↩4↪

2.1K 194 35
                                    

Steve daha açmakta zorlandığı gözleriyle okula adımını attığında sırtına binen ağırlıkla inledi.
"Günaydın Stevie." 
Steve sırtına atlamış ve uykusuzca cıvıldayan arkadaşını yere indirip kafasını kızın kafasının üstüne yasladı.
"Tüm gece korku filmi izledin ve uyuyamadın Nat. Nasıl hala neşelisin?"  
Natasha kucağında duran kağıdı öne doğru uzatıp kahkaha attı.
"Edebiyattan en yüksek notla geçtim ahmak. Tabiki de mutluyum. Güller kırmızı, menekşeler mor,gerisini bilmiyorum, ezberlemek çok zor."
Steve gözlerini devirerek koridorda ilerledi ve ona selam veren birkaç kişiye karşılık verdi. Natasha uykusuz haliyle elinde salladığı sınav kağıdına mutlulukla bakıyor ve Steve'in büyük adımlarına yetişmeye çalışıyordu. Steve dolabının önüne geldiğinde hala notları hakkında konuşan Natasha'yı kafasından tutarak itti ve dolabını açtı. Tüm kitapları yeri boylarken sıkıntıyla nefesini verdi ve Natasha'yla toplamaya başladılar.
"Antremanlara başlayacağını duydum. Bacağını kır..." 
Steve kaşlarını kaldırarak konuşan Natasha'ya baktığında kızın elindeki kağıt parçasını gördü.
"Bu ne be?" 
Steve kağıt parçasını yavaşça aldı ve üstündeki el yazısını okudu. En sona pastel boyayla çizilmiş gülen suratı gördüğünde büyükçe bir kahkaha attı.
"Bir hayranımdan geliyor. Ama yaşından emin değilim." 
Natasha kitapları düzgünce dolaba yerleştirdi ve sırtını diğer dolaba yasladı.
"Erkekler böyle şeylere kafa yormadığı için oldukça şanslıyım." 
Steve omzunu silkerek kucağında ki kitapları dolabına tıktı ve ensesine bir tokat yedi.
"Natasha!" 
Natasha omzunu silkerek ileride konuşan kızlara el salladı ve Steve'e döndü.
"Sen dağıtasın diye düzeltmedim kitapları." 
Steve dudaklarını bükerek arkadaşına öpücük yolladı ve kitaplarından birini kapıp dersliğine doğru ilerlemeye başladı. Maç haftaya olacaktı ve antrenman için fazla zamanı yoktu. Steve'in sevindiği tek şey sınav haftasının çoktan bitmiş olmasıydı. Notları açıklanacak belki teyzesi ve onun kocası ona birkaç iltifat edecek sonra Steve maçlar hakkında konuşacak ve sofrayı toparlayıp odasına çıkacaktı. Yatmaya çok yakın bir vakitte teyzesi büyük bir bardak sütle gelecek ve annesi yaşasaydı ne kadar gurur duyacağını ona anlatacaktı. Steve her başarılı yılın ardından olan rutinlerini ezberlemişti ve her bir adımına alışmıştı.

Öğle yemeği vakti geldiğinde herkes yemekhaneye çekilirken Steve bundan yararlanarak kendini soyunma odalarında bulmuştu. Formasını üstüne geçirdikten sonra depodan aldığı topla sahaya açılan kapıya geldiğinde duyduğu seslerle durmuştu. Basketbol sahasında birisi telefonda tartışma yaşıyordu ve güzel bir yere gitmediği kesindi.
"Yukarıda Tanrı olsaydı daha iyi bir aileye sahip olurdum. Tabikide seninle aynı dini inançlara sahip olmak zorunda değilim. Sen sadece bana para veriyorsun, büyütmek için benimle ilgili birşeyler bilmelisin. " 
Steve tam kapıdan uzaklaşmak üzereyken gelen gümbürtüyle kapıyı açarak içeriye bakındı. Telefonu kulağına yaslamış bir çocuk topların olduğu seleyi devirmiş ve yerde olan toplardan birini almaya çalışıyordu.
"Tabiki de o sürtüğe katlanmayacağım. Senin iş ortağının kızı olması beni hiç ilgilendirmiyor. Umarım kızı babasına çekmiştir ve sende bok yoluna gidersin." 
Steve çocuğun basketbol topunu tek eline almasını ve kendini hizalamasını izledi. Top kesintisiz potaya ilerlerken çocuk yüksek sesle bir küfür savurdu ve potaya giren topu umursamdan telefonunu kapatıp cebine koydu. Steve arkasını dönen çocukla göz göze geldiğinde çocuğun irisleri büyüdü ve bir adım geri attı. Ayağı yere dökülen toplardan birine dolandığında kendini yerde bulmuştu.
"İyi misin sen?"
Steve koşarak çocuğun yanında soluğu aldığında çocuk öylece düştüğü yerde yatmış şakaklarını ovuyordu.
"Ne zamandır oradaydın?" 
Steve çocuğun yumuşak sesini duyduğunda hoşuna gitmesini engelleyemedi ve elini çocuğa uzattı.
"Mükemmel atışını görecek kadar." 
Esmer çocuk gözlerini devirerek ona uzatılan eli görmezden geldi ve kendi başına ayağa kalktı.
"Mükemmel kavgamı duyacak kadar." 
Steve elini geri çekti ve formasını gösterdi.
"Takımıma katılmaya ne dersin? Mükemmel atışın işime yarayabilir." 
Esmer çocuk yerdeki toplardan birine tekme attı ve çıkışa doğru ilerledi.
"Mükemmel bir atış olması için topun %3'lük bir düzlemde daha eğri bir yönde ve daha hızlı gitmesi gerekirdi." 
Steve şaşkınca giden çocuğun peşinden bakarken ayağına çarpan topla kendine gelmişti. Çocuğu daha önce görmediğine emindi ama kendine has bir havası ve yeteneği olduğu uzaktan bile belli oluyordu.

Steve ayağına çarpan topu aldı ve uzaktan potaya atmaya çalıştı. Ders hayatı ve basketbolu o kadar farklıydı ki onun için sanki hayatını iki türlü oynuyordu. Doğal olduğu maskeyi sıklıkla Natasha'nın yanında kullanırdı. Onun yanında her zaman gerçek Steve Rogers olurdu. Olması gereken yada zorunda kaldığı değil...

Steve formasını dolabına koyduğunda gördüğü kağıt parçasıyla gözlerini kırpıştırdı ve duşlara ilerlerken açıp okumaya başladı.
"Cidden mi Rogers? Esmer Çocuk mu?  Takıma mı? Ben bile o götten daha iyi oynarım."
Steve'in biçimli kaşları yay gibi gerilirken günün ikinci notunu tekrar okudu. Diğer yazılarına göre daha bastırarak yazdığı belli oluyordu ve bu sefer gülücük falanda yoktu. Demek ki hayran kız onları izlemişti. Steve kendini soğuk suyun altına atarken kendi kendine söylendi.
"Birde kıskanç ve sapık bir hayran eksikti." 
Soğuk su vücudunu bir nebze rahatlatırken aklında esmer çocuğu takıma sokabilmek için plan yapmaya çalışıyordu.

⤵⤵⤵⤵⤵
Bölümler kısa kısa olmakla birlikte büyük ölçüde saçmalık içerebilir bu yüzden sizden şimdiden özür dilemek istiyorum...
Bu arada kitabın adını CAPTAINAUDREY buldu.... Ben Audrey'i sahiplendim, düşmüyorum yakasından mdkfkdk

the notes in my cupboard ¤ stony ✅Where stories live. Discover now