25

7.1K 729 199
                                    


 Sehun'u yere serip öldürücü bakışlarını üzerine diken Yoongi'nin kolunu tuttuğumda bu sefer bana döndü ve sert bir şekilde kolumdan tutup beni sürüklemeye başladı. Sokağın başına geldiğimizde kenara park edilmiş arabasını gördüm.

 "Yoongi gerçekten anladığın gibi değil..-"

Ateş püsküren gözlerini bana dikti ve arabanın yolcu koltuğunu açıp beni hızlıca oturttu. 

"Kes sesini!" Yerimde zıplamıştım ki beni görüp ellerini yüzüne sürdü ve sakinleşmeye çalıştı.

"Bak, bana açıklama yapman için sana fırsat vereceğim ama yalvarırım şu an sus. Yoksa istemediğim bir şekilde sana zarar vereceğim. Sinirimin yatışmasına fırsat ver." Kapıyı sertçe kapatıp sürücü koltuğuna geçti. Hiç zaman kaybetmeden gaza bastı ve başımı döndüren bir hızla sürmeye başladı. 

"Min Yoongi?" dedim fısıldar gibi. O kadar hızlı gidiyordu ki midem bulanıyordu. 

"Evet?" dedi biraz daha sakinleşmiş bir halde. 

"Biraz yavaşlar mısın? Sanırım..." Birden boğazımda yükselen safrayla ellerimi ağzıma götürdüm ve tutmak için kendimle savaş verdim. Beni görüp aceleyle fren yaptı ve yol kenarına çekti. Zaman kaybetmeden kapıyı açtım ve arabadan olabildiğince uzaklaşarak otların başladığı yere eğilerek içimi boşalttım. Bacaklarım titremişti. Öksürerek cebimdeki mendille ağzımı sildiğimde saçlarımı geriye doğru tutan eller nefes almamı sağladı. Derin derin nefes aldım ve yavaşça ayağa kalktım. 

 Min Yoongi'ye doğru döndüğümde saçlarımı tutmayı bıraktı ve gözleri yüzümde gezindi. Muhtemelen bir hayalete benziyordum. "Sen iyi misin?" dedi endişeyle. 

 Derin bir nefes aldım ve saçlarımı parmaklarımla geriye doğru taradım. "İyiyim." dedim oksijeni içimde depolamaya çalışarak. "Muhtemelen bizi gördüğünde seni onunla aldatıyormuşum gibi baktığın için vücudum tepki vermiştir." Yüzümü ellerimle kapattım. 

 "Böyle bir durumda bile şakaya vurabiliyorsun." dedi ellerimi yavaşça yüzümden çekerek. Ellerini çeneme yerleştirdi. "Tabii ki o şerefsizle beni aldatmayacağını biliyorum. Ama sadece bütün gün seni aradıktan sonra birden karşımda seni onunla görünce ne yapacağımı bilemedim. Gözüm döndü."

 Ceketinin yakasından tuttum ve dağılan kıyafetlerini düzelttim. "Sana yalan söylediğim için özür dilerim. Ama mecburdum." dedim ellerimi dağınık saçlarına çıkardığımda. Geri çekildi ve kaşlarını çatarak yüzüme baktı.

 "Hala neler olduğunu söylemeyecek misin? Bunca olayın üstüne bile mi?!" dedi ve çaresiz bakışlarıma başını iki yana sallayıp bıkkınlıkla nefesini bırakarak cevap verdi. Ellerimi üzerinden silkeledi ve arabaya doğru ilerledi. Boğazımdan yükselen çığlığı saçlarımı karıştırarak susturdum ve arabaya yöneldiğimde tuhaf bir hisse kapıldım. Etrafımda döndüğümde kimse yoktu ancak izleniyormuşuz gibi hissediyordum. Sanki biri üzerime dürbün tutmuş bakıyordu. Ama etrafta insan bile görünmüyordu. Yol ortasındaydık.

 Hissi geçiştirmeye çalışarak arabayı çalıştırmış parmaklarını direksiyona vurarak beni bekleyen Min Yoongi'nin yan koltuğuna oturdum. 


***


 Yol boyunca konuşmaya çalıştığım halde ağzını bile açmamıştı. Boş boş yola bakıyordu. Tekrar oturduğum sokağa dönmüştük. Arabayı sokağın başında durdurdu ve öylece sokağa baktı. 

 "Benimle konuşmayacak mısın?" dedim yüzüne bakarak. Oysa gözünü bile kırpmadan öylece duruyordu.

 "Özür dilerim. Gerçekten." dedim ve gözyaşlarımı daha ne kadar kontrol edebileceğime emin olmadığımdan hızla arabadan çıkıp kimseye görünmeden sokakta ilerledim. Arkama bakacak yüzüm dahi yoktu. Nasıl anlatabilirdim ki? 

 Eve bir iki bina kalmışken arkamdan gelen adım sesleriyle gözlerimdeki yaşları sildim. Min Yoongi'ye bir daha ağlarken yakalanmayacaktım. 

 Bir el kolumu tuttu ve kendine çevirdiğinde şaşkınlıktan ne yapacağımı bilemedim.

 Min Yoongi'nin annesinin nefret dolu yüzünü görmemle karın boşluğuma saplanan metali hissetmem bir olmuştu. Nefesim kesilerek kadının yakasına tutundum.

 "Kimse bilmeyecek! Anladın mı?! Her şey bitecek! Sen ölürsen rahat rahat yaşayacağım! Beni tehdit ederek hayatının  hatasını yaptın. Ve beni tehdit ederken Min Yoongi'nin benden haberi bile olmadığını öğrendim, bu da ikinci hatandı."

 Ben sözlerini acımdan zar zor algılarken metali karın boşluğumdan hızla çıkardı ve nefes almamı daha da zorlaştırarak bir kez daha sapladı. Artık görüşüm bulanmaya başlamıştı.

 Haklıydım, bu kadın beni izliyordu.

 Sırt üstü yere düştüm ve nefes almak için kendimi zorladım. Ama kadın hala hırsını alamamıştı, bıçağı bir kez daha kaldırdı. Gözümü kapatıp kendimi acıya hazırladığım sırada kadın kolunun bükülmesiyle acıyla dizlerinin üstüne düştü. Gözlerimi açabildiğim kadar açarak neler olduğuna baktım. Min Yoongi elindeki bıçağı atmasına sebep olan kadının yüzüne dili tutulmuş bir şekilde bakıyordu. Kadınsa düştüğü yerde geri geri gitmeye çalışarak çırpındı.

 "Anne?" Sadece dudaklarını okuyabilmiştim. Hiçbir ses duyamıyordum. Acıyla inliyordum ama onu bile duymuyordum. Yine de endişeden ölecek gibiydim. Tüm gücümle Yoongi'ye o kadından uzaklaşması için bağırdım.

 Ben duymasam da Min Yoongi duymuştu ve afallamış şekilde bana baktığında kadın bunu fırsat bildi ve koşarak karanlık sokakta kayboldu. Min Yoongi ne yapacağını bilemez bir halde koşarak yanıma çöktü ve gözlerini karnımda bir noktaya korkuyla sabitleyerek elleriyle bastırmaya başladı. Elini bastığı yerde oluşan baskı bir kez daha acıyla kasılmama sebep oldu. Bana bir şeyler söylüyordu, arada yanaklarıma vuruyordu, başımı kaldırmış olacak ki güzel kokusunu hissettim ancak benim tek istediğim uyumaktı. Acı ancak öyle geçecekti. Eğer uyursam, iyi olacaktım.

Gözlerimi kapattım.




camouflage | min yoongiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin