Olabilir miydi? Selim gerçekten de gitmek zorunda kalmış olabilir miydi? Beni hala sevdiğinden emindim ama sözleri... Çok acımasızcaydı.

Ben tekrar dalıp girmiştim ki Alevhan'ın telefonu deli gibi çalmaya başladı. Açtı ve yan odaya doğru gitti. Neden burda konuşmuyor? Bizden gizli saklısı mı var yoksa?

ALEVHAN

Arayanın Burak olduğunu görünce endişeyle Şebnem'e baktım. Sonra yan odaya geçmeye karar verdim. Babama bu kadar yakınken neden onu bitirmediğimi sorgulayıp duracak bir Şebnem'e ihtiyacım yoktu çünkü.

"Efendim, Burak. Babama haber sızdıranın-"

"Gerek yok. Sanırım Selim denilen adam zaten bunu söylemiş, bize bir şey demedi ama ben seni başka bir şey için aradım."

"Sesin neşeli geliyor. Haberler iyi sanırım."

"Bitti, Alevhan. Bitti. Sonunda öğrendik. Tüm o çocukların ve laboratuvarın yerini, baban anlaşma olmayınca o kadar endişelendi ki sonunda bizimle birlikte doğrudan o bölgeye gitti. Yeri biliyoruz, çocukları kurtarıp baskın yapabiliriz. Bugüne kadar topladığımız her şey geçerli olur. Ses kayıtları, mesajlar, gizli görüşmeler... Çocukları kurtarır kurtarmaz, adamı içeri attırabiliriz!"

Donup kalmıştım.

"Alevhan? Orda mısın? Bitti, diyorum!"

"Ben seni daha sonra ararım."

Bitmişti. Bitmiş. Gerçekten, bitmişti. Sonunda. Tek bir oyun, bir oyun daha. Ve, bitti...

O adam o laboratuvara bir kez bile gitmemişti ve nerde olduğunu hiçbir zaman öğrenememiştim. Bugüne kadar kaçırdığı tüm çocukların yerini de öyle.

Ama şimdi... Çocukların yerini bildiğimize göre babamı bitirebilirdim. Onlara bir şey yapar korkusuyla elim kolum bağlanmıştı ama artık özgürdüm.

Selim'in durumunu sormak bir anda aklıma geldi ve Burak'ı tekrar aramaya karar verdim. O serseriden her ne kadar nefret etsem de Şebnem'i sırf kaçırıldılar diye terk edecek kadar da o. çocuğu değildi.

SELİM

Alevhan'ın adamı beni zorla eve bırakınca içeri girdim ve kimsenin olmadığını gördüm. Aslında işime de gelmişti beni bırakması. Artist artist terk etmiştim kızı ama eve neyle dönecektim hiçbir fikrim yoktu. Geri dönüp, "Beni de ayrılmadan önce eve atarsınız artık." demek hem saçma hemde utanç verici olurdu.

Zaten burda da fazla durmak istemiyordum. Nedeni gayet açıktı, her yer Şebnem kokuyordu... Pasaportumu aldım ve içimden hiçbir şey yapmak gelmediği için koltuğa çöktüm.

Gitmiştim. Sevdiğim tek kızı, en zor gününde mahvedip öylece gitmiştim. Bin defa ölmek istedim, o sözleri söylerken ama... Başka türlü benden vazgeçmezdi.

Belki de bir ihtimal hala vazgeçmemiştir ve buna mecbur kaldığımı fark etmiştir. Kimi kandırıyorum? Şu an benden mantıklı düşünemeyecek kadar nefret ediyor olmalı. İçki falan yok mu evde? Düşünmek istemiyorum artık!

Hah, bir bu eksikti. Kapı. Kim gelir ki, bu eve? Kim, neden gelsin? Kapı deliğinden bakamayacak kadar derin bir öfkeyle açtım kapıyı ama karşımdakini görür görmez şaşkınlığa uğradım. Tam ağzımı açıp bir kelime edecektim ki o güzel ve yumuşak parmakları dudaklarıma dokunup, beni susturdu. Bir şey demeden içeri girmesini izledim.

Neden gelmişti? Neden? Hiçbir şey olmamış gibi çantasından bir defter çıkardı ve yazmaya başladı.

"Biliyorum."

Tehlikeli Güzel (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now