir piçti ve oğlu onun izinden gitmekten çekinmiyordu. Haberler böyleydi ve Steve ilk okuduğunda yeterince küfür etmişti.
"Hey sınavdan geçmişsin." 
Steve duyduğu sesle hızla arkasını döndüğünde omzunu dolabın kapağına çarptı.
"Tony?" 
Esmer çocuk gülümsediğinde Steve tepkisizce onu izledi.
"Takım işini ne yapacağız, zeki çocuk?" 
Steve omuzlarını silkerek dolabını kapattı ve koridorda ilerlemeye başladı.
"Takıma gelmiyorsun." 
Esmer çocuk kaşlarını kaldırıp başını salladığında Steve durdu ve sertçe baktı.
"Siz Stark'ları tanıyorum."
Esmer çocuk şaşkınca baktığında Steve burnundan bir nefes verdi.
"Ben ahmak değilim. Seni ve babanı tanıyorum tamam mı? Seni takımımda istemiyorum."
Esmer çocuk ellerini cebine yerleştirdi ve ilerlemeye başladı.
"Okulda birinin doğruları bilmesi güzel. Başkalarına söyleyeceğini düşünmüyorum, Rogers."
Steve arkasını dönüp giden çocuğun arkasından salak gibi kalmıştı. Çok sert davranıp davranmadığını düşünüyordu. Sırf geçmişinden dolayı onu dışlamak.
"Tanrım antremana dönmedin mi sen hala?" 
Natasha'nın sesi koridorun diğer ucundan duyulduğunda Steve o yöne döndü.
"Kendimi kötü hissediyorum sadece." 
Natasha arkadaşının omzuna kolunu doladı ve sırıttı.
"Yarın maç var." 
Steve başını salladı ve ilerlemeye başladı.
"Maça çıkacağım ve o piçe gününü göstereceğim." 
Natasha başını olumsuz anlamda salladı ve kibarca gülümsedi.
"Onun gözünde morluk görmek istemiyorum. Bilirsin gözlerinin maviliği çok hoş ve teninin rengi-" Steve bıkkınca Natasha'nın cümlesini kesti.
"Natasha!" 
Natasha 'ne var? ' dercesine baktı ve iç geçirdi. Steve'le birlikte basketbol sahasına geri döndüler. Ne kadar tüm takım gitmiş olsa da Sam hala tribüne oturmuş arkadaşını bekliyordu çünkü yarın almaları gereken bir maç vardı...

the notes in my cupboard ¤ stony ✅Where stories live. Discover now