23. Bölüm

3K 232 293
                                    

Selam :)

----------

Herkese mutlu, huzurlu ve güzel bayramlar dilerim. Umarım her şey gönlünüzce olur :) Sınavlarımdan dolayı buralarda değilim. 20sinde finalim var. O zamandan itibaren dönüyorum.

Neyse bölüme geçelim.

İyi okumalar...

YEŞİM

Beklenmedik anda beklenmedik kişiler girerdi hayatımıza. Ne olduğunu bile anlamadan yaşamımıza sızar, yürüdüğümüz bu hayat yolunda bize eşlik ederlerdi. Kimi ile ilişkimiz bir merhabadan uzağa gidemezken kimi içtiğimiz su gibi olur yaşam kaynağımıza karışırdı. Ne yazık ki bu kaynaklarımızın bazıları zannettiğimiz kadar derin olmadığından en ihtiyacımız olduğu anda kurur, bizi onsuzluğun bıraktığı kuraklığa mahkum ederdi.

Kanımıza dahi karışmış olan bu insanların yokluğuna alışmak zor olsa da yine tesadüfen en az onlar kadar derin başka biri beliriverirdi o çekilmez anlarımızda. Anılarımızda boğulmamızı engellemeye çalışıp, acımızı bir nebze olsun azaltmaya çalışırlardı. Bazen unuttururlardı da.

Yeniden canlanma, acı ve alışmışlık hayatın parçalarıydı.

Gökhan bir anda girip kollamaya başlamıştı beni. Öyle ki Uğur'un harap ettiği duygularımın en paramparça halini görmüştü ona çarptığım gün. Belki de o yüzdendi bana olan bu derin sabrı ve kollayıcılığı. Bugün hiçbir şey olmamış gibi davranıp, beni bırakıp devam edebilirdi. Abim ona bu şansı vermişti. Muhtemelen yaptığı anda Uğur'un alay konusu olacaktım ve daha çok üstüme gelecekti.

Ancak o Yekta'nın karşısına çıkmayı tercih etmişti. Böylelikle Uğur beyin modu biraz düşmüştü. Bu hoşuma gidebilirdi. Tabii şu an Yekta Gökhan için kendi çapında testler hazırlıyor olmasaydı...

Evet.

Şu an bir alışveriş merkezinde 8 kişi dikilmiş Yekta'ya bakıyorduk. O ise tam olarak ortamıza yerleştirdiğimiz Gökhan'a bakıyordu. Bulut'a bir uyarı mesajı atmıştım. Umarım bir an önce burada olurdu. Çünkü abimin ne yapacağı konusunda en ufak bir fikre sahip değildim. Abim en sonunda kollarını kavuşturup klasik bir Yekta Ören pozu verdi. Ciddi bir o kadar da resmi bir şekilde konuşmaya başladığında gerginliğim iyice artmıştı.

"Şimdi... En iyi on kişiden biri olabilirim demiştin, değil mi?"

Gökhan da kollarını kavuşturdu ve kendinden emin bir şekilde başını salladı. Yekta ise hafifçe sırıttı. Bunu birçok kişi samimi bir davranış gibi görebilir, sempatik bir adım zannedebilirdi.

Ben ve Uğur dışında.

Çünkü bu abimin belli yerlerde kullandığı sırıtmaydı. Halı saha maçında karşı takımın kaptanının elini sıkmadan önce, langırtta oyunun başına geçtiği ve rengini seçtiğinde, teke tek okul kavgalarında kravatını çıkarırken ve pek tabii bana laf atanlara dönmeden kullandığı o sırıtışı ikimiz de tanıyor, biliyorduk.

"Evet. Cesaretten bir 10 kişiyi kafadan ele. Tip ile de bir 40 kişiyi elesen... Geriye kaldı 950 kişi."

Afra söze girdi. "Tip olarak elediği kişi sayısı biraz daha fazla olabilir mi sanki?"

Yekta onu susturmak istercesine beni gösterdiğinde utanç ile kafamı yere eğdim.

"Şu kıza bak... Burada standartlar yüksek. 40 kişi kolay mı da hem?"

 40 kişi kolay mı da hem?"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Acemi Ajanlar EğitimiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin