12

10.6K 1K 615
                                    

*Bölüme başlamadan önce bu bölüm dehşetül vahşet bir konuğumuz olduğunun haberini vermek istiyorum. Hikayemize yeni bir bad boy katmak istedim sanırım. ^_^ Sonra vay efendim oha, biz bunu beklemiyorduk falan demeyin.*

Resmen 12. bölüme geldik! Bu zamana kadar beğenilerini ve yorumlarını eksik etmeyen herkese kocaman öpücükler göndermek istiyorum. :* Yaptığınız her yorumu okumaya çalışıyorum ama hepsine cevap yazamıyorum gerek internet gerek mobil uygulamanın bildirimleri göndermemesi yüzünden. Her neyse sizi çok tutmadan yeni bölüme başlayalım. İyi okumalar! 


 Zar zor yutkunabildim. Sorusunu aklımda evirip çevirdikten sonra titrediğimi hissederek ağzımı açtım.

 "Neden Jimin'le olmama bu kadar karşı-"

 O sırada çalan zil ve öğretmenin yüksek sesi kafamı karıştırdı ve bir anda sustum. Sonraki birkaç saniyede ise Min Yoongi eşyalarını toplayıp sınıftan çıkmıştı bile. Peşinden gidip hesap sormak istedim. Bana böyle bir şey söylemesinin ne anlamı vardı? Neden kafamı karıştırıp duruyordu?!

 Olduğum yere çakılı kaldığımı fark ettiğimde birkaç inek beni süzerek ellerindeki test kitaplarını da alarak sınıftan çıktı. Arkalarından yumruğumu kaldırsam da hala gözüne far tutulmuş tavşan gibi duruyordum. Ayağa kalktım ve ağır adımlarla koridora çıktım. Başımı kaldırdığımda diğer kızların kıskançlıktan çatlayacağını bildiğim bir manzarayla karşılaştım.

 Jimin sınıfın karşısındaki duvara dayanmış bana bakıyordu. Göz göze geldiğimizde gülümsedi ve yanıma geldi. 

"İyi misin? Yoongi'yi hışımla sınıftan çıkarken gördüm. Seslendim ama beni duymadı bile. Bir şey mi oldu?" dedi. Gerçekten endişeleniyordu. Derin bir nefes aldım.

 "Konu Min Yoongi olunca hiçbir şeyden emin olamıyorum. Az önce gerçekten iyiydik. Ben mi bir şeyi yanlış yaptım bilmiyorum ama eğer bir sorunu varsa benimle yüzleşmesini sağlayacağım. İçine saklayıp herkese nefretle bakması ona sadece zarar veriyor." Başımı Yoongi'nin gittiği tarafa doğru çevirdim.

 "Bugün annesinin doğum günüydü. Çok üzerine gitmemeye çalış." 

Jimin'in sözleriyle ellerim refleks olarak ağzımı kapattı.

 Jimin gülümsedi ve başını yere eğdi. "Hala alışamıyor ama ona yardım etmek istedikçe daha da dibe dalıyor. Bu konuda benimle olduğun için teşekkür ederim. Sadece içine kapanmayı bırakması gerekiyor. Yıllardır buna bir çözüm bulmaya çalışıyorum ama elimden de hiçbir şey gelmiyor."

 Teselli etmek için koluna uzandım ve yavaşça sıktım. Başını kaldırıp yüzüme baktığında Min Yoongi'den gerçekten umutlu olduğunu hissettim. Sanki onu iyi edeceğine kendini inandırmıştı. O anda içim bir kez daha burkuldu.

 Önceden Min Yoongi'ye acıdığımı düşünüyordum. Ancak şimdi sadece etrafında onun için çırpınanlar için acıyordum. Çünkü o acınacak bir insan değildi. O sadece çok acı çekmiş ve zor bir insandı. Aradaki farkı bulabildiğim için içim rahattı.

 "Biraz yürüyelim mi?" diyen Jimin'i başımla onayladım ve yürümeye başladık. Bana uzun gelen bir süredir uzun soluklu konuşmamıştık ve o an Jimin'le konuşurken onun ne kadar iyi bir dinleyici olduğunu fark ettim.  

  Jimin çok iyi bir arkadaştı. Belki de Min Yoongi'nin arkadaşı olabilecek kadar iyi bir arkadaştı. Beni dinliyor, her konuştuğumu sanki kendi sorunuymuşçasına düşünüp yardımcı olmaya çalışıyordu. Bunu hak edecek kadar iyi bir insan olup olmadığımı bilmiyordum ama Jimin'e bana uzun süredir kimsenin yapmadığı kadar iyi arkadaşlık yaptığı için minnettardım. Dami'yi seviyordum ama açıkçası o sadece anlatan taraf olmayı severdi ve ben de hep dinleyicisi olmuştum. Bu yüzden şimdi Jimin'le konuşmak bana iyi hissettiriyordu.

camouflage | min yoongiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin