↩26↪

1.4K 146 54
                                    

"Muhtemelen beni bulamayınca dolabını açıp içini kontol ettin. Daraaaa buradayım, sivri zeka...

Her neyse kağıdın arkasını çevir ve çevrene bakarak adrese ilerle.

Olman gereken yere gelene kadar notlarımı bulacaksın."

Steve notu okuduktan sonra çevresine bakındı ve herhangi bir not bulmaya çalıştı. Okul boşalmış ve kimsenin kalmadığından emin olmak için çıkış kapısında beklemişti.
Dolabındaki notların sahibinin özür dilemek için bu kadar uğraşması komiğine gitmişti. Steve zaten darılmamıştı ki küssün, zaten bunu demek için gidiyordu ya.

Koridorda yürümeye başladığında dolapların birinden sarkan kağıdı gördü ve sırıttı.

"Somebody stole my car radio now i'm just sit in silence. Sometime quite is violence."

[Birileri arabamdaki radyoyu çaldı, şu an sessizlik içinde oturuyorum. Bazen sessizlik şiddettir.]

Steve okuduğu şarkı sözüne karşı gülümsedi ve okul kamerasına dönüp kağıdı salladı.
"Demek Car Radio, ha?"
Steve yeni notu cebine koyarken elinde tuttuğu adrese tekrar baktı.
"Uçurumunda ucunda ne işin var, Yabancı? Neden uçurumun kenarı? "
Steve sırtında gezinen ürpertiyi engelleyemeden çıkış kapısına doğru ilerlerken yemekhane kapısına yapıştırılmış notu gördü.

"Jesus take the wheel, take ıt from my hands 'Cause I can't do this on my own.

Carrie Underwood"

[Tanrım sorumlulukları al, al benim elimden. Çünkü bunu kendi başıma yapamam. ]

Steve bu notuda cebine sıkıştırdıktan sonra yemekhanenin kapılarını sertçe itti. Yemekhane kapıları açıldığında kulağına Garfunkel ve Oates'ten Me - You and Steve şarkısı doldu ve kahkahasını durduramadı.
İleride duran masanın üzerindeki notu aldı ve okuyunca büyük bir kahkaha daha attı.

" Sordukları soruya bakar mısın? Nasıl bir şarkı bu?
'Are you gay for Steve? '
Tabikide senin için gayım.... "

Steve notu cebine koydu ve masanın üzerine oturup şarkının bitmesini bekledi. Sonunda şarkının sonu geldiğinde ayağa kalktı ve yemekhaneyi ilk girdiğinde ki gibi ölü bir sessizlikle bıraktı.

Okulun bahçesine çıktığında hemen kapıda duran taksiyi gördüğünde kaşlarını çatıp bir süre bekledi ama taksici adamın kafasını uzatıp 'Gay Steve sen misin? ' demesi üzerine taksiye binmek zorunda kalmıştı. Taksicinin onu ormana bıraktığındaki ifadesi hala aklından çıkmamıştı ama umurunda da değildi pek.

"Oh I'm gonna mess this up
Oh this is just my luck
Over and over and over again.

İmagine Dragons"

[Oh, bunu berbat edeceğim,
Oh, bu sadece benim şansım.
Yeniden, yeniden ve yeniden..]

Steve notun ucuna çizilmiş okun gösterdiği toprak yolda ilerlemeye başladı. Bu ormanı biliyordu ama sonunda göreceğinden emin değildi. Yaşayacaklarından da emin değildi...

"You're lies are bullet, you're mouths a gun."

[Yalanların kurşun , ağzın silah. ]

Steve sonunda ağaçların olduğu yolu bitirmiş ve büyük açıklık alana gelmişti.

"You ain't there, ain't nobody else to impress."

[Sen burada değilsen, etkileyecek kimse yok. ]

Steve gülerek çevresine bakındı ve yere serilmiş örtüye doğru ilerledi. Örtünün üzerine oturduğunda sağ taraftaki boşluğa iğneyle tutturulmuş notlardan birini aldı.

"I'm thankful, for every break in my heart, I'm greatful for every scar, some pages turned, some bridges burned, but there were lessons learned. "

[ Kalbimdeki her kırık için minnettarım, her yara için memnun, bazı sayfalar çevrildi, bazı köprüler yandı ama buradaki dersler öğrendik. ]

Steve iç geçirerek ağaçların arasına bakındı ve diğer bir not daha aldı. Kendisini izleyen gözlerin farkına varmıştı bile.

"I don't have a choice but i still choose you. I don't love you but i always will."

[Seçeneğim yok ama hala seni seçiyorum. Seni sevmiyorum ama her zaman olacağım. ]

Steve bildiği şarkı sözünü okuduktan sonra hafifçe mırıldanarak diğer notu çıkarttı ve iğneyi örtünün üzerine batırdı.

"I've told a million lies but now i tell a single truth, There's you in everything i do."

[Sana milyonlarda yalan söyledim ama şimdi bir tek doğru söylüyorum. Yaptığım herşeyde sen varsın. ]

Steve gülümseyerek notu havaya kaldırdı ve salladı.
"Bunun doğru olduğunu varsayıyorum."
Notu cebine düzgünce yerleştirdi ve kalan son iki nota baktı.

"But if you close your eyes, does ıt almost feel like nothing's change at all?"

[ Eğer gözlerini kapatırsan herşey neredeyse değişmemiş gibi mi hissedersin? ]

Steve notu okuduktan sonra hızla diğer notu eline aldı ve okumadan gözlerini kapatıp örtünün üstüne yattı. Kesinlikle Bastille'nin dediği gibi olmasını istiyordu. Gözlerini kapattığında hiçbir şey olmamış olmasını istiyordu ama aksine elinde tuttuğu notun olmasını istiyordu.

"Someday you'll see the reason why, there's good in goodbye."

[Bir gün görüşürüzdeki iyiliğin nedenini göreceksin. ]

Steve son okuduğu notun anlamını anladığında hızla yattığı yerden kalktı. Çevresindeki ağaçlara bakındı ve ayağa kalktı.
"Burada olduğunu biliyorum. Bu notun bir anlamı var değil mi? Okuldan gideceksin. Tanrım, okuldan gideceksin. Ama neden? Beni böylece birşey demeden bırakamazsın."
Steve kafasını indirdi ve notu tekrar okudu. Parmaklarını sarı saçlarından geçirdikten sonra ağzından çıkan küfürü durdurmak için çabaladı ama yapamadı.
"Final maçında. Orada ol. Senin için birşey yapacağım. Lütfen gel, lütfen gel..."
Steve'in sesi sonlara doğru kısıldı ve gözlerini ağaçlardan çekti.

"Yabancı..."

✖✖✖

Merhaba arkadaşlar, bunun böyle bir bölüm olmasını istedim. Birkaç olay oldu ve bende kestiremiyorum ne yazdığımı. Sanırım bir bölüm sırf Tony'nin olacağı bir bölüm olacak çünkü Tony'nin aklından neler geçtiğini öğrenmemiz gerek.

Steve'in final maçı demesi demek final maçına yani finale az kaldı demek. Buraya kadar gelebilmek ve bu kadar okura sahip olmak çok güzel bir duyguydu umarım diğer kitaplarda da bunu yaşabilirim...


Bu bölüm için baya uğraştım, taslaklarda düzenlemeler, sürekli hata vermesi Wattpad'din sinir krizi resmen ve bana şarkı sözleri ve çeviriler hakkında yardım edenler oldu, onlar kendilerini biliyorlar. Bu bölüm size ithaf olsunn

Spidey is out!

the notes in my cupboard ¤ stony ✅Where stories live. Discover now